|
Türkiye’ye sahip çıkmalıyız

Bu ülkeye, Türkiye'ye sahip çıkmalıyız.



Bu cümleyi sığ bir hamaset duygusuyla söylemiyorum.



Veya kökeni Batı dünyasında neşvünema bulmuş kör bir milliyetçilik duygusuyla da işim olmaz benim.



Bu ülke toprakları tarih boyunca daima stratejik bir önem taşımıştır.



Anadolu'da mekân tutan bir siyasal iktidar, sadece Anadolu topraklarına değil, Mezopotamya'ya, şimdiki Suriye ve Irak sınırlarının güneyine, hatta kuzey Afrika kıyıları boyunca Akdeniz'e kumanda eder.



Bu nedenle de tarih boyunca jeostratejiye, jeopolitiğe akıl erdiren tüm büyük komutanların, yöneticilerin gözü bu toprakların üzerinde olmuştur.



İstanbul, Anadolu'nun sürekli muhafız nöbetçisi ise, Maraş da Irak/Suriye havalisinin muhafız nöbetçisidir...



İstanbul'un fethi bu nedenle Hristiyan âleminde panik yarattı.



Yavuz Sultan Selim Maraş'ın stratejik pozisyonunu bildiği için Mısır'a inmeden önce Maraş'ı emniyet altında bulundurmak istedi.



İşte tam da bu nedenden dolayı başta Papalık olmak üzere tüm Hristiyan âlemi bu topraklar üzerinde fitne ve fesat çıkarmaktan geri durmamıştır. İstanbul'un fethinden önce Türkler 1071 Malazgirt Savaşı'yla Anadolu'nun yolunu açtı ve bu toprakları yurt edindi. Gene aynı nedenle, Papalık, bu toprakları ve havalisini sürekli haçlı seferlerinin baskısı altında tutmak istedi.



Haçlı seferleri yalnızca güce dayanan seferler halinde yürütülmemiştir. Misyonerlik faaliyetleri de bu seferler cümlesindendir. Ayrıca bu topraklar üzerinde yaşayan muhtelif kavimlerin barış ve sükûn içinde yaşamasını önleyecek fitne ve fesat tohumlarının ekilmesi, fitne fesat tohumlarının sürekli ekili biçili durumda tutulması, aynı fesat mihraklarının hedefi olmuştur.



Bu topraklar üzerinde ortaya çıkarılan entrikaların, askeri ayaklanmaların ve darbelerin, isyanların, hiç yoktan çıkarılan mezhep ihtilaflarının, çeşitli çekişmelerin kökeninde o görünmeyen gizli haçlı elinin parmağını aramak yanlış olmaz.



Osmanlı devletinin yıkılmasında bu iç ve dış fitne fesat mihraklarının rol oynadığı akılda tutulmalıdır.



Zahiren insana cazip görünen özgürlük eşitlik gibi bazı siyasal sloganlar, şimdiye kadar ülke aydınlarının sempatisini kazansa ve onları bilmeden, farkına varmadan onun oyuncağı haline getirse –getirmiş olsa- bile, ülkenin ana kütlesi bu kavramların batıcıl içeriğinden uzak kalmayı başarmıştır.



Akılda tutulması gereken husus şudur: sudan sebeplerle çıkarılan iç çatışmalar, ülkenin enerjisini –iktisadi ve askeri tüm enerjisini- bu noktaya temerküz ettireceğinden, ülkede yoksulluk baş gösterecektir. Yoksulluksa birey için olduğu kadar toplum için de beladır. Yıkımı hazırlayan başat faktördür.



Bunun bilincinde olmak gerekiyor. Bu ülkeden yaşayan, kendini bu toprakların insanı bilen herkesin birbirine sahip çıkması gerekiyor. Bu toprakların kaybı yalnızca basit bir toprak kaybı olmaz. Bütün bir İslam dünyasının çöküşü de olur...




#Anadolu
#Yavuz Sultan Selim
7 yıl önce
Türkiye’ye sahip çıkmalıyız
Kara dinlilerle milletin savaşı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü