|
18 yaş ve 35. madde

14 Ekim 2012 tarihinde bu köşede hem seçilme yaşını hem de 35. maddeyi ilgilendiren bir yazı yazmıştım. Demiştim ki:

18 yaşa seçilme hakkı, gençlere değer veren bir ifade olarak kulağa hoş geliyor. Öyle ya seçme hakkı olan 18 yaşındaki genç neden seçilemesin; kimin yöneteceğine karar verebilen bir insan neden kendisi de yönetici olamasın?

Beğenilen bir sistemi bir bütün olarak almaz da orasından burasından tırtıklayarak alırsak, ortaya çok da mükemmel bir uygulama çıkmayabilir. Evet demokratik ülkelerin bazılarında seçilme yaşı 18 olarak düzenlenmiş bu doğru. Lakin o ülkelerde çift meclis bulunduğunu ve 18 yaşındaki gencin sadece temsilciler meclisine seçilebildiğinin altını kalın çizgilerle çizmemiz gerekir.

Bizde ise çift meclis yoktur. Tek yasama meclisi vardır. Yasama meclisinin tek olduğu ülkemizde seçilme yaşını 18"e düşürürken bunun fayda ve zararlarını iyi düşünmek lazım.

Ayrıca seçilme yaşının 18 olduğu ülkelerde adayları genel merkezler belirlemiyor, ön seçime katılan üyeler belirliyor yani 18 yaşında seçilen bir genç kendi liyakat ve ehliyetiyle ve bileğinin gücüyle seçiliyor.

Bizde ise bütün adayları genel merkezler belirlediği gibi 18 yaşındaki adayı da yine genel merkez belirleyecek ve değişen pek bir şey olmayacaktır.

Seçilme yaşını 25"e indiren anayasa değişikliğinin yapıldığı TBMM 22. dönemde ben de milletvekiliydim ve meclis genel kurulunda yaptığım konuşmada bu noktaya şöyle işaret etmiştim: "Siyasî Partiler ve Seçim Yasalarını değiştiremez ve milletvekillerinin, doğrudan doğruya halkın tercihiyle seçilmesini sağlayacak bir demokratik yapıyı oluşturamazsak, seçilme yaşını, hangi yaşa indirirsek indirelim, ha 25"e ha 15"e indirmişiz, bunun hiçbir faydası olmayacaktır." (TBMM Tutanak dergisi, cilt 11, 59. Birleşim, 01 Nisan 2003 Salı)

Seçilme yaşının 18"e indirilmesi doğrudur, ancak mevcut seçim yasası değişmediği takdirde 18 yaşında seçilmek isteyen herkesin değil sadece parti genel merkezlerin istediği gençlerin önü

açılmış olur.

Bu değişikliğin gerçekten demokratik bir şekil alması isteniyorsa, aday belirlemeleri parti üyelerine (delegelere değil) bırakılacak düzenlemenin yapılması şarttır. Önseçimden geçen genci küçümsemek değil takdir etmek gerekir.

***

35. madde meselesine gelince, darbelerin zihnimizde oluşturduğu olumsuzluk bazen bizi haksızlık etmeye zorlayabilmektedir.

4 Ocak 1961 tarihinde kabul edilen 211 numaralı TSK İç Hizmetler Kanunu"nun 35. maddesi Umumi Vazifeler bölümünün ilk maddesidir ve silahlı kuvvetlerin vazifesini belirler. (Madde 35 - Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.)

Askerler, sivil yönetim üzerinde kurduğu vesayetine ve darbe girişimlerine hep bu maddeyi gerekçe olarak gösterdiği için darbe karşıtları bu maddenin kaldırılmasını savunurlar.

Ben bu maddenin kaldırılmasını değil tadil edilmesini savunanlardanım.

28.07.2010 tarihinde bu köşede kaleme aldığım yazıda şunları yazmıştım: "Ben 35. maddenin kaldırılmasından yana değilim. Bu görevi silahlı kuvvetler yapmayacak da kim yapacak? Her ülkenin ordusu o ülkeyi korumakla görevli değil midir?

Ben maddenin sadece darbecileri haklı çıkaracak yoruma kapalı hale getirilmesinin yeterli olacağını düşünüyorum. Yani bu maddenin, "Silahlı Kuvvetlerin vazifesi, Türk Yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini harici saldırılara karşı ve TBMM yahut hükümetin talep etmesi halinde dâhili kalkışmalara karşı korumak ve kollamaktır." haline getirilmesi yeterlidir."

11 yıl önce
18 yaş ve 35. madde
KGF’nin ayrıntıları netleşti
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü