|
Erdoğan"ın gücü

Taksim olayları tuzu kuruların kendilerini hatırlattıkları olaylar olarak tarihe geçti.

Taksim''i Tahrir''e benzeterek Türk Baharı beklentisi içinde olanlar, halkın isyan ettiğini zannedenler, hükümetin zayıfladığını ve sonun başlangıcı olduğu yorumunu yapanlar yanıldılar.

Yanıldılar, çünkü Taksim''i dolduranların neredeyse tamamı tuzu kuru kesimin çocuklarıydı.

Üç hafta boyunca devam eden gösterilerde nasıl bir halk kesimi ise, kimse iş istemedi, aş istemedi.

Tam tersine istemezük mesajı verdiler.

Köprü istemediler, havaalanı istemediler, Kanal İstanbul istemediler, Taksim''e cami istemediler, AKM''nin modernize edilmesini istemediler, alkol düzenlemesini istemediler ve hepsinin savunucusu ve icracısı Erdoğan''ı istemediler.

Yıllardır tattıkları yenilgi duygusunun birikimiyle bir öfke patlaması yaşadılar.

Türkiye normalleştikçe kendilerine bir hayat dayatıldığını zannettiler.

Çünkü onlar seçkin bir kesimdi.

Onların oyuyla dağdaki çobanın oyu bir olmamalıydı.

Vekil de bakan da başbakan da mutlaka onların içinden çıkmalıydı, alkol almalı, bara gitmeli, dans etmeliydi.

Yasaları onlar yapmalı, kararları onlar vermeliydi.

Bir esnaf çocuğu nasıl olur da cumhurbaşkanı yahut başbakan seçilir ve yönetimde söz sahibi olurdu?!

Nasıl olur da Anadolu''nun köylerinden çıkıp gelen muhafazakâr insanlar müsteşar, genel müdür ve belediye başkanı seçilirdi?!

İstedikleri hürriyet, Anadolu insanına verilen hürriyeti hazmedememekten ibaretti.

Onun için bu oyun tutmadı.

Çünkü göstericiler içinde iş isteyen aş isteyen fukara kesimi yoktu, okul isteyen öğrenci yoktu, su isteyen yol isteyen köylü yoktu.

Ülkenin kahir ekseriyetini oluşturan halk yoktu. Onun için oyun tutmadı, isyan çıkmadı, halk sokağa dökülmedi.

Elbette ki sokağa dökülenler de halkın bir parçasıydı ama iddia edildiği gibi kahir ekseriyeti temsil etmiyordu.

Yakıp yıkmasalardı, kırıp dökmeselerdi çevre bilinci konusunda önemli bir görev ifa etmiş olacaklardı, birçok insan da çevre konusunda onlara destek çıkacaktı. (Buna rağmen çevre mesajı alınmış ve kabul edilmiştir.)

Masum çevre protestosunun siyasi bir eyleme dönüştüğü ve birilerinin böylece hükümeti yıpratmayı amaçladığı gizlenmedi.

Protestocular yenilgi duygusunun birikimiyle AK Parti iktidarına karşı eylem yaparken, Türkiye''nin sorunlarını çözmesinden, büyümesinden, kalkınmasından ve küresel güç olmasından rahatsızlık duyanlar eylemleri bir şekilde destekleyerek Türkiye''yi frenlemek istiyorlardı.

Taksim olayları boyunca Amerika, batı, İsrail ve İran Türkiye karşısında belki de ilk kez bir araya gelmişlerdi, Erdoğan''ın zayıfladığını ve gideceğini umuyorlar ve ellerini ovuşturuyorlardı.

Ankara İstanbul ve takip eden diğer mitingler Erdoğan''ın taban kaybetmediği aksine tabanının kilitlendiği ve Taksim olaylarının kimi kararsızları da Erdoğan''ın yanına ittiği anlaşıldı.

Sonun başlangıcı ya da Türk baharı yorumu yapan dış dünyaya da gereken mesajları bu mitinglerin verdiğinden şüphe yok.

Mevcut partilerin hiç biri ülkenin dört bir yanında bu kadar kalabalığı toplama gücüne sahip olmadığı bir kez daha anlaşıldı.

Demokratik sistem işliyordu.

Eylemlerin arkasında gerçekten faiz lobisi ve etkisi altındaki basın ve diğer çevreler varsa, gerçekten bir komplo varsa geldiğimiz nokta gösteriyor ki, o komplo akamete uğramış ve oyun bozulmuştur.

Çünkü, Erdoğan sırtını halka dayamıştı ve o halkın içinde belki milyonlarcası Kazlıçeşme mitinginde bir köşede gözü yaşlı dua eden amca gibi Erdoğan için dua ediyordu.

Erdoğan gece gündüz çalışıyor siyasetin gereğini yapıyor böylece fiili duayı kendisi icra ediyor, sevenleri hem desteklerini hem de kalbi dualarını eksik etmiyordu.

Bunun bir karşılığı olmalıydı.

11 yıl önce
Erdoğan"ın gücü
Ankara Şaron"u fırçalayabilir mi?
Vicdansızlar!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı