|
Allah sana kulum demesin sayın mürai

Daha evvel bu köşecikte anlattım mı bilmem; anlattıysam da bir daha dinleyin, pişman olmazsınız.

Yıllar önceydi, 20 hadi bilemedin 21 yaşındaydım. Edip Yüksel henüz 19"la kafayı bozup sapıtmamıştı.

Kartal-Cevizli"de oturuyordum. Yehova Şahitleri"nden üç kişi sabah akşam dolaşıp milletin kafasını karıştırıyordu.

Fatih"de Edip Yüksel"le karşılaşmıştık. Galiba o vakitler "114 yayınevini" kurmamıştı.

Ordan burdan laflarken, Cevizyli"ye Yehova Şahitleri"nin musallat olduğunu söyledim.

Bununla da kalmayıp, "Dillerinden sen anlarsın" dedim, "Bi zahmet hadi gidelim konuş şunlarla.."

Sağ olsun kırmadı beni.

Edip Yüksel masanın üzerine Ku"an-ı Kerim"i koydu ve "Bizim kitabımız bu" dedi, "Sizin kitabınız nerde; sahiciyseniz getirin kitabınızı.."

İçlerinden en konuşkanı elindeki "Kitab-ı Mukaddes"in Türkçe çevirisini göstererek, "İşte bizim kitabımız da bu" diye karşılık verdi.

"Bu değil" dedi Edip Yüksel, "Ben kitabımızın Arapça orijinalini getirdim siz de kitabınızın orijinalini getirin.."

Hemen ardından da çantasından Kitabı-ı Mukaddes"in İngilizcesini çıkardı ve altını çizdiği "ayetleri" tartışmaya başladı.

Neden sonra Yehova Şahitleri"nin inancındaki meshedilmiş 144 bin kişi mevzuuna girildi.

Bu rakam nedir diye sorduğumda, Edip Yüksel, "Bunlardan ancak 144 bin kişi cennete girebilecekmiş" dedi.

"Siz manyak mısınız" dedim, "Madem Tanrı"nız kontenjanla cennete alıyor ne diye millete tebliğ etmek için yırtınıyorsunuz. Ben sizin yerinizde olsam Yehova Şahidi olacak olan varsa da kafasını karıştırır, vaz geçmesini sağlardım.."

Çok şükür İslam"da kontenjan falan yok.

Allah"ın rahmet kapıları geniş...

Herkes cennetlik olsa, cehennem boşa yanmasın, şuraya da birkaç insan atalım denmez.

Gelgelelim cehennem de haşa lüzumsuz değil.

Adı lazım değil bir mürainin Peygamberimiz"e yaptığı saygısızlık üzerine Bediüzzaman"ın "Kafirler için yaşasın cehennem" sözünü terennüm ederim.

Düşünce özgürlüğüymüş de, nefret suçu değilmiş de, bilmem ne. Ulan mürai nefret yaymanın özgürlüğü mü olur?

İsa hakkında çok daha hakaretamiz filmler varmış.

Kazancakis"in aynı adlı romanından Oscarlı yönetmen Martin Scorsese "The Last Temptation of Christ" filmini çekti de Katolik çevreler kıyameti koparmadı mı?

Üstelik o pespaye film parçası gibi İsa"ya hakaret etmek için çekilmemişti.

Kaldı ki Hz. İsa da bizim peygamberimiz.

En önemlisi de Hristiyanlık"taki kutsal telakkisiyle Müslümanlık"taki aynı mı, daha doğrusu aynı olmak zorunda mı?

Hilmi Yavuz kaç kez yazdı, okumadın mı?

"Hıristiyanlık"ta kutsal da bağlamsallaştırılmıştır: İsa tasviri kilisede kutsal, müzede profandır" demişti.

Hocamız şöyle devam etmişti: "Pazar günü kiliseye gittiğinde İsa ve Meryem tasvirleri önünde diz çöküp haç çıkaran bir Hıristiyan"ın, aynı tasvirleri bir müzede sergilenirken gördüğünde, haç çıkardığına tanık olmak mümkün değildir."

Halbuki...

Hilmi Yavuz"un da belirttiği gibi, Peygamberimiz"in adı geçtiği her yerde, bütün Müslümanlar onu salat ve selamla anarlar.

Müslümanların "Anam babam sana feda olsun yâ Rasûlallah" diye hitap ettikleri peygamberlerine, "Bundan yüzlerce yıl önce Allah"la kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideri" diyebilecek kadar edepsizlik ediyorsun.

Bir de hiç utanmadan, mahut kusmuğunu, Etyen Mahçupyan"ın ifade özgülüğü kapsamında değerlendirdiğini söylüyorsun.

Etyen adını vererek "Birbirini anlamaya ve derinleşmeye hizmet etmeyen cümlelerin ifade özgürlüğü bağlamında ele alınması bana garip geliyor" demedi mi?

Dahası, "Tabii ki herkes aklına gelen her şeyi söyleyebilir. Ancak ifade özürlüğü böyle bir şey olmamalı" dedi, "Avrupa"da nefret söylemi niye var? Çünkü ifade özgürlüğü duvara çarptı da ondan var. O duvar bizim birlikte yaşama irademizin duvarı."

Birlikte yaşamamızı berhava etmeye çalışıyorsun ya sana bedduam şudur mürai:

Allah sana kulum demesin.

12 yıl önce
Allah sana kulum demesin sayın mürai
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile
Deprem gerçeği, ekonomi güvenliği ve TOBB Genel Kurulu’ndan yansıyanlar