|
Ekrem Bey"in vicdanı ve arkadaşının tanrısını yiyen çakallar

Domuz tüccarı, Amerikan Kongresi"nin bir oturumunda, jambon ve sosis pazarını küstahça ellerinden almaya kalkışan "Zümrüt Cumhuriyeti"ne savaş açılmasını teklif eder. Teklif ezici bir çoğunlukla şappadak kabul edilir.

Profesör Obnubile şaşakalır:

"Siz bu savaşı bu kadar lakayt bir şekilde ve ivedilikle nasıl onaylarsınız?"

"Dert etmeyin canım!" karşılığını alır, "Altı üstü sekiz milyon dolara mal olacak önemsiz bir savaş bu…"

Obnubile aklını bir türlü alıştıramaz: "Ya insanlar?"

Meşhur cevabı mutlaka hatırlamışsınızdır: "Sekiz milyon doların içine insanlar da dahil."

Anatole France, Amerika"nın politik karakterini, yeni pazarlar elde etmek için savaş çıkarmayı kendisine "helal" görmesini, insana verdiği değeri taa 1908"de yazdığı "Penguenler Adası" adlı eserinde böyle hicveder.

Geçen yüzyıl, Amerika"nın menfaatleri uğruna mazlum uluslara özel/bağımsız alan tanımayan ve bu ulusların olanca yer üstü-yer altı zenginliklerini küresel sömürüsünün "kamusal alanı" gören örnekleriyle doludur.

Yıllar önce, 2006"da, Yeni Şafak"ta böyle yazmıştım. (Arkadaşının tanrısını yiyen açgözlüler, 5 Şubat 2006)

Peki, Amerikalılar böyle de Almanlar çok mu farklı?

Stefan Zweig karakteristik özelliklerini "Dünün Dünyası" adlı otobiyografik eserinde pek güzel anlatır. "Kuzey Anadolu Fay Hattı"na dikkat, her an deprem üretebilir!" dercesine, Almanların karakterine dikkat çeker.

Öyle ki, ırkçılıktan çok çekmiş bir Yahudi olduğu halde işi nerdeyse "Alman ırkı" düşmanlığına kadar vardırır.

"Ben size Almanlara dikkat demedim mi" yollu sitem ettikten sonra da Avrupa"nın içine düştüğü durumdan dolayı öylesine ümitsizliğe kapılır ki, 1942"de karısıyla (Lotte) birlikte intihar eder.

Almanların güvenilmezliğini, Osmanlı İmparatorluğunu Almanların yanında savaşa sokan Enver Paşa da dillendirir.

Selçuk Gürsoy"un "Enver Paşa"nın Sürgünü" (Salyangoz Yayınları) kitabında mı okumuştum tam emin değilim ama, "bunlar nasıl bir millet" dediği Almanlara bir "puşt" demediği kalır.

Ya İngilizler?

Her şeyden evvel Amerika nerde bitiyor, İngiltere nerde başlıyor diye sormak gerek.

Prof. Şaban Teoman Duralı hocamızın "Çağdaş Küresel Medeniyet" eseri belki de bu soruya verilebilecek en kallavi cevap.

İngiliz aklının ve Yahudi sermayesinin dünyayı nasıl tasallut altında tuttuğuna girecek değiliz, mevzumuz bu değil.

Ayrıca, şu millet şöyledir, bu millet böyledir şeklindeki toptancı değerlendirmeler de "ırkçılık" denizinde kulaç atmaktır; hiç işimiz olmaz.

Topyekûn "Batı düşmanı" falan da değilim.

Hakka değil sadece ve sadece "güce tapan" malum küresel zihniyetedir isyanım.

"Arkadaşının tanrısını yiyen açgözlüler" başlıklı mezkur yazımda şöyle demiştim: "Hz. Ömer gülerek, "Cahiliye döneminde" der, "Helvadan putlar yapıp sonra da acıkınca yerdik." Cahiliye Arapları, hiç değilse, Batılı putperestler gibi açgözlü değildi; kendi helvasını yerdi. Batılı animistler ise kendi helvası dururken arkadaşının helvasını yiyen açgözlülerdir. Aralarındaki çekişme, "Niye lan benim tanrımı yiyorsun?!" çekişmesidir. Tanrısını, yani menfaatini..."

Türkiye"nin ayakları üzerinde durmaya çalışması belli ki menfaatlerine aykırı.

Başbakan Erdoğan"a "Cehenneme git" diyen Der Spiegel"den BBC"ye veya CNN International"a kadar karın ağrıları bu!

Şayet zerre miskali insan hakları ve demokrasiyi dert emiş olsalardı, General Sisi"ye "Cehenneme git" demelerinden geçtim, Mısır"da gündüz gözüyle yapılan darbeye hiç değilse "darbe" derlerdi.

Onu bile diyemediler!

Bu efendilerin "Erdoğan düşmanlığının" taşeronluğunu Gezi gericiliğinden beri her fırsatta yapanlara bunu anlatmak çok zor, biliyorum.

Neylersiniz ki, bazı insanlar bazı şeyleri ancak zamanla anlayabiliyor. En kötüsü de "son kullanma tarihleri" bittikten sonra anlamalarıdır.

Bekleyeceğiz artık; bir gün bir Morris çıkacak ve McNamara"nın "100 Yılın İtirafları" misali, hangi merkezlerde tasarlanan projelere nasıl taşeron olduklarının belgeselini çekecek ki bunlar da hakikatleri görsün.

Gelgelelim, Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni Ekrem Bey eminim olan biteni gayet iyi biliyor.

Evet biliyor ama (reel politik belasına olsa gerek) sadece "güce tapan" uluslararası istikbarla birlikte hareket etmek işine geliyor.

Mesela, 17 yaşındaki Furkan Doğan"ımızı şehit eden "İsrail terör devletinin" otoritesini gözetip de, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı"na "otoriter" diyerek isyan etmenin başka izahı yok.

Vicdan ha?!

İnsanların yüzüne karşı dost görünüp arkasından kuyusunu kazmak, size güvenip yolculuk yapanlardan habersiz kayıt tuşuna basmak mı vicdan?

17 Aralık yargı darbesini alabildiğine arkalamak, MİT TIRlarına yapılan operasyonla Türkiye"yi teröre destek evren ülkeymiş gibi göstermek mi vicdan?

Kayısıya don vurmasından Soma faciasına kadar her belayı AK Parti"ye verilen oylara bağlamak mı vicdan?

Sahi, Ekrem Bey hangi vicdandan bahsediyor?

Piyasaya henüz çıkmamış Ahmet Şık kitabının kovuşturulmasına isyan ettiğimizde, "Burada olan kara propaganda seylâplarına kapılarak sağa sola savrulan bazı iyi niyetli insanlara oluyor" diyen kimdi?

10 yıl önce
Ekrem Bey"in vicdanı ve arkadaşının tanrısını yiyen çakallar
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri