“Stratejik ortaklık” dememe bakmayın, o işin alegorisi, yoksa düpedüz “
” ilişkisidir.
'ın da vaktiyle dediği gibi,
zaten her daim taşeron kullanır.
ve
'ta da yaptığı bu!
Bakmayın siz
'nın emperyalizm karşıtı söylemlerine.
'ın önerdiği gibi “
” elde etmek için konjonktürü fırsat bilip, ABD'nin taşeronluğuna tastamam soyunmuşlardır.
'nın dediği gibi, “
”
de demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukuk lakırdılarını dilinden düşürmüyor, hatta
'ı otoriterleşmekle suçlamaya devam ediyor ama,
'da ne yaptıklarını, demokrasiye nasıl aşık olduklarını herkes gördü.
de öyle;
. Bütün yaptıkları sonuç itibariyle İsrail adına “mıntıka temizliğinden” ibaret…
Mahut örgütlerin ortak özelliği nedir diye sorulsa, hiç düşünmeden, “
” derim.
Bunda da şaşılacak bir şey yok.
Nihayetinde, demokrasi getirme bahanesiyle ülkeler işgal eden bir gücün taşeronu değiller mi?
Son günlerde alayı birden Türkiye'yi karşı cephe almış durumda.
Peki, Türkiye ne yapmalı?
Kuklacıyı bilmek yetmez. Bir
ülkesi olarak,
posta koyacak halimiz yok.
ve malum trollerin hamakat mamulü hamasetleriyle de hiçbir yol alınmaz.
Bu köşecikte
başlangıcından itibaren, Türkiye'nin gücü nispetinde (bölgede) oyun kurucu olabileceğini, gücünü aşan oyunlara girişirse ancak oyun kurucuların oyununa geleceğini dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım.
Hatırlar mısınız;
'de
10 gün süren büyük bir kara harekâtı yapılmıştı. “
” denilmişti hani. Lakin kar kıyamet vardı. Askerlerimizin sıfırın altında bilmem kaç dereceye dayanaklı beyaz kamuflajlı üniformaları bir hayli konuşulmuştu.
Terörün kökünü kurutacağız diye girişilen mezkur harekattan “pat” diye geri dönmeye karar verildi.
İşin ilginç yanı (hazin dememek için dilimi ısırdım) Türk medyası bu kararı
'den öğrendi.
da bu haberi doğrulamak kaldı.
Demem o ki, gücün üstün tutulduğu bu dünyada, gücün ne kadarsa “harekâtın” da o kadardır.
Çocukluğumda hafızama kazınan bir Laz türküsü mısraıdır: “
”
Gücünü bileceksin.
Ne ki, bu da yetmez. Tüm dengeleri en ufak ayrıntısına kadar hesap etmen, umulmadık gelişmelere karşı hazırlıklı olman gerek.
Yoksa maazallah girdiğin yerden istesen de geri dönememek var ki, biz ona halk arasında “
” diyoruz.
Hayır!
Direniş cephesini dahili ve harici tahkim etmeye çalışacaksın. Bozgunculara asla malzeme vermeyeceksin.
“
” karşı her daim “
” savaşacaksın.
Mesela, “
” taşeronlarından
'yla mücadele ederken, Kürtlerle Türkleri
üzerinden ayrıştırmaya çalışan şeytanlara zerre miskali malzeme vermeyeceksin.
Şayet kavmiyetçilik söylemine savrulursan,
'nın değirmenine su taşırsın, aklından çıkarmayacaksın.
PKK destekçisi herhangi bir
'li yönetici tutuklansa bütün bir dünya bu olaya mikrofon olur, ama, sırf
olduğu için çocuklarının gözü önünde şehid edilen
bütün bir dünya sağır olur.
Kimlerle dans ettiğini bileceksin.
PKK'ya karşı verdiğin mücadelende Kürtlerden başka dostun yoktur. Kardeş olmaya ve kardeş kalmaya yazgılısın.
Unutmayacaksın!
Bir diğer taşeron olan FETÖ'ye karşı mücadelende de en büyük destekçin “dindarlardır.”
Durumdan vazife çıkartmak isteyenlerin tüm cemaatlere karşı düşmanca tutum takınmasına izin vermek olmaz.
Daha evvel bu köşecikte uyarmaya çalışmıştım: Siyasetçiler bütün ipleri 'bürokrasiye' bırakıp kendilerini açığa alırlarsa, iddia edildiğinin aksine devlete değil, bizzat siyasete “OHAL” uygulamış olurlar. Bu da siyasetin kendi kendine darbe yapmasıdır.
“
” denildiği günden beri hiçbir şey düzelmediği gibi her şey daha da birbirine karışmaya başladı.
Mücadele başka yere doğru gidiyor, aman dikkat.
FETÖ'ye 2013'ten önce de karşı olan bir hanım kızımız, arkadaşının babasının “
”da hesabı var diye gözaltına alınıyorsa,
demektir.
Adamakıllı sorgulayalım…
'yü tasfiye edelim derken birilerinin (NATO'cuların mı deseydim) “
” darbesine mi maruz kalıyoruz?
