|
Almanya’dan ümidi kesmek gerek

Nedense pek gündem olmadı ama Almanya’da düzenlenmesi planlanan Filistin Kongresi, Almanya’nın hâlâ 1930’lar faşizmini diri bir şekilde barındırmaya devam ettiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Glasgow Üniversitesi Rektörü İngiliz-Filistin kökenli Dr. Ghassan Abu-Sittah’ın Almanya’ya girişine izin verilmedi. Yunanistan’ın eski Ekonomi Bakanı Yanis Varoufakis de engellendi. Varoufakis yapacağı konuşmayı sosyal medya üzerinden paylaştı. Her iki isme de Almanya’da her türlü ortamda buna internet üzerinden bir toplantıya katılmak da dâhil “siyasi faaliyet yasağı” getirildi. Bu yasağa uymamanın cezası yüklü miktarda para ve hatta hapis olabiliyor.

Almanya’da bunlar olurken bizim sanat dünyasından veya akademik çevrelerden çıt çıkmıyor. Yakında İran’ın sözde saldırısını bahane ederek İsrail’in kendini savunmak hakkından bahsederek çıt çıkartmaya yeltenenler de olacaktır.

Bizim sanat dünyasına anlama ihtimalleri yüksek olan dilde küçük bir hatırlatma yapayım. İlki fars bir tiyatro terimidir ve güldürü manasına gelir. İkincisi cumartesi gecesi yaşananlar tıpkı İran filmleri gibi, upuzun ve sonunda bir şey olmuyor ama izlemesi keyifli.


VEFA ÖNEMLİ

Her yazdığını okumaya gayret ettiğim Cihan Aktaş, sosyal medyada şu sözleri yazdı: Kitap biriktiren bir yazar değilim, tuhaf bulunabilir. Ancak artık sabit bir kütüphanem var. Sultanbeyli Belediyesi’nin katkısıyla Nilüfer Hatun Anadolu İHL’de açılan kütüphaneye adım verildi. Benim için büyük onur, müteşekkirim.

Bu gönderinin altında Cihan Aktaş’ın Umran dergisinin nisan sayısında yer alan Bir Kütüphaneye Bağlanmak isimli yazısı da yer alıyor. Yazıdan birkaç cümle alıntılamak isterim:

“Adımın verildiği kütüphanenin Sultanbeyli’de bulunmasının benim için anlamı büyük. Kendini yoktan var eden bir ilçe Sultanbeyli. Otoyola kapalı bir şekilde otuz yıl bir varlık mücadelesi verdi bakar kör bir statükoya karşı. Şehre ucuz işçi gerekiyordu ya… Göç teşvik edilir, göçmenin nasıl yaşayacağı, nerede barınacağı hesaba katılmaz.”

“Kamusal yasaklı başörtülü kadınlarla arasında bir bağ vardı bu nedenle: Hem Sultanbeyli hem de başörtülü kadınlar, yüzlerine kapatılan kapılara rağmen onurlu bir şekilde yaşamak için varlık mücadelesi vermek zorundaydılar.”

Söylenmeyeni dile getirdiği, olaylara çok az kişinin baktığı pencereden baktığı için Cihan Aktaş’ı dikkate değer bulduğumu belirtmek isterim. Yazının tamamını cihanaktas.net adresinden okuyabilirsiniz.


TABELA FAŞİZMİ

Seçimlerden sonra bazı, özellikle CHP’li belediye başkanlarının temelinde Arap nefreti barındıran yabancı dildeki tabelaları indirmeye yönelik açıklamalarını endişeyle okuyorum. Nedense Türkçeleştirmeyle beraber hep Arapça tabelalardan bahsediliyor. İngilizce, Fransızca, Rusça tabelalar bu kişileri rahatsız etmiyor hatta demeçlerinde bunların çokkültürlülüğümüze vurgu yaptığını filan söylüyorlar. Böyle yapmamak lazım.

#Filistin
#Almanya
#Samed Karagöz
13 gün önce
Almanya’dan ümidi kesmek gerek
Kara dinlilerle milletin savaşı
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…