|
Kültür ve Sanat İşleri Başkanlığı

31 Mart Yerel Seçimlerinin sonuçları hayli konuşuldu. Ak Parti’nin kurulduğu günden bu yana girdiği seçimlerde ilk kez ikinci parti konumuna düşmesi, CHP’nin tahmin edilenden çok daha fazla belediye başkanlığı kazanması tabii ki üzerinde durulması, analizlerinin yapılması gereken bir husus. İşin uzmanları zaten bu konuda kalem oynatıyorlar, ekranlarda görüşlerini paylaşıyorlar.

Ak Parti’nin yapacağı konuşulan değişikliklerden birinin de Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ayrılacağı yönündeki söylentiler. Öncelikle ben bunun gerçekleşeceğini düşünüyorum. Mehmet Nuri Ersoy’un şimdiye kadarki Ak parti hükümetlerinin en başarılı Kültür ve Turizm Bakanı olduğunu söylemem kimilerince çok iddialı olabilir. Ama bunun temelinde yatan şöyle bir gerçek var: Mehmet Nuri Ersoy, siyasetten gelen birisi değil, bir iş insanı, turizm alanında benli yatırımları olan bir iş insanı ve turizmin nasıl yönetilmesi gerektiğini, eksikliklerin neler olduğunu çok iyi biliyor. Ersoy’u başarılı kılan bir diğer husus ise şu anda görevde bulunduğu makam dışında siyasette bir iddiası yok. Daha büyük ve etkin bir bakanlıkta görev almak istemiyor mesela. Bu da onun bulunduğu makamın hakkını vermesine büyük katkı sağlıyor. Benzer bir örneği Sağlık Bakanı Fahrettin Koca için de söyleyebiliriz.

Gelelim bakanlığın ayrılmasına. Mevcut bir bakanlığı ikiye ayırmak Ak Parti’nin tarzına uyan bir davranış olmayacaktır. Lakin bence eğer böyle bir ayrılma yapılacaksa, Turizm’in bakanlık olarak kalmasının, kültürün ise başkanlık olarak faaliyetini sürdürmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Kültür, doğası gereği siyasetten biraz daha uzak, daha bürokrasi ve merkezde yer alan bir başkanlıkla çok daha hızlı farkındalıklara neden olabilir. Kültür ve sanat alanında ihtiyaç duyulan mahallesiz yaklaşım için daha kapsayıcı bir alan oluşma şansı olabilir bu şekilde.

Bazı kişiler bu mahallesiz kavramına takılabilirler hemen bunu da biraz açıklamakta fayda görüyorum. Sanatçıların, sanat profesyonellerinin siyasi görüşlerinin olması, bu görüşlerini açıklaması son derece normal. Burada dikkat edilmesi gereken bazı hassasiyetler tabii ki mevcut. Kendinden olmayanlara hakaret etmemek, aşağılamamak; terör propagandası yapmamak, devlet düşmanlığı yapmamak vs.

Bunun dışında mahalleler de söz konusu. Bir mahalleyi oluşturan sadece siyasi görüşleri değil, aynı partiye, benzer dünya görüşlerine sahip olsalar da içinde bulundukları, beraber hareket ettikleri çevreler de birer mahalledir. Bunun muhafazakârlar arasından da sekülerler arasında da çokça önemi mevcut. Büyük mahalleler arasındaki işbirliksizlikleri gibi bu küçük mahalleler arasındaki işbirliksizlikleri de ülkemiz kültür ve sanat üretimlerini, üretimsizliğini mi demeliydim acaba, kalitesizleştiriyor.

Bu bahsettiklerim şu an mevcut düzende etkin olan kurum, kuruluş ve şahıslar için geçerli. Aşağıdan gelen genç kuşağın, hangi mahalleden geldiğinin pek önemi olmadan, çok daha mahallesiz olduğunu görüyorum, gözlemliyorum. Gençler hem işbirliği yapıyor hem de kendi görüşleriyle ortaya eserler koymaya çalışıyorlar. Endişem o ki zaman içinde bu gençlerin de önceki kuşaklar gibi zamanla mahallelere ayrılacak olması kaçınılmaz bir son olabilir.

#AK Parti
#CHP
#Kültür
#Sanat
#Samed Karagöz
15 gün önce
Kültür ve Sanat İşleri Başkanlığı
Turizm uğruna
Mermer atıklarının muhteşem geri dönüşümü
Tasarruf sandığı
ABD-Çin rekabetinde popülizm, korumacılık ve ulusal güvenlik
‘Şişman Kadın’ kim?