|
Duygusal manipülasyon/ İşte Benim Stilim
Birkaç hafta önce Cuma akşamı kanalları tararken, jüri koltuğunda ikamet eden şahsın, 'sen istediğin zaman değil, ancak biz istediğimiz zaman elenirsin' sözleriyle yüksek perdeden bir yarışmacıya bağırdığını duyunca, durdum ve ekrana baktım. Bugün Ne Giysem adıyla başlayan, Bu Tarz Benim adıyla yerleşik yarışmacı konseptine geçen, İşte Benim Stilim adıyla devam eden programın eleme gecesiydi.

Gözyaşlarıyla, 'gitmek istiyorum çünkü burada mutlu değilim' diyen Ezgi, önce yarışmacı arkadaşlarının hışmına uğradı, arkasından jürinin. Satır arasında söylediklerinden anlaşıldığı üzere, hastalığına teşhis konulamayan eşi bir süredir hastanedeydi. Çekimleri aksatmamaya çalışan, ilk sezonda hanım hanımcık tarzı jüri tarafından sıkıcı bulunan, All Star'da yaptığı kombinlerle vamp kadın havasını yakaladığı zamanlarda baş tacı edilen bir yarışmacı Ezgi. “Eşim hastanedeyken hayali konseptler eşliğinde şık şıkırdım giyinince çevremden eleştiri alıyorum, daha sade giyindiğimde siz beğenmiyorsunuz, her iki tarafa yetişmekte zorlanıyorum, tükendim mutlu değilim elenmek istiyorum” diyordu arkadaşlarına ve jüriye. Söyledikleri ne anlaşılmayacak sözlerdi ne de yüksek perdeden tepki verilecek sözler. Sorguladıkça ve üstüne gidildikçe olay eşinin hastanede oluşundan uzaklaştığı gibi Nurella'nın tabiriyle 'kendini ötekileştirmekle' suçlandı Ezgi. O gün bugündür kızlar birbirini kendini ötekileştirmekle itham ediyor. Ötekileştirme negatif bir kavramdır kişi kendini ötekileştirmez. En yalın anlamıyla kişi kendini ve yakın gördüklerini ayırır, diğerleri onun için ötekilerdir.

Öyle bir rekabet ortamı, arka planda yapılan toplantılarda öyle bir beklenti var ki kızlardan reyting adına, saatlerce birlikte vakit geçirdikleri bir kişiyle empati kurmayı beceremedikleri gibi onun ruh halini yaşadıklarını anlamaktan uzağa düştüler. Kendi hallerine bırakılsalar rekabet ortamından ve duygusundan sıyrılabilirlerdi ama sürekli yapımcıların tahrikiyle arenada savaşıyormuş hisleri canlı tutulduğu için mümkün olmadı.

Tarzlarını gösterebilmek adına, haftanın beş günü elemeyle birlikte altı günü giyinip kuşanıp gelen, boncuk misali stüdyoya dizilen kızlar, olursa büyük ödülü kazanmak hayalinde. Ama hiç olmazsa bu arada sunuculuk, oyunculuk, tasarım gibi dallarda önlerinde kapı açılmasını hayal ediyorlar. Kurdukları bu hayallerin etkisiyle jüriye teslim olup her söyleneni sineye çekiyorlar. Çekmedikleri zaman azarlanmaktan kurtulamadıkları gibi 'ötekileştirilerek' yaşam şansı tanınmıyor jüri tarafından.

Jüri; çocuğuna istediği şekli verebileceğini düşünen, ister severim ister döverim zihniyetine sahip ebeveyn tavrıyla, bizim istediğimiz şekilde giyineceksiniz baskısının yanına, bizim istediğimiz gibi davranacaksınız, biz istediğimiz zaman eleneceksiniz baskısını da ilave etmiş zaman içinde. Kurdukları psikolojik baskıyla hedeflerine oturttukları yarışmacının özgüvenini yerle bir edip hata üstüne hata yapmasına sebep oldukları gibi istedikleri yarışmacıyı taltif ederek sevgi sözcükleriyle yükseltebiliyorlar. Tüm reality şovlarda olduğu gibi duygusal manipülasyon çok başarılı bir şekilde yapılıyor.

Başından beri her seyredişimde kılık kıyafetleri değil ilişkileri gözlemliyorum bu programda. 'Bu program biz olmadan bir hiç' edasında jüri koltuğunda oturanlar, kızlara her türlü sözü söyleyebilme hakkını görüyorlar kendilerinde. Kameranın ışığı kapandığında yaşananların şovun parçası olduğu defaatle dile getirilmiş olmalı ki kızların çok da umurunda değil kendileri hedeflenerek sarf edilen sözler.

İki yıldır devam eden programda beğenilmek adına jürinin karşısına çıkan kızlar giyinmeyi öğrenemediler ama eleştirmeyi öğrendiler. Üç jüri üyesinin aynı kıyafeti aynı anda beğenmesi çok nadir, marjinal tarz hariç. Beğenmedim diyor jüri üyesi, seni farklı bir şekilde hayal ettim diyor ama sır verip ser vermiyor. “Ben olsam senin yerine onu giymezdim üzerime bişeyler bişeyler takardım!” Bu aydınlatıcı cümlelerin sıklıkla sarf edildiği ortamda bırakın yeni bir şeyler öğrenmeyi insan bildiklerini dahi unutur!

Jüri ile yarışmacılar aynı lisanı konuşmalarına rağmen konsept konusunda bir türlü anlaşamıyorlar. Özellikle marjinal ve vamp tarzın jüri tarafından çok beğenildiği malum. Bu tarza uygun giyinen kızlar moda haftasına defile izlemeye gidiyorlar konsept olarak. Jüri, defileye gitmekten vazgeçin mesela Karaköy'e gidin, pazara gidin, altın gününe gidin önerisinde bulunduğunda; ertesi gün sade bir tarzla tavsiyeye uyan kızlar, hiçbir numaran yok sokaktaki herkes böyle giyiniyor eleştirisine maruz kalıyor. Marjinal uçlarda giyinmeye devam edin, o kılıkta herkesin gideceği yerlere gidin diyor jüri meselenin özünde! İki yıldır zaman zaman tekrar edilen bu cümlenin neden kızlar tarafından anlaşılamayıp uygulanamadığını anlamak bu kadar zor olmasa gerek. Çünkü o kızlar biri ikisi hariç programda marjinal bir duruş sergilese de normal hayatlarında öyle değiller. Haliyle de sadece jürinin gözüne girmek, puanı kapmak için yaptıkları kombinlerle hayallerinde dahi sokaklarda dolaşamıyorlar.
#Bugün Ne Giysem
#medya
#Bu Tarz Benim
#diziler
8 yıl önce
Duygusal manipülasyon/ İşte Benim Stilim
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle