|
Evlilik imha timi!

Televizyon kanalları ortak bir anlaşmaya imza atmışçasına, izdivaç programlarından yerli dizilere evlilik kurumunun içini boşaltmaya devam ediyor. İşin içine format girip, kameranın kırmızı ışığı yandığında; söylenen her söz, yapılan her davranış mubah sayılıyor. Kısmetse Olur evinde en çok tekrarlanan cümle; “bu programın formatı bana bu hakkı veriyor.” Neymiş formatın kişilere sağladığı hak? Dedikodu yapma, yorum adı altında ilgili kişi hakkında her türlü sözü sarf etme, istediği kişiyi istediği zaman tanıma. Sunucunun sürekli tekrarladığı bir cümle var ki evlere şenlik, “dışarıda neler neler yaşıyorsunuz, burada en azından Türk adet ve geleneklerine göre flört ediyorsunuz.” Şöhret sevdasına kendinden ödün vermeye razı adayların tercih edilmesiyle oluşturulan Kısmetse Olur evinde, altı ay içinde aday başı beş altı flörtleşme süreci yaşandığı gerçeğinden hareketle, niyet evlilik olduğu sürece her türlü şey yaşanabilir mesajı veriliyor.



Gençlerin ağırlıklı olduğu “ev tipi izdivaç” realitisinde sözüm ona her şey gelenek göreneklere göre yaşanırken; “stüdyo tipi” izdivaç programları reyting uğruna her türlü değerin içini boşaltıyor. Günlük dizi ihtiyacı arkası yarın kıvamında izdivaç stüdyolarında karşılanırken; başörtülü adayların ön plana çıkartıldığı gözlerden kaçmıyor. Pek çokları tarafından normalleşme, başörtüsünün zaferi olarak algılanan, artık biz de bu tür programlarda kendimizi ifade edebiliyoruz duygusu yaşanmasına sebep başörtülü genç ve güzel kızlar, adaylardan aday beğenirken, gönüllerini kaptırdıkları adayla evlilik kararı vermeden önce tatile gidip, çekilen tatil görüntülerini ekranlar aracılığıyla herkesle paylaşmakta sakınca görmüyorlar.



Tüm realitilerde kısmetini bulmak, hayatının aşkını bulmak, evliliğe giden yol olarak anlatılan bu sürecin, flörtöz bir toplum yarattığını daha önce yazmıştım. Nitekim oyuna başörtülü aktörlerin de dahil edilmesiyle tanışma adı altında flört normalleşti, bir sonraki aşamadan cidden endişe duyuyorum.



Ev ve stüdyo tipi realitilerde evlilik kurumuna darbe üstüne darbe vurulurken; romantik komedi adı altında yerli diziler evlilik temasını merkeze almaya başladı. Yıllarca çeşitli engeller neticesi kavuşamayan aşıkların hikayesini anlatan yerli diziler, aşkın içini boşaltmakla kalmadı, aşkı ilişkiye indirgedi, aşk adına söylenecek söz yazılacak sahne kalmadığında evlilikle nihayetlenerek final yaptılar. Evlilik odaklı romantik komediler de evliliğe dair her şeyi imha ederek çekilecekler ekrandan.



Otuz yaşı evlilik için son sınır gösteren, ne olursa olsun kim olursa olsun evlenmelisin baskısını meşrulaştıran, otuzuna kadar evlenememişse mutlaka bir kusuru vardır yargısını yaygınlaştıran romantik komediler çoktan miadını doldurdu. Romandan beyaz perdeye Bridget Jones'un yerli tüm versiyonları denendi. Ama bitmemiş demek ki Hayatımın Aşkı, Bridget Jones'un yerli versiyonu Gökçe'yi sundu ekrana. Sakar, şapşal, içinde zeki dışında geri zekalı, şişman efekti yaratılmaya çalışılan Gökçe, otuz yaşında, reklam ajansında çalışıyor ama hala junyır yazar kadrosunda. Kendini ifade edememesine, hakkını aramamasına bağlıyor senaryo Gökçe'nin durumunu ama asıl mesele kızın işiyle ilgili bir hedefi yok! Bütün derdi bir an önce kim olduğu önemli değil biriyle evlenmek.



Yıllardır 16-17 yaşındaki liseli kız ve erkekleri fazla olgun karakterize eden senaristler, otuz yaşındakileri de fazlasıyla ergen çizmeyi tercih ediyorlar. Aynı senaristin kaleminden çıktığı için ve oyuncu aynı olduğu için bu karşılaştırmayı yapıyorum, Güneşi Beklerken'in liseli karakterleri görmüş geçirmiş tiplerdi. Hayatımın Aşkı'nın Gökçe'si yılları boşuna harcamış bir kız olarak çıkıyor karşımıza. Ekrana gelen romantik komedileri izleyerek büyüyen jenerasyonun otuz yaşındaki hali gibi.



Yakın zamanda birbirine düşman iki erkeğin ilgisini üzerinde toplayıp, acaba hangisi hayatımın aşkı ikilemini yaşamaya başladıktan sonra; yürüyüşü, giyimi kuşamı değişir. Şişman efekti verilmeye çalışılan görüntüden uzaklaştığı noktada, sakarlığından kurtulduğu gibi duygu ve düşüncelerini ifade etmeye ve yaptığı analizlerle herkesi kendine hayran etmeyi başarır Gökçe!



Başlangıçta çirkin, şişman, aradığı aşkı bulamadığı için evlenemeyen kızın patronuyla ya da çocukluk aşkıyla büyük aşk yaşayarak evlenmesi üzerine kurulu hikaye, 90 dakikalık sinema filmi için ideal olabilir, ergen gençleri sinema salonlarına çekebilir. Ama 120 dakikalık bölümlerin için doldurmak ve aynı seyirci kitlesini ekran başına toplamak zor. Hele de ortada bir hikaye yok izlenimi vererek başlıyorsa dizi.



Junyır yazar Gökçe, enerji içeceğinin reklam metnini yazacak hesapta. O sahneler eşliğinde dizi ciddi ciddi enerji içeceklerinin reklamını yapıyor. Çünkü kız kendini gösterme fırsatı yakaladığının farkında değil, erkek peşinde koştuğundan son ana bırakıyor reklam metnini yazmayı. Üst üste içtiği enerji içeceklerinden sonra enerji patlaması yaşadığında soluğu kafede alıyor. Enerjisi oldukça yüksek bir şekilde hem garsonluk yapıyor hem DJ'lik. Ertesi sabah bir iki saatlik uykuyla reklam ajansına sunuma gidiyor. Çarpıcı bir reklam sloganı ve sunum çıkartamıyor ortaya ama niyet de o değil zaten. Ekran başındaki gençlere enerji içeceklerinin ne kadar enerji verdiğine dair mesaj verildi bile çoktan.


#Televizyon kanalları
#Diziler
8 yıl önce
Evlilik imha timi!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle