Ne zaman karizmatik, seyir gücü yüksek, seyirciyi cezbeden kötü bir karakter tasarlansa; kötü olmasının sebebi ya yoksullukla ilişkilendiriliyor ya da baba şiddeti ve sevgisizliğiyle. Bazen de Hayat Şarkısı'nın Hülya'sında olduğu gibi hepsi oluyor sebep. Kötü olma hali iyi olma halinden vazgeçiştir, bir tercihtir. Yerli dizilerde sürekli tekrarlandığı üzere bir zorunluluk değil!
Henüz 8 yaşında iken, “Dünyanın en zengin adamıyla evlenip, sizi bu yoksulluktan kurtaracağım” sözünü yüksek sesle veren Hülya, gözüne kestirdiği zengin çocuğu Kerim'le evlenmeyi, babasının ölümüne, Melek'in ve çırağın hayatını karartmasına rağmen başarır. Sebep olduğu yıkımlara, ölüme rağmen amacından bir gıdım şaşmadan yoluna devam eder. Çünkü Hülya'nın yaptıklarından pişman olmak gibi bir duygusu yok! Dizi aleminde sıklıkla tekrarlanan, aşk için her şey mubahtır önermesinin temsilcisi Hülya. Söylediği zincirleme yalanlarla muradına ermekle kalmadı, Kerim'i kendine aşık etmeyi de başardı.
15 bölüm boyunca Hülya kafasında dolaşan tilkileri başarıyla yönetti, tek ayaküstü söylediği yalanlarla evli kalmayı başardı, başkasının doğurduğu bebeği parayla satın alarak çocuk sahibi oldu. Hülya artık Cevher ailesinin sevilen, vazgeçilmez bir üyesi. Hülya vazgeçilmezlik merdivenlerini tek tek çıkarken; büyük gelin Zeynep'in hayatı Hülya'nın hayatlarına girmesiyle alt üst oldu. Kocası Hüseyin, Hülya'nın ablası Melek'e gönlünü kaptırdı. Zeynep evliliğini kurtarmak için çeşitli oyunlara girişti ama her seferinde foyası çok çabuk ortaya çıktığı için başarılı olamadı.
Seyirci cephesi, senaryonun arzu ettiği üzere, Hülya'nın aşkı uğruna her şeyi yapabileceğini kabul ederken, Zeynep'in yaptıklarını hoşgörü değil horgörü ile karşıladı. Zeynep, tüm olanların sebebi olarak Hülya ve ablasını gördüğü için kıt zekasıyla onlardan kurtulmaya çalışıyor ama başarılı olamıyor. Çünkü Zeynep zeki değil! Çünkü Zeynep, Hülya gibi seyir zevki vermiyor. Karakterin kıskançlığını, sinsiliğini iliklerine kadar hisseden; bakışıyla, mimikleriyle yansıtan oyuncu, karakterin negatif algılanmasına sebep oluyor, sevilmediği için yaptıkları hoş karşılanmıyor. Fiziksel özellikleri ile de Hülya'dan geri kalınca, giyimi saçı makyajıyla dikkat çekmeyince, ailenin ve dizinin istenmeyen karakteri haline geliyor. Güzel Hülya, şık Hülya, bu bölüm hangi kıyafetleri giyecek diye merakla beklenen Hülya, insanlara verdiği onca zarara, yaptığı onca kötülüğe rağmen, yüzündeki masum ifadesini kaybetmeyen Hülya, seyir gücünü Zeynep ve Melek karşısında her geçen gün biraz daha yükseltiyor.
Bir melek kadar masum, aynı yoksul hayattan gelmelerine rağmen iyilikten ödün vermeyen, kimseye zarar gelmesin diye çabalayan, evli bir adama gönlü kayınca kendisiyle nefs mücadelesine giren, başına gelenlerin sebebi olarak sadece kendini gören, hayatındaki olumsuzluklardan kurtulmak için günahından uzaklaşmaya çalışan Melek; aşk için her şey mubah önermesine uygun davranmadığı, yaşadıklarının yanlışlığını fark edebildiği için senarist tarafından sevilmiyor. Haliyle seyirci de sıkıcı buluyor Melek'i, sıkıcı ve itici. Kılık kıyafet, saç baş olarak dağınık, dağ başında bir lokanta işleten Melek; bakımsız ve yoksul görüntüsü ile pembe hayallere sürükleyemiyor seyirciyi.
Her bölüm flashbacklerle küçük Hülya'nın Kerim'e aşkının altını çiziyor senaryo ama Hülya ta o zamandan paraya aşık bir çocuk. Öyle olmasaydı üniversitede okurken Cem'le ilişki yaşayıp hamilelik silahıyla Cem'le evlenmeye çalışmazdı. O kadar kötü bir geçmişleri olmasına rağmen tekrar çocuk sahibi olma hakkını kaybedecek kadar şiddete maruz kaldığı biriyle nasıl işbirliği yapabildiği de ayrı konu.
Gelinen noktada yalanı, kötülüğü, başkasına zarar veren tavır ve davranışları dahi ahlaki değerler çerçevesinde ilkesel olarak değil; görüntüye endeksli bir şekilde algılıyor ve değerlendiriyor seyirci. Bu sebeptendir ki senaristin bakış açısıyla Hülya'yı seviyor, Zeynep'ten nefret ediyor, Melek'i sıkıcı ve itici buluyor.
