|
Yasin fon müziği değildir!

Dizilerde muhafazakâr rüzgâr etkisini kabul edebileceğim sahneler sadece cenaze törenlerine ait. Son yıllarda güneş gözlüklerinin ardına saklanıp dedikodu yapılan bir mekân ve zaman algısının dışına çıkılıyor cenaze törenlerinde. Her ne kadar bazı diziler eski alışkanlıklarında ısrar etse; türbe ziyaretleri zaman zaman sen konuyu biliyorsun basitliğine indirgense de!



Cami avlusunda helallik isteme anından merhumun/merhumenin ruhuna fatiha okunmasına, mezarlık sahnelerine kadar cenaze merasimi senaryo içinde detaylı bir şekilde yer alıyor. Merhumun ardından evde Yasin-i Şerif okutuluyor istisnasız. Yasin-i Şerif okuma esnasında görmezden gelinmesi mümkün olmayan sahnelere imza atılıyor. Daha önce başka dizilerde de oldu ama son dizi Kış Güneşi üzerinden vereceğim örneği. Kadınlar cenaze evinde toplanmış, içlerinden birisi Yasin-i Şerif okuyor, diğerleri dinliyor. Bu arada ölen kişi olarak bilinen Efe'nin Açık Öğretim Sınav sonuçları geliyor. Gözü yaşlı anne zarfı açıyor, tek tek etrafındaki kadınlara bak şu dersten şu notu almış, geçmiş, mezun olmuş vs. muhabbeti yapıyor. Bu arada fonda Yasin-i Şerif okunmaya devam ediyor. Yani dizi ekibi -yazmaktan esef duyuyorum- Yasini fon müziği olarak kullanıyor.



Yapmayın arkadaşlar Yasin-i Şerif fon müziği değil! Kur'an-ı Kerim okunurken konuşulmaz, huşu içinde dinlenir. Yapacaksanız ya layıkıyla yapın ya da hiç yapmayın! O sahneler olmadığında kimse size neden diye sormaz. Muhafazakar rüzgarın gerisinde kalmak istemiyorsanız, Yasin okunmuş gibi yapın, sahneyi “Sadakallahü'l-Âzim” diyerek başlatın. Kim ne dedikodu yapacaksa yapsın, kim acısını nasıl yaşayacaksa yaşasın, kim ölen kişiye dair hangi gerçeği öğrenecekse öğrensin ama Yasin-i Şerif fon müziği olarak kullanılmasın.



Kadınların ölüyü defnetmesi


Feminist düşünce her geçen gün senaryolarda baskınlığını artırıyor. Dini kaideler bu zamanda öyle şey mi olurmuş canım tepkisiyle alt üst ediliyor. Güllerin Savaşı'nda Cihan öldüğünde, kardeş olduklarından haberdar olmayan düşman kardeşler Gülfem ve Gülru, ellerinde birer kürek Cihan'ı toprağa verdiler. Geçtiğimiz günlerde annesini kaybeden Sezen Aksu'nun gazetelere servis edilen fotoğrafında da; elinde kürek anneciğinin mezarına toprak atarkenki görüntüsü tercih edildi.



Televizyondaki bir anlık görüntü ya da gazete sayfalarındaki bir fotoğraf, yıllardır süregelen inanışı uygulanan kaideleri alt üst ediyor. Zannedildiği gibi sadece büyük şehirlerde değil, köylerde de!



Dizilerde genelde vadeli ölüme rastlanmaz. Bu sebepten yaşlılık ya da hastalık süreci yaşanmaz. Her ölüm zamansızdır ama karakterlerin genç olması, ani bir şekilde ölmesinden dolayı yaşamdan ölüme hızlı bir geçiş yaşanır. Beklenmeyen ölüm karşısında geride kalanlar bir süre mezar ziyaretlerini devam ettirirler. Mezar sahneleriyle hikayenin ihtiyacı olan hesaplaşma, karşılaşmanın yaşanması ya da hayat dolu günlere dönmeden önce yas halinin hızlıca yaşanıp bitmesi amaçlanır. Buradan gerçek hayata geçiş yapacağım izninizle. Gerçek hayatta hızlı gelen ölümler olduğu gibi, bir süre bakıma muhtaç olan, hayatının uzunca bir süresini yatağa bağımlı şekilde yaşamak durumunda kalan kişiler de var. Bazıları bebek gibi bakılırken, bazılarının payına ne yazık ki hayırsız evlat düştüğünden, o kadar huzur içinde geçmiyor son demleri. Ölümü bekle(n)yen ebeveyn, tek kişilik bir hayata mahkum, sadece ana ihtiyaçları karşılanıp şefkat muhabbet duygusunun uzağına düşebiliyor. Son demlerini yalnız geçiren, ruhunu tek başına teslim eden ebeveynin arkasından günlerce mezarlığa taşınıyor evlatlar, hem de günde birkaç defa. Acısı hafifleyene, vicdan azabından kurtulana kadar.



Bakıma muhtaç bir şekilde yatağında yatarken kapısını açmazken, biraz dizilerin etkisi biraz elaleme karşı imaj düzeltme girişimi olarak günde beş defa mezarlığın yolunu tutuyor. Yatalak kalmış, evlatların ilgisine ve şefkatine muhtaç yaşlı karakterlere öylesine ihtiyaç var ki ekranda! O dönemde tabii halde nasıl davranılması, neler yapılması gerektiği konusunda mihmandar olmak adına.



Televizyon neyin gerçek olduğu, neye değer verilmesi gerektiği konusunda mihenk taşıdır. İnançları ve değerleri şekillendirmekle kalmaz, alternatif bir dünya görüşü sunar. Süreklilik arz ettiği ve tekrarlandığı için kişi fark etmeden tahribat gerçekleşir, etkisi uzun vadede görülür.



Güçlü medya gösterileri toplumsal hafızanın şekillenmesine katkı sağladığı gibi, tek tek insanların görüşlerinin inşasına etki eder. Toplumsa hafıza; medya gösterileri, bu gösterilerin çerçevesini çizen söylemler, etkili imgeler ve hikayelerle inşa edilir.



Diziler değerleri öğüterek kullanır. Gördüğümüz üzere kimi zaman aile kimi zaman hukuk öğütülür. Bari dini değerleri öğütmeyin!


#Yasin fon müziği değildir
#medya gösterileri
#diziler
8 yıl önce
Yasin fon müziği değildir!
Sanal meşrep anneler...
Kritik eşik aşıldı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı