|
Allah için sevilmek

Sevmek güzeldir, Allah rızası için sevmek daha güzel, Allah için sevmek en güzeli.



İnsan sever, sevmede sebep olmaz derler ama insan hep bir sebepten sever. Sevilenin geçmişte ettiği yahut gelecekte etmesi muhtemel ihsan ve lütfu, güzelliği, kendisiyle bir yakınlık bağının olması, hatta ve maalesef makam ve mevkii, bunların dışında kalan sair akla gelebilecek bütün her şey sevmeye bir sebeptir. Bütün bu sebepleri tek bir başlık altında toplamak mümkün sanırım: “İnsan nefsi için sever.” Allah rızası için sevmediği her şeyi insan nefsi için sever.



Allah rızası için sevmek, bütün bu sebepler silsilesini, dolayısıyla nefsine ait olanı ortadan kaldırıp, kişinin sevme mihengi olarak Allah'ı ve rızasını alması manasına gelir.

Ârifler, rızanın da kişinin nefsine temas eden bir tarafı olduğundan hareketle 'Allah için' sevmenin daha güzel olduğunu ifade etmişler. Seveceğim ve Allah benden razı olacak diye değil; Allah benden razı olsun diye değil; sadece ve yalnızca Allah için sevmek. Kudemâ tabiriyle ifade edecek olursak; 'ivazsız ve garazsız.' Konuyu dağıtma riskini göze alma pahasına şöylesi bir şerh düşmek meselenin anlaşılması için iyi olacaktır sanırım: Hak dostuna bir zattan bahisle demişler ki: “O Cenab-ı Hakk'ın her halinden razıdır ancak bir tek derdi var, hep der ki; acaba Allah da benden razı mıdır?” Cevap hikmetlerin en güzeli halinde gelmiş: Razı olmayışından da razı olmadan olmaz! Arz edebildim mi?



Ayaklarımızı yere basalım. Sevmeyi bile beceremezken, rızadan haberimiz yokken, Allah için sevmenin ufuklarında kelime ile tahayyülen dolaşmak dahi bu babda haddi aşmak manasına gelecek zira.



Allah rızası için sevmek bahsinde işin seven ve sevilene bakan iki yönü var: Sevenin kalbi/niyeti ve sevilenin hali/ahlâkı. Allah, sevdiği sıfatlarla hallenmiş kimseleri insanlara sevdirir. “Allah bir kulunu sevdi mi, kullarına da onu sevmelerini emreder” fehvası burada ölçü olarak yeter. Kul ifadesine dikkat! Bir insanı sevdi mi değil; bir kulunu sevdi mi, insanlara emreder değil; kullarına emreder. Sevilmek her insana değil kula nasip demek ki, hakeza sevileni sevmek de her insan değil kullara nasip. “Kul olan mı seviliyor yoksa sevilmeden kul olunamıyor mu” diyeyim de kalbimiz durulsun biraz. Allah için sevilmeyi hak eden bir zatı nefsi için seven kimseler de olabilir. Onun etrafında bulunmanın kendisine kazandırdığı izzet ve itibardan dolayı, onun yakınında olmanın dünya ve ahirette kendisine sağlaması muhtemel bir menfaat sebebiyle vs. Burada da devreye sevenin kalbi ve niyeti giriyor. Şöyle deyip yazımızın esası olan mevzuya geçelim: “Evliyayı nefsi için seven de vardır, eşkıyayı Allah için seven de. Nefsi için evliyayı seven kendisini kurtarma derdine düşmüştür, eşkıyayı günahından kurtarmak için sevenin gayesi Allah rızasıdır.”



Tavsiye edilen, emredilen hep Allah rızası için sevmektir. Siz hiç Allah rızası için sevilmenin güzelliğinden bahisle, bizi Allah rızası için sevilenlerden olmaya sevk eden bir nasihatle karşılaştınız mı?



Kalbimi kaç zamandır işte bu mesele meşgul ediyor.

İnsanların nasiplileri Allah rızası için sevmenin derdine düşmüş ama Allah rızası için sevilenlerden olmayı arzu edene pek rast gelmiyoruz.

Belki de onlar sustukları için varlıklarından haberdar değiliz. Oysa insanın en az Allah rızası için sevmek kadar Allah rızası için sevilenlerden olabilmek gibi bir derdi de olmalı değil mi?



Anne ve babam beni evlatları olduğum için değil, evlatlarım beni babaları olduğum için değil, akrabalarım aramızdaki bağdan dolayı değil, insanlar ses tonum ve kelimelerim sebebiyle değil, arkadaşlarım hasbelkader yol yürümüşlüğümüz için değil, yanımda çalışanlar rızık endişesiyle değil, hâsılı beni seven her kim varsa sevmelerine sebep olan o şey için değil, Allah rızası için sevmeliler!

Gayem bu olmalı, derdim bu olmalı. Sevmede Allah rızasını dert ederken sevilmede bunun dışında kalan sebeplerle iktifa etmek kulluğun şanına yakışmaz!



Derdim bu olmalı ve fakat bende Allah rızası için sevilecek bir hâl ve ahlâk yoksa en yakınım bile olsalar bütün bu insanlar beni nasıl Allah rızası için sevebilirler ki? Allah'a isyan içindeysem, günah bataklığındaysam, vazifelerimi ihmal ediyor, yasaklananlardan kaçınamıyorsam, emrolunduğum gibi dosdoğru olamamışsam, kimden beni nasıl ve hangi cüretle Allah rızası için sevmesini isteyebilirim ki? O zaman bu iddiayı ispat için bana düşen mutlak bir vazife var: Allah'ın sevdiği hallerle hallenmek, sevmediklerinden uzak durmak. Allah beni sevmeli ki kul olabileyim, kul olmalıyım ki kullarına beni sevdirsin. İnsan hakiki manada kul olursa, onu seven insanların da kulluğa bir adım daha yaklaşmalarına bu haliyle vesile olur. Anne babaya bundan âlâ hediye, evlada bundan güzel miras, eşe dosta bundan öte ikram, ümmet-i Muhammed'e bundan ziyade hizmet olur mu?



Bir şeyin bilgisi kitaptan, kendisi ancak sahip olandan alınabiliyorsa şayet, Allah rızası için sevilmek hususiyeti Allah rızası için sevilebilenlerin dizleri dibinden gayrı yerde tahsil olunmaz. 'Allah bir kulunu sevmeyi murad etti mi onu sevdikleriyle buluşturur' biraz da bu demek galiba. Sona gittik başa döndük, iyi mi. Allah rızası için sevilenlerden olmanın yolu Allah rızası için sevilenleri sevebilmenin eşiğinden geçiyor. Ötesi, kapılarının eşiği olmaktan.



Sevmek, Allah rızası için sevmek ve Allah için sevmek arasındaki farka dair yazının başında ifade ettiklerimiz hatırınızda mı?



Evet diyorsanız hatırlatıverin bendenize de, yazıyı şöyle bitireyim:



“Ey Allah rızası için sevilmek gibi bir derdi olduğunu iddia eden nefsim!



Bu derdin devası Evliya-yı kiram hazerâtının kapısına eşik olmaktan geçiyor diyorsun, kabul. Ama sen de şunu unutma: Allah için sevileceğiz niyetiyle varmayacağız mürşid kapısına, onları Allah için çok sevmekten başka bir şey bilmediğimiz için, ivazsız ve garazsız o kapının eşiği olacağız.”


#Sevgi
#Kalp
#Anne
#Baba
7 yıl önce
Allah için sevilmek
Tabii karşılaşma mekanı olarak kitap fuarları
Rus Ruleti"nde tetiği kim çekecek?
Japonya mesaj veriyor
Muş"ta medreseler sempozyumu
Seçimi bırak sahaya odaklan