|
Zangoç yeşili

FETÖ denince aklıma üç şey geliyor: Bunlardan birisi geçti, diğeri geçiyor ama korkarım üçüncü ve önemli olanı kalacak!



Geçen, 15 Temmuz ihaneti idi. Menfaatleri uğruna ülkeyi düşmanlarına peşkeş çekmeye varacak kadar alçalan bu kanlı kalkışma hamdolsun başarısızlıkla sonuçlandı. Duamız milletçe benzer bir durumla bir daha karşı karşıya kalmamak...



Geçmekte olan, 15 Temmuz yargı süreci. Ciddiyeti unutturulup magazinleştirilen, tek merkezden gelen talimatlarla verildiği açık ifadelerle sulandırılıp hakiki mağdurlar ve sahte mazlumlar üretilen yargı süreci devam ediyor. Ümidimiz adaletin net bir şekilde, gönüllerde en ufak bir tereddüt ve hayal kırıklığına yer bırakmayacak bir katiyetle ve de bir an evvel tecelli etmesi.



Geçmeyeceğinden korktuğum en önemli FETÖ yadigârı ise, bu hain yapı elince katledilen; “Usûl esasa mukaddemdir" kaidesinin hayatımızın her alanında tahrif ve tahrip edilmiş haliyle var olmaya devam etmesi. Karşı karşıya kaldığımız, kendi elimizle kendi şakağımıza dayanmış bir silah gibi bize yönelen en önemli ve sinsi FETÖ zararı işte budur.



Ne demek mi istiyorum?



“FETÖ niçin bütün bu namussuzlukları yaptı" sorusundan daha önemlisi, “Bu yapı bunca ihaneti yapabilecek kadar nasıl namussuzlaşabildi?" meselesidir. Usûl esasa mukaddemdir fehvasıyla Mecelle'de yerini bulan hakikat, burada karşımıza çıkıyor. Usûl yani yöntem, biçim, metod, vasıta, yürüyüş şekli... Esas yani asıl olan, gaye, hedef, varılacak yer... Mukaddem oluş ise, bir şeyin bir başka şeyden önce gelmesi, daha önemli olması... Bu Mecelle kaidesini günümüz Türkçesiyle biraz da şerh ederek ifade edecek olursak, şöyle diyebiliriz: Bir şeyi elde etmek için uymanız gereken kurallar bütünü o şeyi elde etmekten daha mühim ve elzemdir. Tersinden bir söyleyişle ifadeyi zihinlerimizde netleştirecek olursak şöyle diyebiliriz: “Güzel bir netice elde etme uğrunda çirkin işlere tevessül etmek olmaz!" Yani İslam'a hizmet edeceği bir makama gelmek gayesiyle insanın kendisini gizlemek için içki içmesi, namazı terk etmesi, başörtüsünden vazgeçmesi... Yani belki beni severler de gayrimüslimlere İslam'ı tebliğ edebilirim düşüncesiyle kelime-i şehadetten yahut ezandan Efendimiz'in (s.a.s) ism-i şerifini çıkarmaya cüret etmek budalalığı... Yani “Dinler Arası Diyalog" zırvasına temel oluşturabilmek adına; “Lâ ilâhe illallah" demenin cennete gitmeye yeterli olacağını iddia etmek... Yani ilerleyen zamanlarda hizmet(!) için lazım olur diye şantaj yapabilmek için bir insanın günahlarını kayda almak, hatta bizzat günahı işleyebileceği ortam ve


insanları koordine etmek...


Tek cümle ile özetleyecek olursak: Doğru hedefe giden yolda yanlış vasıtaların helal kabul edilmesi. FETÖ'nün


nasıl bu hale gelebildiğini özetleyen cümle budur.



Bu, olmazsa olmaz kaidenin FETÖ eliyle katledilmesinin bugün bize nasıl bir tehlike oluşturduğunu görmek için şöyle bir etrafınızda olan bitene, hatta bırakınız etrafı, kendi din anlayış ve yorumlayışınızdaki savrulma ve lakaytlığa dikkat kesilmeniz kâfi gelecektir. Tamam, devletin ve milletin namusuna 15 Temmuz'da kast edemediler; adaletin hakkıyla tecellisine mani olmak için olmadık şarlatanlıklarını sergiliyorlar, bu da tamam. Bunun birisi halloldu, diğeri evelallah hallolur. Ama Kur'ân, Sünnet, İcma, Kıyas dörtlüsüyle sabitlediğimiz usûle dair muhkem referanslarımıza verdikleri tahribat ortada.

Güzel bir netice elde edilecek diye birazcık çirkinliğe her birimizin tahammül edebiliyor oluşu sözümü ispat mahiyetinde yeterlidir. Hatta kimimiz; “Tamam işin yapılış biçimi çok da güzel değil ama neticesinde güzel şeyler oluyor" demeye kadar vardırdık.

Tehlike budur. Bu, FETÖ'nün kendisinden daha büyük bir tehlikedir!



Biz fethetmek üzere olduğu kalenin tam alınacağı esnada namaz vaktinin tehlikeye girmesiyle kuşatmaya ara veren bir telakkinin mensup ve meftunlarıyız. Neden diye sorulduğu vakit ölçüyü şöylece koymuşuz: “Kaleyi almakla değil namazı kılmakla mükellefiz!"



Kâbe'yi elimdeki dua kitabını okuyarak tavaf ederken pek de haz alamadığım zannı ile kitabı kapatıp kendimce yakararak gözyaşı döktüğüm sırada bir âriften gelen ikazı unutamam: Gaye ağlamak değil, O'nun (s.a.s) yaptığı gibi yapmak, usûlsüz vusûl olmaz!"



Usûlün esasa mukaddem oluşuna dair İmam-ı Rabbânî hazretlerinden muazzam bir ölçü: “Bir geceyi sabaha kadar ibadetle geçirmektense Efendimiz aleyhisselatü vesselamın hangi saatte ve nasıl uyuduğunu bilerek ona mutabaat kastıyla uyumayı daha evla ve efdal sayarım."



Biz zaferden değil seferden sorumluyuz. Menzile varıp varamadığımızdan daha mühim olanı, yürüyüş şeklimizin menzil-i maksudun sahibinin muradına muvafık olmasında saklıdır. Birisi Kur'ân-ı Kerim'i güzel tilavet ettiği vakit “Ne güzel Kur'an okudu" demeyi edepsizlik sayarak “Sesi Kur'ân-ı Kerim'e ne güzel yakıştı" deme hassasiyetine sahip bir medeniyetin varisleriyiz. Kıraat, tilavet ve tertil'in birbirinden farkını tefrik edecek idrakimiz vardır, var olmaya devam etmeli. Hiç olmazsa “Kur'ân icra etmek" diye bir şeyin olmadığını bilmeliyiz. Kur'ân-ı Kerim'in mânâsını kalbe indirmek diye bir derdimiz olmalı yahu.



Bir başkasının yaptığı yanlış şeyi eleştirmenin bizdeki alternatifi aynı işi din sosuna bulayarak yapmak olmamalı.

Usûldeki yanlışlığın esasa verdiği zararı görüp kahrolacağımıza, esasa biraz hizmet ediyor diye usûlsüzlüğe tahammül etmemizi hiç kimse beklemesin bizden.



Çocuklarımız Kur'ân okumaya özeniyor tesellisi ile ses yarışmalarının şova dönüştürülmüş “Müslümanca" alternatifini yapmak dine hizmet etmek değildir. Şayet böyle bir tebliğ metodu var ise derhal Acun Ilıcalı kardeşim bu hakikatten haberdar edilmeli ve bir an önce alternatif yarışmalar yapmaya başlamalıdır. BBG evinin “Kim daha müttakî?" versiyonu bize takvayı öğretebilir mesela. Kimin gecede kaç cüz okuduğuna, kaç rekât namaz kıldığına, ne kadar tesbihat yaptığına bakar, atarız SMS'lerimizi, al sana müttakî Türkiye. “Survivor Oruç" bir başka sağlam alternatif olabilir, hazır Ramazan ayı gelmişken sahurda ne kadar az yiyip günü ne kadar zinde geçirebildiğine bakarız yarışmacıların. Teravihi en uzun kılana, en fazla hatim indirene en çok oyu verir ve seçeriz şampiyonumuzu. Sezai Bey'in Samanyolunda Ziyafet'ini okumaktan hem daha kolay hem daha eğlenceli hem daha öğretici. Çocuklarımız bu yarışmalarda birinci olan abileri ve ablalarını örnek alarak takva sahibi olmayı, Ramazan şahsiyetine bürünmeyi aşkla talim ederler böylece.



Hain bir terör örgütünün bütün eleman müntesip ve muhiplerini hapse tıksanız dahi, o yapıyı bu hale getiren en büyük yanlışı hayatınızdan söküp atamadığınız ve hatta üstüne bir de o zihin yapısından mülhem işler yaparak dine hizmet etiğinizi sandığınız müddetçe belki davayı kazanabilirsiniz ama kesinlikle 'dava'nızı kaybedersiniz.



Not: Bu yazı güzel bir niyetle yola çıktıklarından emin olduğum kardeşlerim incinsin diye değil; bilakis işlerindeki usûlü de niyetlerince güzel ve adabınca eylesinler için yazılmıştır. Muhabbetle...



#FETÖ
#15 Temmuz
7 yıl önce
Zangoç yeşili
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!