|
Acının simülasyonu
Yazının başına geçmeden önce, haberlere bir bakayım dedim. Bugün pazar. Bugün Alman Başbakan Merkel Türkiye'ye âni bir ziyârette bulunacak. Gündemi Sûriyeli mültecilerin durumu olan bir ziyâret bu. Merkel'in derdinin bu akının Avrupa'yı “kirletecek” boyutlara varmadan “gri alan” Türkiye'de durdurulması olduğu herkesin mâlûmu. Almanya'da Türkiye Cumhûriyeti'ne karşı Alevî ve Kürtleri azdıran Merkel bu işi en ucuz yoldan, bir miktar para akıtarak ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde geçici ve aldatıcı bir yumuşama sağlayarak halletmek istiyor.

İkinci haber ise çok daha ilginçti. Bazı Alman parlamenterler Sûriyelilerin yaşadığı tecrübeleri daha yakından duyumsamak için, can yeleklerini kuşanıp parlamento binasının arkasındaki nehirde bir bota doluşarak 5 dakikalık bir gezinti yapmışlar. Haberin ayrıntısında, botun İtalya'da ele geçirilen bir göçmen botu olduğu özellikle zikrediliyordu. Alman parlamenterler, gerçeğine son derecede yakın(!) bir ortamda; hiç değilse bir dereceye kadar Sûriyelilerin neler hissettiklerine âşina olmayı hedefliyorlarmış..

Bu tarz tecrübelere “simülâsyon” deniyor. Alman parlamenterler tam “Batı kafalı” bir iş yapmışlar. Hattâ, en ileri terkipte Batılı kafa bir iş bu. Anglo-Sakson tecrübeci (experimentalist) gelenekle, Alman tarzının zamanında bunu eleştirmek için ileri sürdükleri; gözlem ve deneyin yerine ikâme ettikleri “duyumsamacı”lığın tuhaf bir sentezi bu. “Dışarıdan bilme”ye dayalı Anglo-Sakson bakış ile onun zıddındaki Alman tarzı “içeriden bilme”nin oluşturduğu bence de anlamlı bir gerilimin buharlaştırıldığı teatral bir hafiflik bu.

Simülâsyonun, insanlığın kültür târihinde, temsiller aracılığıyla gerçekliğin yeniden üretimi îtibârıyla vardığı en ileri aşama olduğunu biliyoruz. Simülâsyon, basit olarak; gerçekliğe en yakın şartların yapay olarak oluşturulmasıdır. Yâni, deneysel olarak “gerçekliğe en yakın” olduğuna inanılan şartların kurulması anlamına gelir.

Simülâsyonun sağladığı çok mühim bazı kolaylıkların varolduğunu söyleyebiliriz. Meselâ, uçuş eğitimi verilen pilot adaylarına uçuş tecrübesi öncesinde simülâsyon odalarında hummalı bir şekilde çalıştırıldığını biliyoruz. Bu sanal ortamda, uçuş tecrübesinin somut şartlarına en yakın durumlar yapay olarak oluşturulur. Böylelikle, pilot adaylarına tecrübe kazandırılır.

Simülâsyonda sağlanan en büyük kolaylık, yapılacak muhtemel hataların, gerçeğinde olduğu gibi ağır bedeller ödetmemesidir. Misâlden devâm edelim: Pilot adayları simülâsyon odalarında kullandıkları sanal uçağı düşürebilirler. Sorun olmaz. Hâlbuki, gerçek uçağı düşürünce olacakları, en felâketli sonuçları üzerinden biliyoruz. Bir bakıma simülâsyon tecrübeleri bir tür deneyim-öncesinin (a priori) deneyimi olarak; riskleri minimize etmek olarak tezâhür eder. Simülasyon buraya kadar mâsum; hattâ faydalıdır.

Sıkıntı, simülâsyonun nesnel amaçlar için mi; değilse tinsel-moral amaçlarla mı yapıldığı noktasında ortaya çıkıyor. Alman parlamenterlerin yaptığı nesnel olarak kurulmuş bir yapay ortamda, tinsel-moral bir duyumsama peşinde olmalarından kaynaklanıyor. Yâni bu iş pilot yetiştirmekten çok, ama çok farklı.

Hiç şüphesiz bunun ardında, yüzyıllar boyunca çok sayıda neslin biricik anlamlı praksisini oluşturan ve Avrupa'nın kültür kodlarından birisini şekillendiren “İsâ'nın acısını hissetme” yükümlülüğü rol oynuyor. Bu, temelde dinsel olan bir praksisin dünyevî karşılığı. Bununla bitmiyor: Praksisin dünyevîleşmesi, acının hissedilmeden duyumsanması gibi plâstik bir kolaycılığa kavuşturulmasına dayanıyor. Çileci mistik Hristiyanlar, İsâ'nın çarmıhtaki acısını duyumsamak için bedenlerine fizikî işkenceler yaparlardı. Hâlbuki, modern Batı bunu simülâsyonlar aracılığıyla acısız, kansız; hâsılı bedelsiz hallediyor.

Gerçekten yakıcı duyguların anlamını kaybedip uçuculaştığı; bunun yerine; belki de sâdece duyguların reflekslerini oluşturan duygucullukların geçtiği insanlık durumlarını idrak ediyoruz. Simülâsyon dünyamız bu savrulmanın «mış gibi” yapıp etmelerin gösterileriyle yüklü. Zâten simülâsyon bir süre sonra; “bir başka şey için” olmaktan çıkıp “kendisi için bir şey”e dönüşmüyor mu? Bütün moral yatırımlarını nâfile seanslar üzerinden empati simülâsyonlarına harcayanlar yakınlaşmak istediklerine aslında ne kadar da uzak düşüyor değil mi?
#Alman Başbakan Merkel
#simülâsyon
#Batı
9 yıl önce
Acının simülasyonu
Öldükten sonra kıymetini bilsek ne fayda
Mülâhaza etmek
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek