|
Bir cân için…

Meşhûr fıkradır; hatırlayalım: Bir paşanın pis işlerini yapan bir yanaşması yakalanır. Umudu paşanın kendisini kurtaracağı yolundadır. Ama kâdı ile arasının bozulmasını istemeyen paşa, adamını çoktan gözden çıkarmıştır. Yanaşma halâ umut etmektedir. Araya birilerini koyarak hapishâneden paşaya ulaşır. Aldığı cevap; “hiç merâk etme; sen benim adamımsın. Seni kurtarmak için uğraşıyorum” olur. Artık kurtulacağından iyice emindir. Ama karar çıkar ve adam idâma mahkûm edilir. Asılacağı gün son bir umutla paşaya bakar. O da hafifçe adamın kulağına eğilir ve “Haydi yürü; bir cân için beni mahçup etme” deyiverir…



Türkiye-NATO; daha doğrusu Türkiye-ABD ilişkilerinin gidişâtı bana nedense bu fıkrayı hatırlattı. Türkiye'nin Güneydoğusunda PKK nüfuzuna önceleri örtük; son zamanlarda ise açık açık destek veren ABD halâ kulağımıza eğilip; “Merak etme. Biz müttefik devletleriz. Zâten PKK bizim terör listemizde. Ama YPG başka. Biz onu terör örgütü olarak görmüyoruz” tarzı açıklamalarda bulunuyor. Bu senaryoyu aynı zamanda onur kırıcı görüyorum. Çocuk aklını bile iknâ etmekten uzak bir sahte doğruya inanmamızı bekliyorlar. Herhâlde Türkiye'nin Soğuk Savaş sırasında çocuğuna NATO adını koyacak kadar alçalmış kişilerle yönetildiğini sanıyorlar. Sûriye ve Irak'ın kuzeyinde IŞID bahaneli olarak sağladıkları PKK nüfuzunu siyâsal bir birliğe kavuşturdukları gün, kulağımıza eğilecek; belki de Rusya veyâ İsrâil'i işâret edip; “bir cân için bizi mahçup etme” deyiverecekler.…



Doğrusu herkes Trump'dan bu oyunu bozacağı doğrultusunda umutluydu. Durumun halâ belirsiz olduğunu kabûl ediyorum. Ama gidişâtın Obama'yı bile aratabilecek gelişmelerle yüklü olmaya başladığını da görüyoruz. Obama, Ortadoğu'yu ve Doğu Akdeniz'i kendi hâline bırakmıştı. Trump ise bunun tam tersine; sıklet merkezini, özellikle de Britanya ve İsrâil bağlantılı olarak bu coğrafyalara kaydırdı. Bir defâ orta vâdede Rusya-İrân ekseni ile sıcak bir hesaplaşmaya gidecekleri belli oldu. Hâsılı saflar bir hayli belirgin: Bir tarafta ABD-Britanya ve İsrâil; diğer tarafta ise Çin arkaplânını ihmâl etmeden vurgulayalım; Rusya-İrân ekseni var. Anlaşıyor ki, ABD-Rusya geriliminin tırmanışını, Rusya'nın İran ile kurmuş olduğu ittifakta ne kadar ısrarcı olacağı belirleyecek. Eğer Rusya burada ısrar ederse gerilim tırmanacak; vazgeçerse coğrafyadaki gücü alabildiğine azalacak. Dahası; kriz alanı, Kafkasya'ya kadar büyüyecektir. Bekleyip göreceğiz..



Diğer güçlerin konumlanmasına gelince, Mısır, Ürdün, Suudiler ve diğer Körfez devletlerinin, İran'a karşı ortak bir duruş sergileyecekleri anlaşılıyor. Suudi Arabistan'daki son sancılar ve kadro değişiklikleri de büyük bir ihtimâlle buna işâret ediyor.



Suların hızla ısınacağı ve büyük bir hesaplaşmaya doğru gidildiği âşikâr. Buradaki en mühim mesele, ABD-Britanya ve İsrâil arasındaki eksen, giderek daha berrak gözüküyor ki Sûriye ve Irak'ın parçalanmasına doğru bir eğilimin içine girmiş vaziyette. Bu temelde İsrâil'in ve Britanya'nın daha net ortaya koyduğu bir tablo.



Pekiyi Türkiye'nin durumu ne olacak? 16 Nisân referandumundan sonra rahatlayan Sayın Erdoğan, çok mühim bir atağa geçti. Hayli radikâl ve şaşırtıcı bir adım atarak Sincâr bölgesini, üstelik ABD'den gelen tepki ve tehditlere aldırmadan bombaladı ve PKK'ya ağır bir zâiyat verdirdi. Bunun sembolik bir manâsı olduğunu düşünüyorum. Bu, Türkiye'nin, yakın dönemde ABD ve Britanya'dan gelen ve üst düzey temaslarda kendisine aşılanmak istenen bir teklifi, PKK'ya verilen destek sürerse reddeceğini gösteriyor. Bu, aynı zamanda Cumhurbaşkanı'nın Hindistan, Rusya, AB ve ABD'ye yapacağı kapsamlı ziyâretlerin öncesine rastlıyor. Kısaca, bir kararlılık gösterisi. Görüşmelerin neticelerini şimdiden kestiremiyoruz. Ama, Türkiye olmaksızın; PKK ile ; şimdilik bir tasarı hâlinde olan ; ama eğer kurulursa Körfez ordusunun işbirliği üzerinden, bahsedilen eksenin başarılı olamayacağı ortada. Bu eksen bir karar vermek zorunda. Ya Türkiye'nin isteklerini kabûl edecekler veyâ Türkiye'nin gerçekten de bir eksen kayması göstermesini sineye çekmek zorunda kalacaklar. Büyük bir imparatorluğun bakiyyesi olan , üstelik gücü, “hasta adam” olduğu günlerle mukayese edilemeyecek kadar yerinde olan bir Türkiye'yi “cân derdine” düşürmenin mâliyeti önceden pek de hesaplanabilir olmasa gerekir.



Rusya'nın Türkiye'yi son operasyonlarından dolayı eleştirmesi son derecede acemiceydi. Hiç değilse susabilirlerdi. Çünkü, “lânetlenmiş” bir İran'ı eteğinde dolaştırmayı dahi sürdürebilen Rusya, tahmin ediyorum ki, Türkiye'yi gözetmeden çıkış yapmanın kendisi açısından hatâlı olduğunu kısa zamanda görecektir.

#Türkiye
#NATO
#ABD
7 yıl önce
Bir cân için…
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS
İsrail ve Batı’nın çifte standardı