|
Sembolik siyâsetler

İnsanoğlunun en ayırdedici özelliklerinden birisi de, tecrübelerini dolayımlamasıdır. Bunu giderek karmaşıklaşan bir "temsiller" aracılığıyla yapar. Bir örnek verelim, uygarlığın çok başlarında, henüz avcılık ile geçinirken bile insanoğlu sâdece avlanmaz; barındığı mağaraların duvarlarına av sahnelerini resmederdi. İşte tecrübenin temsili böyle bir şeydir. Temsil kültür olgusunun belkemiğini oluşturan bir dinamiktir. "Homo culturalis" temsil süreçlerinin proto tipidir.

Uygarlık nihâyetinde, bir kültürel birikim olarak karmaşık temsiller ağından başka bir şey değildir. Ama burada dikkat çeken husus, temsillerle tecrübeler arasındaki ilişkinin dönüşümüdür. Başlangıçta tecrübe temsilleri doğururken, belli bir birikim sürecinden sonra, temsiller de tecrübeyi etkilemeye başlamıştır. Örneğe dönelim; avın nasıl yapılacağını av resimlerine bakarak öğrenmek işte böyle bir şeydir.

Temsil ağları, toplulukların sürekliliğinde son derecede hayâtî bir rol oynamıştır. Kültürel temsil ağları, kuşakları birbirine bağlar. O kadar ki; topluluk bu ağlar olmaksızın varlığını sürdüremez.

Temsil ağlarının en iktisatlı karşılığı ise sembollerdir. Semboller derin ve karmaşık topluluk bağlarını bir çırpıda özetler ve bireylerin zihinsel haritalarını döşer. Bu işlevi ile, topluluk mensupları itibarıyla son derecede değerlidir.

Temsillerin sembolik özetler haline gelmesi, ilişkiler açısından hem kolaylaştırıcı hem de zorlaştırıcı etkiler taşır. Semboller birer basitleme olarak ilişki ve etkileşimleri kolaylaştırır. İşlerin zorlaştığı durumlar ise; sembollerin, sembolize ettiklerinden daha önemli hâle gelmesi, başlıbaşına bir varlık alanına dönüşmesidir. Bu da sembol fetişizmi diye adlandırılan bir morfolojik aşırılaşma durumudur. Ama bundan beteri; sembollerin sâdece sembolize ettiklerinden ayrışması değil; her sembolün kendi kendisini sembolize etmeye başlamasıdır. J. Baudrillard bunu, postmodern durumun bir özelliği olarak görür.

Gerçekten de, son çeyrek yüzyılda merkez-çevre ilişkilerinin dönüşümü bunu işâret ediyor. Kamusal hayat, çevreden merkeze taşınan yoğun bir topluluk baskınına sahne olmakta. Topluluklar arası rastlaşmalar, yoğunluk ve süreklilik kazanıyor. Semboller uygarlığın "Achilleus topuğu" dur. Bir topluluğu sembollerinden vurmak artık her zaman olduğundan çok kolaydır. Bu gelişmeler, sembollerin etkisini târihsel olarak en üst düzeye çıkarıyor. Çünkü geleneğinden, yâni zaman ve mekândaki bağlarından kopan semboller, artık bir şeyi değil, kendisini sembolize etmeye başlıyor. Kültürel hassasiyetlerin ontolojik bir nitelik kazanması da bunun göstergesidir.

Merkez-çevre ilişkilerinin târihsel dönüşümü iki ihtimalli. İlkinin gerçekleşmesi; bizi siyâsal düzeyde sonu gelmez bir semboller kavgasına mahkûm ederek cüceleştirecektir. İkinci ihtimal ise; kültürlerin sivil düzeyde "kültürel" bırakılması; sınırsız geçirgen ve göreceli tecrübelere dönüşerek zenginlik doğurmasıdır. Ne olacağını kestirmek imkânsız. Ama endişem, târihin esaslı bir kısmının yitirilmiş târihsel fırsatlardan ibâret kalmış olması ve insanoğlunun basitçilikten yana olan ezeli tercihidir...

Kutlu Kurban Bayramınız mutlu geçsin...

11 yıl önce
Sembolik siyâsetler
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî