|
Türkiye’yi IŞİD ile vurmak
Türkiye'nin modernleşme târihinin çok ilginç bir niteliği olduğu artık apaçık görünen bir olgudur. Bu memleketin insanları nihâî tahlilde modernlikle uyuşumlu bir şekilde yaşamayı topyekûn reddetmiyorlar. Bütün mesele uyuşum süreçlerinin nasıl işlediğiyle alâkalı. İnişler-çıkışlar; gel-gitler burada yaşanıyor. Bir defa insanlar; bir vesâyetçi üst-akıl tarafından standartları çizilen modernliğin ideal tipleri üzerinden kültürel zorlamaları kabûl etmiyor. Bu reddedişleri, o üst-akıl ise bir sapma olarak değerlendiriyor. Bu sapma, modernleşme dâvâsının insanlar tarafından topyekûn reddedildiği vehmini doğuruyor. Meselâ “gericilik” vurgusu da bu standarttan sapmanın karşılığı olarak ortaya çıkıyor. Hâlbuki bir “târihsel niyet” olarak bu memleketin insanlarının kâhir ekseriyeti modenleşme niyetini, en azından “daha rahat yaşama arzusu” ya da “dünyâ nimetlerinden lâyıkıyla istifâde etme” düzeyinde ilkesel bir tartışmaya götürmüyor. Daha açık ortaya koyalım: Bu memleketin ahâlisi kâhir ekseriyetiyle “Altın çağ” ya da “Kaybedilmiş Cennet” üzerinden düşünmüyor. Bu tarz romantik referanslar elbette ki mevcût. Ama geriye yönsemecilik doğurmuyor; sâdece ilham verici bir referans vazifesi görüyor.

Uyumlulaşma sürecinin gel-gitleri, üst-aklın kafasını karıştırıyor. Modernliğin ürettiği “yeni” ile karşılaşmak her zaman bir düzey “meydan okuma” olarak algılanabilir. Misâl verelim: Aya gidildiğine inanmamak, TV cihazlarını şeytan işi saymak, denize yakınlığı sebebiyle tâtilcilerin akınına uğrayan köylerine şortlu erkekleri sokmamak; icâb ettiğinde onları dövmek, birahâneleri basmak, mini etekli kızlara jilet atmak...... Bütün bunları biliyoruz. Bu süreçler modernleşmenin girdiği her yerde ortaya çıkabiliyor. Özellikle “taşra” hâkimiyetindeki bir Türkiye'de; meselâ 1960'larda, 1970'lerde bunlara benzer sayısız vukuatı biliyoruz. Kentleşme süreçlerinde bu tarz hadiselerin kentlere de yansıdığını; hatta günümüzde de kıyıda, köşede varlığını devam ettirdiğini söylemek mümkündür. Ama eğer; fotografik değil de daha dinamik ve süreçsel baktığımızda, artık kısm-ı âzâmı kentlerde yaşayan nüfûsun; meydan okuma algısında bir gerileme olduğunu; reaktif pratiklerin yerini modernlikle uyuşumlu pratiklerin almaya başladığını da görebiliriz. Bunların birikimi zaman içinde; kentleşmeye bağlı bir kaçınılmaz çoğulculuk gereği, modernleşme târihimizin alternatif modernleşme örüntülerini oluşturuyor. O zaman da yeni bir sıkıntı peydahlanıyor. Üst akıl bu yeni modern akıllara akıl erdirmekte zorlanıyor. Yeni modernleşme örüntülerini belki birer “sapma” değil; “çarpıklık” olarak değerlendirmeye başlıyor.

AK Parti'yi modernist bir muhafazakâr parti olarak “gericilik” ile itham edebilmenin imkânları giderek yok oluyor. Muhafazakâr modernleşmenin pratikleri ve birikimi Türkiye'nin konvansiyonel gerçekliğini oluşturuyor. Muhafazakâr modernleşme örüntüsü, elbette ki kendisini kuşatan özgül meselelere sâhip. Bunların tartışılması başka bir iş. Ama ince işçilik gerektiren bu entelektüel ev ödevi fazlaca sâhiplenilmiyor. Bunun yerine sürecin kendisi başlıbaşına bir hazımsızlık olarak bunu gölgeliyor.

Şu aralar, hazım sorunu çekenleri rahatlatacak yeni bir fırsat doğmuş görünüyor. Bugün okuduğum bâzı köşe yazıları bu rahatlamanın izlerini taşıyor. PEW'in yaptığı bir araştırma bu memlekette %8'in IŞİD'i desteklediğini; bunun aşağı yukarı 8 milyonluk bir nüfûsa karşılık geldiğini gösteriyormuş. Bu oran Pakistan'da %9 küsûr imiş. Yâni aradaki fark sâdece %2 imiş. (Türkiye İran olmadı, ama gâliba Pakistan oluverdi. Yâni yeni model ülke Pakistanmış). Yâni, aslında Türkiye ile Pakistan arasında öyle aman aman bir fark yokmuş. (Ha Peşaver, ha bizim Suriye sınırı.) Hattâ bu konuda susan, hiçbir şey söylemeyen bir % 19 varmış.(Yâni IŞİD'in 10 milyonu mütecâviz gizli askerleri...) Gaziantep'de IŞİD bayrakları taşıyan konvoy Paris saldırısını kutlamış...Kuledibi'nde içki içenlere 40-50 kişilik sakallı bir grup saldırmış... Millî maç sırasında yaşanan terbiyesizlik de cabası...

Anlaşılıyor ki yeni dönemde muhafazakâr modernleşme sürecini, gizli ajandası Türkiye'yi “IŞİD'leştirmek” olan bir süreç olarak lânse edecekler. Doğrudan ve gövdeden vurmadıklarını dolaylı, arkadan ve IŞİD üzerinden vurmayı deneyecekler.....
#IŞİD
#Türkiye
#Ortadoğu
8 yıl önce
Türkiye’yi IŞİD ile vurmak
Yoğun bakımda üç gün...
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi