Sâde düşünecek olursak, aslında temel dönüşümde, hâkim partiler arasındaki geçiş dikkât çekiyor. Tablo şu: Bir devrin hâkim partisi olarak CHP'den , yine hakim parti olarak AK Parti'ye bir geçiş var. Partisinin başına yeniden geçen Sayın Cumhurbaşkanının konuşmasındaki özgüven ve Türkiye adına kapsamlı bir vizyon koyması da bunun en tipik göstergesi. Yâni, bu konuşma; ”acabâ iktidârı birilerine mi kaptırırız?” endişesiyle yapılmış bir konuşma değildi. Çünkü, AK Parti'nin karşısındaki oyların bir “siyâsal öznesi” veyâ adresi mevcût değil. AK Parti olmazsa, “şu” olur diye tanımlanabilecek bir seçenek yok. Bu durumda Sayın Erdoğan çok rahat bir şekilde AK Parti'nin 80 milyonu kucaklama ve kuşatma iddiasını ortaya koydu. Bunu da “hayli ılımlı” bir şekilde vurguladı. Herkesi kuşatma, aslında herkesi, AK Partili olmayanları da “rahatlatmayı” kapsıyor. Pekiyi mesele ne?
Sayın Cumhurbaşkanının konuşmasındaki esaslı vurgulardan birisi, Türkiye'nin hâkim partisi olarak AK Partinin kendi “yıpranmışlığı” ile alâkalıydı. Bu yıpranmışlığın elbette çok tabiî sayılabilecek tarafları var. Bizatihî olarak 15 senelik bir iktidâr tecrübesi bir yıpranmışlığın göstergesidir. İkinci olarak 2010'dan başlayarak tırman(dırı)lan, “dışarıdan” gelen etkiler ve darbeler bu yıpranmışlığın bir başka kaynağı olarak zikredilebilir. Ama tablo çok net: AK Parti bir şekilde yenilenmeye ihtiyaç gösteriyor. Sayın Cumhurbaşkanının konuşması da bunu çok âşikâr kılıyor.
Kongreden bir kaç başlık çıkıyor. İlki olarak heyecan, adanmışlık gibi duygusal konulara bakalım. Partinin târihine birebir şâhit olan çok sayıdaki siyâsî figür, biraz da nostaljiyle ilk günleri yâd eden konuşmalar yaptı. Demek ki, bu atmosfer artık partide yok. Sayın Erdoğan'ın partisinin başına geçmesi, karizmatik bir etkiyle bu atmosferin yeniden hâkim olması için bir fitil yakmayı hedefliyor. İkinci olarak, yeni bir partili profil tanımlanıyor. Anlaşılıyor ki örgütlerde sıkı bir ayıklanma yaşanacak. Burada “yerlilik” ve “çalışkanlık” ölçütlerine bakılacak. Vizyon, yapılacak işler ve hedefler bundan sonra sıralanıyor.
Doğrusu ben bu geçişi, yenileşmenin taşıyıcısı olarak, hâl-i hazırda rakibi olmayan AK Partinin yenilenmesi olarak değerlendiriyorum. Bunu dünyânın ve bölgenin koşulları ile uyumlulaştırmak; Türkiye'nin sosyolojik-kültürel dinamikleriyle örtüştürmek de bir o kadar mühim..Bundan sonrası sahada belli olacak..Hayırlı uğurlu olsun…