|
İhvân’ın değişme imkânına dair...

Mısır'ı ve Müslüman Kardeşler Teşkilâtı'nı (İhvân) anlattığım konferans ve seminerlerde en fazla karşılaştığım sorudur: “İhvân içinden de AK Parti benzeri bir hareket çıkabilir mi?” Bu soruyu, daha açık ve kesin bir kıyas çabası da izler çoğu kez: “İhvân'ın Erdoğan'ı var mı? Varsa, kim?”



İhvân'ın şu anda karşı karşıya bulunduğu meşekkatli süreci, 28 Şubat'la birlikte Milli Görüş çizgisinde başlayan dönüşümle eşleştirip, buradan “ak saçlılar-yenilikçiler” ayrışması bekleyen bir bakış bu. Şuuraltında, “İhvân'ın, şu anda yaşadığı badireleri ancak benzer bir dönüşüm geçirirse atlatabileceği” şeklinde bir ön kabul bile mevcut. “Aksi takdirde İhvân marjinalleşerek yok olacak, asla bir iktidar alternatifi konumuna yükselemeyecek”tir.



Her şeyden evvel, Necmettin Erbakan'ın kurduğu siyasi partilerin İhvân hareketine tıpa tıp benzediğini zannetmek, Türkiye ile Mısır'ın toplumsal yapıları arasındaki muazzam farklılıkları görmezden gelenlerin kaçtığı bir kolaycılık. Söylemlerdeki İslâmî tonlar ve vurgular bu çizgilerin birbirinin eşi olduğunu düşündürse de, tabloya yakından baktığımızda benzerliklerden çok aykırılıkların dikkat çektiğini görürüz.



Konuyu daha da açma adına, önce Mısır'ın sosyal ve siyasal manzarasını, ardından da bu manzara bağlamında İhvân'ın değişme ve dönüşme imkânını konuşalım:



***



Hangi yönden bakarsanız bakın, Mısır'ı yorumlarken dikkate alınması gereken birinci olgu, ordudur. Halkın kâhir ekseriyetinin gözünde ordu, “sert ama koruyucu bir baba”dır. Ordu hem güvenliğin, hem istikrarın, hem de göreceli maddî rahatlığın garantisi konumundadır. Devasa bir holding gibi işleyen Mısır ordusu, yaptığı yatırım ve üretimlerle sıradan halkın yaşamına direkt şekilde müdâhildir. Toplumsal dokunun orta ve alt katmanlarında, insanların hayatlarının kurtulmasının en kestirme yolu, orduya intisap ederek hiyerarşi içinde yükselmektir. Toplum nazarındaki bu algısının farkında olan ordu, 2013'teki son örnekte olduğu gibi yönetime cebren el koyduğunda bile, halkın ciddi bir kesimi bunu bir 'darbe' olarak değil, 'maslahat için zorunlu müdahale' olarak değerlendirir. Bu nedenle, dışarıdan yapılan âfâki demokrasi tanımlarının ve temennilerinin, Mısır halkının çok önemli bir bölümünün zihninde hiçbir karşılığı yoktur.



Mısır'da 'İslâmcı' hareketlerin çeşitliliği, bir diğer farklılıktır. İslâmî söylemler kanalıyla halk katmanlarına ulaşma noktasında İhvân yalnız değildir. Selefîler başta olmak üzere, bu alanda ciddi rakipleri vardır. Selefîlerin, seçimlerde İhvân'ın hemen ardından ikinci sırada geldiğini hatırlarsak, bu rekabetin rakamsal karşılığının da bulunduğunu görürüz.



Bir başka ilginç nokta, en liberal ve sol görüşlü figürlerin bile söylemlerinde İslâm'a mutlaka atıfta bulunmasıdır. Anayasanın kaynağının İslâm şeriatı olduğuna dair hükmü, kendisini 'solcu' olarak tanımlayan kişiler dahi tartışmaya açmaz. Kamuoyu huzuruna çıkan her akımdan siyasetçilerin dini pratikler konusunda özenli davranması ve bunu ustalıkla yapması da dikkat çekicidir.



Tüm bunlara ilaveten, Mısır politik arenasının en can yakıcı gerçeklerinden biri, fakirliğin idealist söylemlere yer bırakmamasıdır. Söylemleri ve ekonomik programları ne olursa olsun, halka pratik anlamda rahatlama vaat edemeyen siyasal hareketlerin, ülke ekonomisini elinde tutan ordu ve elitlerin oluşturduğu güçlü rüzgâr karşısında şansı yoktur. İhvân'ın adayı olarak seçimlere katılıp cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Muhammed Mursi de bu akımdan nasibini aldı örneğin. Ordu ve onun kışkırtıp yönlendirdiği çevreler (özellikle rantiye kesimi ve medya) Mursi'ye bütün güçleriyle direndi. Yaklaşık bir yıl süren Mursi döneminde yaşanan elektrik kesintileri ve benzin kıtlığı, ordunun bizzat organize ettiği aksaklıklardı. Seçilmiş iktidar aleyhine medya bombardımanı da buna eklenince, sıradan halkın gözünde Mursi gittikçe güçsüzleşti ve ordu “kurtarıcı” olarak duruma el koydu.



***



Kral Faruk'un devrildiği 1952 darbesinde açık bir şekilde ordu ile birlikte hareket eden İhvân, aynı stratejik tercihi 2011'deki halk ayaklanması sonrasında da yaptı. Ancak tarih trajik bir şekilde tekerrür etti, İhvân tıpkı 60 yıl önce olduğu gibi yine ordunun gazabına uğradı. Mısır şartlarında, İhvân'ın orduyu karşısına alarak siyaset üretme imkânı elbette yoktu. Bu anlamda İhvân kadrolarının kendilerini “şerefli Mısır ordusu”ndan yana göstermekten başka şansları da bulunmuyordu. Ordunun siyaset, toplumsal yaşam ve ekonomi üzerindeki baskın gücü, İhvân'ın değişim ve dönüşümünün önündeki birinci engel. İhvân'ın karşısında, kendisine diklense de boyun eğse de onu ezen bir güç var. Hareketin temellerinin atıldığı 1928'den bu yana yaşanan bütün siyasal gel-gitlere rağmen, İhvân bu baskı sayesinde kendi özünü korumayı sürdürdü.



İhvân'ın değişmesinin önündeki ikinci engel, bizzat kendi yapısı. Kurucu lideri Hasan el Bennâ'nın öğretilerinin hâlâ canlı bir şekilde yaşatıldığı İhvân, mensuplarını ciddi bir İslâmî eğitimden geçiriyor. Kur'ân ve hadis bilgisi bakımından donanımlı bireyler olarak siyaset hayatına atılan İhvân üyeleri, söylemlerinde bu bilgiyi aktif şekilde kullanıyor. Bir milletvekilinin on binlerce hadisi ezberlemiş olması ya da gençlik kolları başkanının hatimle teravih namazı kıldırması sıra dışı şeyler değil. Tüm demokrasi vb. modern söylemlerine rağmen, İhvân üyelerinin köklü dini eğitimleri, hareketin değişiminin ve dönüşümünün önüne set çekiyor.



Son olarak, -belki de buna kaderin bir cilvesi demek gerekir- Hasan el Bennâ'dan bu yana, İhvân'ın Mısır toplumunu derinden kavrayacak karizmatik bir lider yetiştirememiş olması da not edilmeli. Muhtemel lider adaylarının rejimin baskısıyla hapishanelerde çürütülmesi bir gerekçe olarak ileri sürülebilir. Ama genel anlamda, İhvân hâlâ Hasan el Bennâ'nın gölgesinde varlığını sürdüren bir hareket. El Bennâ o kadar baskın bir figür ki, İhvân'ın içinden çıkacak genç ve karizmatik bir lider de, meşruiyetini ona daha çok benzeme çabasıyla elde etmeye çalışacaktır.



***



İslâm dünyasındaki siyasal hareketleri yakından incelemek, etkin oldukları ülkelerin yapısıyla ilgili çok çarpıcı şeyler söylüyor. Mısır ve İhvân olgusu, bu bağlamda çok büyük derslerle dolu bir örnek. Ezber ve çabucak yapılan kıyaslamalar yerine, bu örnekliği ayrıntılı şekilde incelemek daha öğretici olacaktır.




#Müslüman Kardeşler
#İslâm dünyası
#Kral Faruk
#Mısır
#Milli Görüş
7 yıl önce
İhvân’ın değişme imkânına dair...
Amerika’nın dünyaya çevrilen objektifi
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü