Siz tesadüflere inananlardan mısınız? Aslında Kulis okuruna bu soruyu sormamam gerekir, ama internet çağında gerçek Kulis okuru olmayan da Kulis okuyabiliyor. Bu sebeple bazen uyarıcı bir giriş yapmam gerekebiliyor: Tesadüflere inananlardansanız lütfen bu yazıyı okumayınız.
Tarhan Bey saygın bir insan; ancak kusura bakmasın, bu son araştırması da, tıpkı ntv''de yayınlanan 2004 yerel seçim anketi gibi, doğrudan çok yanlışlarla dolu.
''Türbanlı devlet büyüğü'' yazısının ertesi günü ''türbanlı Türkiye'' haberiyle karşılaşmak tesadüf müdür sizce? Bence değildir. Yazının yazarını da anketi yapanı ve haberleştirenleri de aşan bir durum olduğuna eminim ben. Bir yerlerde, birileri, bu konuyu yüksek sesle konuşup tartışmaya başladılar, yazı ve haber olarak dışa vurum, o tartışmaların sonucu...
Yazarın, anketçinin, gazeteyi hazırlayanın konuşanlar ve tartışanlar arasında bulunması gerekmez; aralarında geçişlilik kanalı olması yeterlidir. Kulaktan kulağa yol vardır çünkü. Bir yerlerde pişen hazır yemeği servise vermek size düşebilir; sizin o yemekte katkınız bulunması gerekmez...
Devlet büyükleri eşlerinin baş tercihleri başka dönemlerde neydi acaba? Bu soruyu bir boşlukta sormuyorum: Son araştırmaların hepsi Türkiye''de başörtüsü/türban kullanan kadınların oranını yüzde 60''larda gösteriyor; içinde en az bir başörtülü bulunan hane oranı yüzde 77 imiş Tarhan Erdem''e göre... Bu oran, geçmişte, 30-40 yıl önce, çok daha yüksekti herhalde. İşte o dönemlerde, başörtülü eşi olan devlet büyüğü hiç yok muymuş? Yoksa neden yokmuş, nasıl sağlanmış bu?
Demokrasiler ''temsil'' üzerine otururlar. Halk kendini en iyi temsil ettiğine inandığı partilere oy verir ve iktidar yapar. İktidarlar da kimlerle çalışacaklarını kendileri kararlaştırırlar. ''Devlet'' dediğiniz aygıt da böylece oluşur. 1950''lerden sonra oluşan ''devlet'' acaba nasıl olmuş da kadınların önemli bir oranının başı örtülü olduğu bir toplumda, eşi başörtülü olmayan bir devlet büyükleri tablosu çıkarmış?
İsmet İnönü cumhurbaşkanı ve başbakan olmuş, Celal Bayar cumhurbaşkanı Menderes başbakan olmuş, askerler darbe yapıp kendi hükümetlerini kurmuşlar, Demirel, Özal, Ecevit, Yılmaz, Çiller başbakanlık koltuğuna oturmuş... Darbeleri bir tarafa bırakacak olursak, yönetimlerin çoğu halktan aldıkları oyla işbaşına gelmiş... Çoğunluğu eşleri başını örten halkın oyuyla...
Ancak ''devlet büyükleri'' denilen grup, öyle anlaşılıyor ki, bütün o dönemlerde eşleri başörtülü olmayanlardan oluşmuş... Sahi bu nasıl olmuş? Temsil görevini veren ile temsil eden arasında bu benzemezlik hangi yolla gerçekleşmiş?
Esas sorulması gereken sorular bunlar değil mi sizce de?
Türkiye''de ''başörtüsü'' ve ''türban'' tekin olmayan sözcükler; fazla kullanmaya gelmiyor, özellikle olumsuz kullananları rahatsız eden gelişmeler yaşanabiliyor. Bunun en çarpıcı örneğini kendilerini topluma tanıtmak için yaptıkları bir ''PR'' faaliyeti sırasında ''Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'' üyeleri yaşadı. Loca''nın o zamanki Büyük Üstadı Kaya Paşakay''ın başına gelen göz açıcı...
Hiç tekin değildir ''başörtüsü'' konusu, masonların bile gayretine dokunabilir...
Acaba bazı devlet büyüklerinin eşlerinin başörtülü olması, Kaya Paşakay ölçülerine göre, devlette önemli makamların artık mason olmayanlar tarafından işgal edildiği anlamına mı geliyor? Son zamanlardaki tantana bunun için mi?
"Meraksızsanız okumayın" demiştim ya!