|
Sırtlarını dayadıkları yer…
CIA'in (2006-2009) ve NSA'in (1999-2005) eski direktörü Michael Hayden, 9 Temmuz'da Alman Die Welt gazetesine verdiği röportajda şunları söyledi: “Bana göre Kürtler bizim en önemli müttefikimizdir. Öyle de kalacaktır. Rojava'daki koalisyon onların çıkarınadır. Suriye ve Irak'ın eski haline döneceğine inanmıyorum. Başka seçenekler bulmamız gerekiyor. Bu nedenle, Kürtler'in doğrudan silahlanmasını destekliyorum!”

*

Hayden'ın bu sözlerinden on gün sonra, HDP Eş Genel Piyonu Figen Yüksekdağ “Sırtımızı PYD'ye dayadık” dedi!

Yüksekdağ'ın sözlerinden bir gün sonra mı, Suruç'taki “kontra” canlı bomba saldırısı gerçekleştirildi.

HDP'nin diğer Eş Genel Piyonu Selahattin Demirtaş ise Suruç ilçesindeki terör eyleminin ardından “Halkımız kendi güvenliğini sağlamalıdır” diyerek “silahlanma” çağrısı yaptı!

Mister Demirtaş, dün Terör Partisi'nin grup toplantısında “Suruç katliamını özel Gladio örgütünün gerçekleştirdiğini” söyledi!

*

PKK'yı, Türkiye'deki Gladio kurmuştu. Terör örgütüne şimdilerde bir kere daha sahne aldıran da işbu Gladio'dur…

Mister Demirtaş mı, Türkiye'deki Gladio'nun piyonudur.

HDP'nin başı, Kobani Kalkışması'nın fitilini ateşleyen sözlerini sarf etmeden birkaç önce Washington'daydı. Sufleyi oradan aldı. ABD'nin başkentinde hangi eski kaşar CIA ajanı ile görüştü?

*

Neo-Con'ların “lokomotif” gazetesi Wall Street Journal, “PKK güzellemesi” yaptığı 26 Temmuz tarihli nüshasında, “PKK/PYD'nin IŞİD'le savaşta ABD'nin en büyük müttefiki olduğunu; PYD'nin silahlı gücü YPG'nin ABD'nin kara gücü haline geldiğini” yazdı!

*

HDP'nin “sırtını dayadığını” söylediği PYD'nin lideri Salih Müslim, Londra merkezli El Hayat gazetesine konuştu ve “YPG'yi, Esad'ın Ordusu'na bağlamaya hazırız!” dedi!

*

Böylelikle, örgütünün Zalim Beşar Esad Rejimi ile gizli ittifakını açık etti.

*

YPG hamlesinin, son dönemde “duvara dayanan” Şam Diktatörü Esad'a nefes aldırmak ya da “kan iğnesi” vurmak gayesiyle tasarlandığı görülüyor.

*

(Salih Müslim'in sözlerinin ardından, Şam Rejimi'nin aslında ABD'nin nesi olduğu da ortaya çıkıyor! Washington ile Şam arasında var olduğu iddia edilen “karşıtlık” Kayıkçı Kavgası'ndan, tiyatrodan ibarettir.)

*

Tam da burada, Beşşar Esad'ın son açıklamasına göz atalım:

“Yaklaşık bir yıl sonra ilk kez bir konuşma yapan Esad Suriye Ordusu'ndaki asker sayısının önemli ölçüde azaldığını, bu nedenle silahlı kuvvetlerinin sadece hayati bölgelerin savunmasına odaklanacağını söyledi.” (Milliyet, 27 Temmuz)

Bu bir, “Gücüm kalmadı…” itirafıdır.

*

Suruç saldırısını müteakip, Türkiye'nin Kuzey Irak'taki PKK kamplarını ve Suriye sınırındaki IŞİD bölgesini vurmasıyla; Ankara'nın içerideki ve dışarıdaki bilumum terör odaklarına karşı kararlılığını ortaya koymasıyla birlikte…

ABD, birdenbire ağız değiştirdi!

Savunma Bakanı John Kerry “Amacımız IŞİD'le mücadele ve onları mağlup etmektir. Bunu başarabilmek için de Suriye'deki dinamikleri değiştirmek zorundayız” dedi!

(“Türkiye Suriye politikasını değiştirmeli” diye baskı yapan dışarıdaki/içerideki Neo-Con'lar'ın kulakları çınlasın!)

ABD Dışişleri Sözcüsü John Kirby de “PKK, IŞİD'le savaşmış olabilir ancak yine de bir terör örgütüdür” diye konuşmak zorunda kaldı!

(Zevahiri kurtarmak için böyle derler, diğer yandan arka planda PKK terörünü canla başla yönetmeyi sürdürürler!)

*

Bu arada, Washington'ın uzun bir süre ayak dirediği “güvenli bölge” konusunda Ankara'nın istediği noktaya geldiği gözleniyor!

Nasıl mı? “Mecburen, mecburiyetten!”

*

ABD, PKK terör örgütünün teknik direktörüdür. Kandil, ABD'den sufle alır. Haçlı Siyonist İttifakı'nın piyonudur.

ABD'nin “mücbir nedenlerden dolayı” ve de “kerhen” geldiği son vaziyet malum; peki, ya bundan sonra ne yapacak?

PKK terörünün arkasında olmaya devam ettiği sürece ve de Türkiye'deki kontra örgütleri eliyle provokatif saldırıları organize etmeye devam ettiği müddetçe; ABD'nin bölgede ummadığı gailelerle, fevkalade ciddi sıkıntılarla karşılaşacağı anlaşılıyor!

*

Suruç'taki saldırıdan itibaren yaşanan gelişmeler; çözüm sürecinin, “üç yıldır yol aldığı şekliyle” yürümesinin artık mümkün olmadığını gösterdiğine göre…

MHP'nin AK Parti ile koalisyona girmesinin (veya bir erken seçim hükümeti kurmasının) önündeki “en büyük engel” de kalkmış oluyor!

-MHP'li formül gerçekleşecek mi, bekleyip göreceğiz.

*

Finalde, Neo-Con'ların güdümündeki WINEP'in “kıdemli uzmanı” Soner Çağaptay'ın olası bir “AKP-CHP Koalisyonu” için nasıl da heyecanlandığını hatırlayalım:

Mr. Çağaptay, “CHP yönetimindeki Dışişleri Bakanlığı, Ankara'nın Suriye'deki müdahil durumunu geriletebilir” diyerek işbu “tuzak” koalisyon seçeneğini hararetle önermişti!

AK Parti-CHP Koalisyonu'nu ilk fısıldayan mı? Küresel Baronlar'ın mutemet adamı Kemal Derviş'ti!
#çözüm süreci
#ışid
#pkk
9 yıl önce
Sırtlarını dayadıkları yer…
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle