|
Devlet ve müzik

Müzik, hür ve kabiliyetli insanların işidir. Bu hür ve kabiliyetli insanlar, kabiliyetlerini ortaya koyabilmek için kendileri gibi hür insanların yaşadığı elverişli ortamlara ihtiyaç duyarlar. Bir toplumun güzel müzikleri, hür insanların birbiriyle kurdukları insanca ve kardeşçe ilişkileri, barış içinde yaşamaları neticesinde ortaya çıkar.



Devletler, müzisyenleri için bu elverişli ortamları oluşturmakla mükelleftirler. Bir müzisyenin (daha genel anlamıyla sanatçının) ihtiyaç duyduğu hürriyet ve barış ortamını oluşturmak, devletin aslî vazifesidir. Devlet, müziği belirleyemez. Nasıl müzik yapılması gerektiğine karar veren ve bu müziği yapması için müzisyenini yönlendiren bir devlet, müzisyenin (sanatçının) hürriyetine müdahale ediyor demektir ve bunu yapan bir devlet, otoriter ve totaliter bir devlettir. Cumhuriyet dönemi müzik devrimi ve batılılaşmayı benimseyen yeni Türkiye Cumhuriyeti devletinin müzik politikası, otoriter ve totaliter devlet örneği olarak önümüzde durmaktadır. Batılılaşmayı hedefleyen, kılık kıyafetten yazıya, müziğe ve toplumsal hayatın bütün ayrıntılarına kadar batılılaşmayı adeta dayatan yeni Türkiye Cumhuriyeti devleti, kökleri çok eskilere dayanan kendi müziğini yasaklamış, sonlandırmış ve yerine batı müziğini ikâme etmiştir. Batı müziğini öğrenip ülkeye döndükten sonra yeni nesillere öğretmeleri için birkaç genç müzikçiyi Avrupa'ya göndermiş, batı müziği eğitimi verecek eğitim kurumları açmış ve böylece müzikte batılılaşmayı sağlayacak bütün altyapı unsurlarını gerçekleştirmiştir. Böylece resmî ideolojinin müzik politikasını uygulamaya koymuştur. Sonuç ortadadır.



Buna benzer şeyleri Stalin, kendi devlet başkanlığı döneminde gerçekleştirmeye gayret etmiştir. Üstelik Stalin'in yapmaya çalıştığı şey, bizdeki gibi müzikte batılılaşma değil, kendi ideolojisinin müziğini oluşturup Sovyet halkına bu müziği benimsetmek olmuştur. Bunun için, kendi seçtiği müzisyenlere yeni besteler yaptırmaya kalkmış, köklü geleneksel Sovyet müziğinden kopuk ve kötü müziklerin ortaya çıkması üzerine, ülkenin önemli müzik adamları seslerini yükselterek Stalin'in bu politikalarını eleştirmiş ve Stalin'in geri adım atmasını sağlamışlardır.



Devlet, müziğe müdahale edici, müzisyenin üreteceği ve halkın dinleyeceği müziği belirleyici olmamalıdır. Birtakım kifayetsiz kişileri biraraya toplayıp kurullar oluşturarak, sanatın ve müziğin nasıl olması gerektiğini bu kurulların ve onların koyduğu muhafazakâr, çağdaş, modern, postmodern gibi tuhaf normların belirlemesine müsaade etmemelidir. Tam aksine besteci veya icrâcı olarak bir müzisyenin rahat çalışması ve kaliteli müzikler üretmesi için gerekli ortamı ve zemini hazırlamalı, kabiliyetleri teşvik etmeli, onların iyi ve doğru bir müzik eğitimi alması için her türlü imkânı hazırlamalıdır. Yani devlet, balarısına nasıl bal yapacağını öğretmekle değil, bal arısının kaliteli bal üretmesini sağlayacak tabii ortamı oluşturmak veya bu tabii ortam varsa, korumak ve geliştirmekle mükelleftir.



Devlet ile müzik arasında değil ama, müzisyen arasında sağlıklı ve düzgün bir ilişkinin olması gerekir. Müzisyen, bir ülkenin müzik kültürünü yaşatan kimsedir. Eğitimli, donanımlı olmalıdır. Devlet, müzisyene eğitimi ve donanımı konusunda yardım etmek yanında, ihtiyaç duyabileceği başka bütün imkânları sunabilmelidir. Müzisyenin haklarını korumalı, bu hakları teminat altına alacak gerekli yasaları çıkarmalıdır. Devlet, müziğe müdahale etmemelidir, ama toplumun ihtiyaç duyduğu müziğin ortaya çıkmasını sağlayacak zemini de hazırlamalıdır. Ama ille de birşeylere müdahale ederek devletliğini böylece göstermek isterse, ortalıkta dolaşan vasıfsız, niteliksiz, kifayetsiz, torpille, hatırla biryerlere getirilmiş müzisyen (daha genel olarak sanatçı) bozuntularının ve onların müzik eseri diye ortaya koydukları kalitesiz ve çirkin işlerin ortalıkta dolaşmasına, devletin radyo ve televizyonlarında boy gösterip icrâ etmelerine ve edilmelerine müdahale etmelidir !



Bir toplumun kendi geçmişinden gelen müzik kültürünü korumak, yeni nesillere doğru bir biçimde tanıtarak yaşatmak da devletin görevidir. Müzik (ve genel olarak sanat), sivil bir eylemdir. Devlet, bu sivil ve insanı geliştirici pozitif eylemi gerçekleştirmek isteyenleri teşvik etmeli, böylece ülkede müziğin düzeyli bir biçimde gelişmesine önayak olmalıdır. Devlet, kendi bünyesinde birtakım müzisyenleri istihdam edecekse –ki bu, müziğin gelişmesine hiçbir şekilde katkı sağlamayacaktır- istihdam ettiği müzisyenlerin de eğitimli, donanımlı ve üst düzey müzisyenler olmasına özen göstermelidir.



Devlet üzerine düşeni yaptıktan, baskıcı, müdahaleci ve yönlendirici olmadıktan, müdahale edecekse de kalitesiz ve kötü olanlara müdahale ettikten sonra müzik ve müzisyen kendi tabii mecrâlarında ilerleyecektir, bundan hiçkimsenin şüphesi olmasın.


#Devlet
#Müzik
#İdeoloji
7 yıl önce
Devlet ve müzik
Kara dinlilerle milletin savaşı
İslâmî omurgayı çökertmeye yönelik üç tarz-ı darbe!
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır