|
İbn Haldun Sempozyumu: “İbn Haldun’un fikir coğrafyası ve mûsikî”

TÜRGEV'e (Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı) bağlı olarak kurulan İbn Haldun Üniversitesi, dün Sayın Cumhurbaşkanı'nın da katılımıyla açılışını yaptı ve bu açılışı Uluslararası İbn Haldun Sempozyumu ile taçlandırdı. Sempozyuma yurt içi ve yurt dışından çok sayıda akademisyen ve araştırmacı katılarak değerli fikirlerini sundular. Bendeniz de bu sempozyumda “İbn Haldun'un Kültür Coğrafyası ve Mûsikî” başlıklı bir tebliğ sunarak, İbn Haldun'un “Mukaddime” adlı eserinde ortaya koyduğu mûsikî düşüncesi hakkında bilgi vermeye çalıştım.



Büyük fikirlerin/ zihinlerin arkasında büyük ve geniş coğrafyalar vardır. Bu geniş coğrafyalar ve bu coğrafyaların birikimidir büyük fikirleri ortaya çıkaran. İbn Haldun gibi bir mütefekkirin arkasında ve onu besleyen, Kurtuba merkezli Endülüs'ten Herat'a uzanan, Afrika'yı da içine alan geniş, uçsuz bucaksız bir kültür, fikir ve düşünce birikimine sahip bir coğrafya vardır. Endülüs'ten neredeyse Çin Seddi'ne uzanan bu güzergâhta Kahire, Şam, Bağdad, Konya, Şiraz, Semerkand, Buhara gibi önemli ilim, irfan ve kültür şehirlerinin olduğunu da hatırlatmak isterim. Tekrar edecek olursam eğer, İbn Haldun, Endülüs ile Herat arasındaki ilim ve hikmet güzergâhının üzerinde doğmuş, büyümüş, yetişmiş ve gelişmiş bir Müslüman mütefekkir. Onun bu kadar verimli olmasını sağlayan unsurlardan biri de muhakkak ki yaşamış olduğu bu verimli coğrafyadır.



İbn Haldun'un yaşadığı 14. yüzyılda, gerçekten de bir ucu Endülüs'e, diğer ucu Herat'a ve hatta Çin Seddi'nde kadar uzanan geniş bir İslâm ilim, siyâset, kültür ve medeniyet coğrafyasının varlığından sözedebiliriz. Bu coğrafya, insanlık tarihinin en zengin ilim ve kültür coğrafyasıdır ve İslâm medeniyeti, bu zenginlikten beslenmiş, İslâm mütefekkirleri de bu coğrafyanın ürünleri üzerine yeni bir ilim ve düşünce ufku açmışlardır. Doğuda, merkezi Herat olan Arap-Fars mûsikî kültürünün merkezi sayılabilecek, Hâfız Hoca Abdulkâdir Merâgî'yi yetiştiren ekol, 14 ve 15. yüzyıla kadar etkili olmuştur. Ancak, İslâm medeniyetinin mûsikî kültürünün temelleri, antik Yunan düşünürlerinin mûsikî düşüncelerinden de istifade eden Meşşâî filozof Yakub el-Kindî tarafından 9. yüzyılda atılmıştır. Bu temel üzerine, “Kitâbu'l-Mûsikî el-Kebîr” adlı eseriyle Fârâbî, “Şifâ” adlı eserinin “Mûsikî” bölümüyle İbn Sînâ ve “Risâleler” adlı ansiklopedilerinin beşinci risâlesi olan “Mûsikî Risâlesi” ile İhvân-ı Safâ gibi düşünürler, düşünce ekolleri ve ilk müzikçiler tarafından, oldukça heyecan verici bir müzik bilgi ve düşüncesi inşâ edilmiştir. Bu süreçte, 13-14. yüzyılda yaşamış olan ve sadece İslâm mûsikî kültürü açısından değil, Avrupa müzik bilgi, teknik ve kültürü açısından da önemli olan, “sistemci okul” olarak kabul edilen mûsikî ekolünün kurucusu Safiuddin Abdu'l-mü'min Urmevî'nin yetiştiğini görüyoruz. Urmevî, özellikle geliştirdiği koma sistemi esaslı ses sistemi “Kitâbu'l-Edvâr” adlı eseriyle mûsikî teknik, nazariyat ve düşüncesine şekil vermiş bir şahsiyettir. Bütün bu İslâm/Doğu mûsikî bilgi, teknik, nazariyat ve düşünce birikimi, Abdülkâdir Merâgî'yi yetiştirdi ve Merâgî, “Câmiu'l-Elhân” ve “Makâsıdu'l-Elhân” gibi eserleriyle mûsikî nazariyatı ve düşüncesini geliştiren şahsiyet oldu.



Öte yandan, 789 yılında Musul'da dünyaya gelen, Halîfe Harun Reşid döneminde Bağdad Sarayı'nda müzisyen olarak görev yapan ve daha sonra önce Kahire ve ardından Tunus'un Kayrevan şehirlerinde yaşayarak bu şehirlerin mûsikî birikimlerinden de beslenen Ud ustası Ziryab, nihayet Halife II. Abdrurrahman döneminde Kurtuba Sarayı'na davet edilir ve burada Endülüs müziğinin ve flamenkonun temellerini atar. Kurtuba yolculuğu ve oradaki siyasî vazifesi İbn Haldun'u, temellerini Ziryab'ın attığı ve kökleri aslında Musul, Bağdad, Kahire ve Kayrevan gibi şehirlere ve kültür merkezlerine uzanan müziğin ve müzik kültürünün Endülüs versiyonu ve birikimi ile tanıştırdı. Bu aslında pek de yabancısı olmadığı müzik kültür ve birikimi, İbn Haldun gibi bir düşünürü elbette etkiledi ve onun müzik düşüncesinin teşekkülünde önemli bir rol oynadı.



Mûsikî, medeniyetin önemli bir göstergesidir. Mûsikî sanatının gelişmişliği ve seviyesi, medeniyetin seviyesini ve gelişmişliğini göstermesi bakımından da önemlidir ki İbn Haldun da mûsikînin, medenî hayatın gelişmişliği ile ilişkili olduğunu şu sözleriyle ifade etmiştir: “Bil ki mûsikî ve mugannîlik (yani şarkıcılık) bir sanat olup, ancak ictimâî (sosyal) ve medenî hayatın gelişmiş olduğu bölge ve şehir ahâlîsi arasında yayılır. Kazanç, yaşamak için gerekli nesneler ve ihtiyaçlar yerine getirildikten ve medenî hayatın ihtiyaçlarını tatmin etmek devresi geldikten sonra bu sanata karşı meyil ve heves uyanır. Ancak bundan sonra bolluk ve medenî hayatın i'tiyat ve îcabları ile nefslerini hoşlandırmak isteyenler, mûsikî ve mugannî sesleri işitmek isterler, başka ifadeyle ekonomik halleri bu seviyeye gelenler bu sanata ihtiyaç duyarlar.”. İbn Haldun burada tam bir sosyal bilimci yaklaşımıyla mûsikî ile birey ve toplum; toplumun refah seviyesi arasında bir bağlantı kurmaktadır.



İbn Haldun mûsikî ve gınâ sanatının, bireyin ve toplumun zarûrî ihtiyaçlarından olmadığını; medenî hayatın i'tiyat ve îcablarından olduğu için, medenî hayatta en son ortaya çıkan sanatlardan olduğunu söyler. Medenî hayatın gerilediği ve ekonomik seviyenin düşmeye, bozulmaya başladığı vakit, ilk önce bu sanatın ortadan kalkmaya mahkûm bir sanat olduğunu, çünkü bu sanatın, bolluğun i'tiyatlarından olan eğlence ve hoş vakit geçirmeye mahsus bir sanat olduğunu da ifade eder.



Söylenecek çok söz var, ancak şunu söyleyerek yazıyı bitirmek istiyorum: İslâm dünyasının neredeyse bütün önemli mütefekkirleri, muhakkak mûsikî ile ilgilenmiş, ya Fârâbî gibi hem mûsikî icrâ edip kitabını yazmış, hem de icrâ etmese bile mûsikî düşüncesine dâir çok önemli eserler ortaya koymuşlardır. Yani mûsikî, hemen hemen bütün İslâm mütefekkirlerinin temel konularından biri olmuş, herbiri mûsikî sahasında heyecan verici ve ufuk açıcı düşünceler ortaya koymuştur. İbn Haldun da bu mütefekkirlerden biridir.


#İbn Haldun Sempozyumu
#TÜRGEV
#Mûsikî
#Medeniyet
7 yıl önce
İbn Haldun Sempozyumu: “İbn Haldun’un fikir coğrafyası ve mûsikî”
Üç şehir, üç plan, belki de son üç gün
Muhaliflerin ihracı Bahçeli’nin iflasıdır…
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı