|
Mustafa Kemal’in mûsikî zevki ve Kemal Batanay

Geçtiğimiz hafta, Mustafa Kemal'in mûsikîmize olan vukûfiyetinden bahsetmiş ve Selahaddin Pınar ile aralarında geçen diyaloğu anlatmıştım. Bu hafta da, merhum hâfız, tanbûrî, bestekâr ve hattat Kemal Batanay'ın Mustafa Kemal ile askerliği esnâsında yaşadığı bir hatırasından bahsedeceğim. Kemal Batanay'ın bu hatırasını, muhterem Muhiddin Serin hocamızın hazırladığı “Türk Hat Üstadları 3 – Kemal Batanay" adlı çalışmadan naklediyorum. Merhum Kemal Batanay'ın anlattıklarını biraz özetleyerek aktarıyorum.



Müttefik kuvvetlerinin Çanakkale'den çekilmelerini müteakib, Kemal Batanay'ın birliği de istirahat için Edirne'ye sevkedilir. (Ocak 1916). Bir müddet Edirne'de kalırlar. Bu arada Anafartalar 19. Fırka Kumandanı Mustafa Kemal'in de Edirne 16. Kolordu kumandanlığına tayin edildiğini duymuştur. Batanay, soğuk bir kış günü Cuma namazı için hazırlık yaptıktan sonra biraz erken Üç Şerefeli Cami'ye gider. Cami avlusu Cuma için hareketlenmiş, cemaat camiye girmeye başlamıştır. Batanay bu ulu mâbed karşısında ecdadımızın büyüklüğünü bir daha derinden hissettiğini söyler ve içinde câmiye girip Kur'an okumak arzusu uyanır. Doğruca müezzin mahfilindeki müezzinlere yaklaşarak hâfız olduğunu ve Kur'an okumak istediğini söyleyip izin ister. Müezzinler de; “Bir subay, hem de hâfız" diyerek çok sevinirler ve: “Tabii, lûtfedersiniz, buyurunuz okuyunuz efendim" derler. Mahfile çıkıp oturur ve Kur'an okumaya başlar. Kısa zamanda câmi lebâleb dolar. Cemaat huşû içinde sessizce hâfız Kemal Batanay'ı dinlemektedir. Cuma saati gelir, ezan okunur ve ilk sünnet kılınır. Müezzinbaşı iç ezanı da Batanay'ın okuması için işaret eder. Hicaz makâmında müessir bir ezan okur. Namaz bittikten sonra cemaatin büyük ilgi ve sevgi gösterisi arasında kalmışken bir er Batanay'a yaklaşarak: “Efendim, kumandanım sizi istiyor" deyince, “Eyvah, resmî elbise ile ezan okuduğum için usule aykırı bir iş yaptık galiba" diye endişe ve korkuya kapılır.



Maiyeti ile avluda bekleyen kumandana yaklaşır. Bu kumandanın, Albay Mustafa Kemal olduğunu görünce heyecanı daha da artar. Mustafa Kemal kendisine; “Oğlum, terbiye görmüş güzel bir sesin var. Okuduğun ezanı çok beğendim ve duygulandım. Seni tebrik ederim" deyince rahatlar. İsmini ve bulunduğu kıtayı sorar ve yaverine yazdırır. Adaş olduğunu öğrenince de ; “Oğlum, Edirne'de kaldığımız süre içinde ben Cuma namazına hangi câmiye gidersem sen de o câmiye gelecek ve iç ezanı okuyacaksın" der. Hafta içinde yaveri Ali Rıza Bey arar ve Mustafa Kemal'in Cuma namazını Selimiye Camii'nde kılacağını ve kendisinin de orada hazır bulunarak, Kur'an ve ezan okumasını söyler. İstenileni yapar. Namazdan sonra avluda bekleyen Mustafa Kemal'in yanına gidip selâm verir. “Oğlum" der Mustafa Kemal, “Bugün yine bizi yaktın. Gelecek hafta hangi camiye gidersem sen de oraya geleceksin". Ertesi hafta Mustafa Kemal, Eski Cami'ye gider. Tabii Kemal Batanay da.



Hafta arası görevi esnâsında bir telefon gelir ve yaver Yüzbaşı Ali Rıza Bey, Mustafa Kemal'in yatsı namazından sonra Batanay'ı ikâmetgâhında beklediğini söyler. Batanay huzura çıkar. Mustafa Kemal, misafirinin oturmasını ve rahat olmasını söyler ve mûsikîyi kimlerden ve hangi eserleri meşk ederek öğrendiğini sorar, sonra da birkaç eser okumasını ister. Batanay da klasik formda eserler geçtiğini ifade ederek Dellâlzâde'nin Isfahan makâmındaki “O güzel gözlerine hayran olayım" güfteli nakış yürük semâîsini okumaya başlar. Bu eserden sonra da Tab'î Mustafa Efendi'nin “Çıkmaz derûn-i dilden efendim muhabbetin" güfteli Bayâtî makâmındaki nakış ağır semâîsini okur. Mustafa Kemal bu icrâlardan pek hoşlanır, hatta hafif bir sesle, hatasız ve usul vurarak Kemal Batanay'a eşlik eder. Mustafa Kemal bununla da kalmaz ve Leylâ Saz hanımefendinin “Harâb-ı intizâr oldum, aman gel, aman gel" güfteli Hüzzam makâmındaki şarkısını, bu defa tek başına, yine usul vurarak ve yine hatasız bir şekilde okur. Birlikte gece geç vakte kadar faslederler. Mustafa Kemal'in bu performansı ve hiç de kolay olmayan eserleri hatasız ve usul vurarak okuması Kemal Batanay gibi üst düzey bir mûsikî ehlini şaşırtır. Sadece şaşırtmakla kalmaz, Mustafa Kemal'in mûsikî bilgisi, mûsikî zevki ve eserlere olan hakimiyeti karşısında hayranlık duyar.



Geçen hafta ve bu hafta Mustafa Kemal'in mûsikîmize olan vukûfiyeti, bilgisi, zevki ve inceliği hakkında yazdıklarım, farklı ve “yerli" bir Mustafa Kemal profili çiziyor. Anlamakta zorlandığım bir husus var, o da Mustafa Kemal'in mûsikîmize bakışını tamamen aksi istikamette değiştiren ve bir “müzik devrimi" ile mûsikî kültürümüzün kökünü kazıyarak yok etmeye ve onun yerine batı müziğini alelacele ikâme etmeye yönelten sebebin ne olduğu. Bir insanı, üstelik eğitimli ve zevk sahibi bir insanı kısa sürede bu kadar değiştiren ve farklılaştıran sebeb ya da sebebler acaba neydi ?



Emperyalistleri ülkeden kovduktan sonra, kovduğu emperyalistlere benzemeye çalışması ve kurduğu yeni Türkiye'yi Batılılaştırarak onların gelenek ve göreneklerini, kültürlerini ve yaşama tarzlarını birebir üstelik kanun zoruyla dayatıp uygulatması hangi sebeble izah edilebilir acaba ?



Kendilerine karşı “kurtuluş savaşı" verdiğimiz ülkelerin kültür ve yaşama biçimlerinden hukuk sistemlerine kadar her şeylerini birebir alıp uygulamak, acaba kurtuluş savaşının anlamını zayıflatmaz mı ?


#Mustafa Kemal
#Kemal Batanay
#Mûsikî
7 yıl önce
Mustafa Kemal’in mûsikî zevki ve Kemal Batanay
Kara dinlilerle milletin savaşı
Kuraklık ve Backster etkisi
Bulanmadan, donmadan...
Gülen"den sulh, mücadele ve yüzleşme
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir