|
Ney çalan çok da, “üfleyen” yok

Ney'e hayat veren, insân-ı kâmilin nefesidir. Bu sıradan, kurutulmuş kamıştan mamül Ney sazı, bir “çalgı” olmanın ötesindedir. İnsân-ı kâmili sembolize eder. Ondan çıkan yanık ve hüzünlü ses, aslında kâmil insanın içinin, aşkının sesidir. Allah Hz. Adem'e ruhundan üflemiştir. Kâmil insan da Ney'e ruhundan üflemektedir. Nefsânî arzulardan kurtulmuş, nefsini yok etmiş, ilâhî sevgi ile dolmuş kâmil insanın sembolüdür Ney ve kamışlıktan ayrı düştüğü için inlemektedir. İnsan da, ezel âleminden, ruh âleminden dünyaya sürgün edilmiştir. Hakk'tan ayrı düştüğü için muzdaribdir. Ney'in ârif insanı ve insân-ı kâmili temsil ettiğinde, hemen hemen bütün Mesnevî şarihleri müttefiktirler. Abidin Paşa da, Mesnevî şerhinde benzer yorumlarda bulunmaktadır: “Ney'den maksad, ârif, âkîl (ve kâmil) insandır ki, ağzından âşıkâne mânâlı ve güzel sözler çıkar. Beyt-i şerifin ikinci mısraında ayrılıklardan şikayet eder buyurulması, insanların ve âriflerin ruh ve melekût âleminden ayrılıp dünyaya gelmelerinden şikayet etmesi demektir. Mesnevî'nin ilk beyti olan bu iki mısrada, Hazreti Celâleddin Rûmî'nin kitabında başka ibarelerle değil de “Dinle-İşit” ile başlamaları, Ney'in sesinin dinlenmeye muhtaç ve (dinlemek) hassasının da diğer uzuvlardan daha faziletli olduğundandır. Kulaktan sonra başka âzânın en muteberi olan göz, yalnız mahdut bazı maddî olan şeyleri görebilir. Kulak ise varlığı hissedilmeyenleri, maneviyatı, mahlûkatı, nihayetsiz hikmetleri dinlemeye istidatlıdır. (…) Ney kesilmeden evvel, kamışlıkta iken daima büyür, taze hayat bulurdu. Ârifin ruhu da ruhlar âleminde iken nihayetsiz manevî lezzetlerden istifade ediyordu. Gaddar ve kuru dünyaya gelince âb-ı zülâl ve hayat kaynağı olan ruhlar âleminden mahrum olduğu için susuz kalmış kamış gibi kurumuştur.



Ney'den âşıkâne sadâlar çıkar, kâmil olan insandan da âşıkâne ve ârifâne sözler çıkar. Ney'in sesi, dinleyenlerin aşklarını artırır, ârif olan kişi de hikmet dolu sözleriyle istidatlı kimselerin aşklarını çoğaltır. Ney'in güzel âvâzından ekseriya bir hikâye, bir aşk macerası hissolunduğu gibi, ârifin sözlerinden de çok kere hakiki âşıkların halleri, lâhût âleminin sırları işitilir ve hissolunur. (..) Ney'in boyu doğru olduğu gibi, ârifin dahi hâli doğrudur. Kamışlıktan kesilen Ney, garibtir. Ruhlar âleminden ayrılan ârif de dünyada garibtir. Ney'in içi her şeyden boştur, yalnız aşk üfürüğü ile doludur. Ârif de her çeşit dedikodudan uzak, kalbi yalnız Allah'ın muhabbeti ve aşkı ile doludur. Ney, kendiliğinden âşıkâne ses çıkarmaz, üstad bir üfleyenin nefesine muhtaçtır. Ârif de zincirleme bir halde vâris olageldiği çok feyiz verici bir üfürükle yaşar.”



Ney'in sesini, insân-ı kâmilin nefesini de lâyıkıyle anlayabilmek için onlardaki aşk ateşinin bir kıvılcımına olsun mazhar bulunmalıdır. Daha doğrusu muhabbet ateşiyle yanıp kül olmalıdır. Bunun için Hz. Mevlânâ, “Aşk ateşini hâiz olmayan yok olsun” diyor. Kenan Rıfâî'ye göre; “Erenlerin sembolü, kâmil insan Ney'in sadâsı vahiy gibi, ilham gibi ulvîdir. Onun için sıcaktır, alev gibi, ateş gibi yakıcıdır. Bu ateşi duymayan, bu ateşe değip onunla yanmayan kimse için tek çare yokluktur. Bu yokluk, maddî varlık ağlarından kurtulup, bedendeki canı aşkın eline vermek, kısaca nefsin heveslerinden, ihtiraslarından yok olmaktır. Ancak o zamandır ki insan, Ney sadâsının nasıl ve niçin yakıcı olduğunu anlar. Ney sadâsı ki ermişlerin sözleri ve sesleridir Kenan Rıfâî'ye göre ve insan bu sözlere kulağını tutarak onların “yok ol” demelerindeki duaların en iyisini idrâk etmelidir. Çünkü nefsten yok olmak, ilâhî birlikte var olmakla nihayetlenir. Üstün insan, baktığı her yerde, gördüğü her şeyde ilâhî hikmeti, ilâhî güzelliği gören insandır. Böyle bir güzelliği görüp de ona aşkın en yakıcı halleriyle vurgun olmamak mümkün değildir. Bunun içindir ki aşk ateşiyle yanmış ermişleri temsil eden Ney, bağrında böyle bir aşkın ateşi tutuşan sazdır.”



Eğer en başta da belirttiğim gibi Ney, kâmil insanın nefesi ise, bütün bunları düşündükten ve Ney'in kâmil insanı sembolize ettiğini anladıktan sonra bugün arık Ney üflendiğini düşünemiyorum. Ney sadece çalınıyor. Ney'i çalmak başka şeydir, üflemek başka şey. Çalmak için biraz kabiliyet yeterlidir, ama üflemek için aşk lâzımdır, bu da kâmil insanın vasfıdır. Kâmil insanı ara da bulasın. Aşk da yok. Aşk olmazsa Ney'den çıkan ses nedir o zaman ?



Abdülbâkî Nâsır Dede ne diyor:



"Ney değil neyzen değil nâyı nâlân eyleyen



Aşkıdır Mollâ-yı Rûm'un, nâyı nâlân eyleyen"



(Neyin inlemesi neyden veya neyzenden değildir. Neyi inleten Mevlânâ'nın aşkıdır.)


#Ney sazı
#İnsân-ı kâmil
#Abdülbâkî Nâsır Dede
8 yıl önce
Ney çalan çok da, “üfleyen” yok
İlk Meclis"in ruhuna yeniden dönüş
Batılı teröristleri ülkelerine nasıl gönderelim?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı