Ülkenin en önemli sorunu işsizlik ve terör olarak gözükse de aslında derinlerde yatan ve pek dile getirilmeyen önemli bir sorunumuz daha var; Güven.

Yani sınıflar ve kurumlar arası güvensizlik.

Bu sorun ekonomik kriz gibi küresel.

Ancak bizdeki yansıması çok daha ciddi çok daha tehlikeli.

Çünkü bizdeki güven problemi sadece ekonomik hayatı değil siyasal ve toplumsal hayatı da derinden etkiliyor.

Toplumda fanatik bir kamplaşmaya neden oluyor, hatta oldu.

Yasalar bile farklı yorumlanıyor artık.

Anayasa Mahkemesi üyeleri arasındaki ihtilaf ile ergenekon davasına bakış, en uç örneklerden ikisi.

Gerek bireyler arasında gerekse kurumlar arasında birinin ak dediğine diğeri kara, birinin doğru dediğine diğeri yanlış diyebiliyor.

İnandıramadığında da, “Farklı düşünebilirsin. Saygı duyarım” demiyor.

Sadece kendini çağdaş olarak gören elit kesim değişmek istemiyor.

Bunun için de kızıyor, hakaret ediyor, küçümsüyor.

Küresel ekonomik krizde de bunun örneklerini çokça yaşamadık mı?

Bir kesim ekonomik krizin Türkiye''yi kötü etkileyeceğini söylerken karşı grup,

“Hayır kriz filan yok, abartıyorsunuz” diyebiliyor.

Hükümet küresel ekonomik krizin aldıkları tedbirlere atlatılacağını söylerken, iş dünyasında bir grup, ekonomik krizi, işçi çıkarmak için bahane olarak kullanabiliyor.

Bir başka grup da “Devletten ne koparabilirsem kardır” mantığı ile krizi abartıyor.

Zorlanmadığı halde fırsatçılık yapanlar yüzünden gerçekten işleri kötüleşen iş sahipleri de zan altında kalıyor.

Aslında krizin en iyi göstergesi tüketici.

Tüketicinin harcama seyri.

Vatandaşların önemli bir kısmı iş dünyasının aksine gerçekten bir ekonomik krizin olduğuna inanmıyor.

Bu çok basit bir kamuoyu araştırmasıyla ortaya çıkarılabilir.

Güvensizlik özellikle ücretli kesimde çok ciddi boyutlara ulaşmış.

Vatandaş ekonomik kriz psikolojiyle mutfak harcamalarını kısacağı için daralma önce kendini gıda firmalarında gösterir.

Gıdada ucuz ürünlere yönelme başlar.

Şu anda gıda firmalarında belirgin bir daralma yok.

Ekonomik kriz tabana inseydi bundan ilk once Türkiye''nin gıda alanında en büyük markası olan Ülker etkilenirdi.

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, "Allah''a çok şükür bizde işten çıkarmalar yok. Bizde tatile çıkarmalar da yok. Hemen hemen her sektörde faaliyet gösteren büyük bir grubuz" diyor.

Ülker''in her sosyal tabakaya hitap eden yüzlerce ürünü var.

Gıda ürünlerinde satışlar sürüyorsa, daralma yoksa, şimdilik korkmaya da gerek yok.

Toplumdaki güvensizliğin getirdiği kaybın ölçüsünü basit bir hesapla görelim;

Dört tane bir ayrı ayrı yazıldığında sadece 4 ederken, bunların bitişik yazılmaları halinde binyüzonbir gibi bir sayıya ulaşırız.

Dört nerede binyüzonbir nerede?

İşte biz şimdi kaç ediyoruz hesaplayın?

Umarız 2009 yılı bu sorunu atlattığımız yıl olur.

Kars''ta soğuk havaya rağmen mendil satan 9 yaşındaki Faruk Almay, "2009 yılından ne bekliyorsun?" sorusuna "Kazak" diye cevap vermiş.

Mendil satarak elde edeceği para ile annesine, kardeşlerine ve kendisine kazak alacağını belirten Faruk, kalan parayla da ketçaplı dürüm yemek istediğini söylemiş.

Günde ortalama 5 YTL kazandığını söyleyen Faruk''un yeni yıldan beklentisi böyle.

Çalışan işinin devam etmesini, işsiz bir iş, emekli ve dargelirli zam vs.

Türkiye yeni yıldan ne bekler?

Toplumsal barış ve sivil bir anayasa.

Hemen…

Yedirenk Film tarafından hazırlanan "Türkiye''nin Değişen Yüzü" adlı belgesel film Ortadoğu''nun CNN''i olarak bilinen Katar televizyonu El Cezire''nin belgesel kanalında ekrana geliyor.

Belgeselin ilki 4 Ocak Pazar günü saat 17 : 30''da ekrana gelecek.

Yedirenk Film, daha önce de El Cezire Belgesel kanalı için Kangal, Mimar Sinan, Türk Müziği ve Balkanlar''da Ramazan gibi belgesel programlar hazırlamıştı.

Türkiye''deki değişime direnen felaket tellalları ile kriz fırsatçılarının seyretmesi gereken bir belgesel.