|
Mart’ın da cemaziyelevveli belli

Eliot, Nisan için zalim diyor ama arada kalan aslında Mart olmalı.



Her şeyi sınıflandırarak öğretmek zorunda olan eğitim sistemi onu ilkbaların ilk ayı olarak selamlamayı öğretti hepimize. Yanıbaşına hemen bir atasözünü kulp diye takarak; “…kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır…”



Kıştan beter soğuğuyla ünlü ama bir yanıyla baharın müjdecisi.



Arada kalmışlığı kadar ilginç de bir ay zaten.



Bugünkü takvime kaynaklık eden Antik Roma'nın hesaplamasında o dönem yılın ilk ayı olan Mart bir rivayete göre adını savaş tanrısı Mars'tan aldı.



Çünkü kış bastırınca ara verilen savaşlar artık devam edebilirdi çünkü artık havalar düzeliyordu.



İçine girdiğimiz ayla birlikte terörün azacağı bir döneme gireceğimiz düşüncesi de aslında yine bir iklim, mevsim meselesi.



Antik Roma'dan bugüne ne çok değişiyor ama işte insan ve doğa arasındaki ilişki neredeyse aynı.



PKK'nın dağlarda olduğu veya önce dağlara sonra yerleşim yerlerine doğru aktaracağı güçlerinin şimdikinden kat kat fazla olacağı analizi bu ilişkiye dayandırılıyor. Yılların da tecrübesine tabii ki.



Atlanan küçük ama önemli bir fark da aradan geçen bunca yıl sonra denklemin bu tarafında yani genelde devlette özelde güvenlik güçlerindeki deneyimin ne olduğu?



Terör örgütünün bunca iletişim, hava gözlem, uydu, kalekollar ve hava kuvvetleriyle anlık paylaşım ve işbirliği karşısındaki durumu…



PKK'nın şehirlerde ilçelerde yerleşip aylardır sökülmesi için uğraşılan yeni stratejisinin bir sebebi siyasal ise bir sebebi de askerî değil mi?



Eskisi gibi yirmişer ellişer hatta yüzer kişiyle, katırlara yüklenmiş ağır silahlarla kilometrelerce yol alma imkânları kaldı mı?



Kaldıysa da saldıracakları karakollar böyle bir saldırıya direnemeyecek yerler mi artık?



Saatlerce sürecek bir çatışma ve ardından saatlerce sürecek bir geriye dönüş sırasında insansız hava araçlarının koordinasyon desteğiyle uçaklarla karşılaşmayacaklar mı?



Velhasıl Mart ayı saldırana gelmiyor yalnızca; savunana, saldırılana da geliyor ve aradan geçen zamandaki teknoloji ve işbirliği artışı ilkbahara güvenip çiçek açmak isteyenler için çok da umut vadetmiyor.



Mart ayının soğuğu ünlü; aniden dona çevirebilir dallarda yeni tomurcukları.



Ne olacak, nasıl olacak ve ne tür bir finale kavuşacak şimdiden kestirmek mümkün değil ama görünen köy bu.



Hep ve ısrarla altını çizdiğimiz şey de sınırların bu tarafındaki toplamda intihar girişiminden başka bir şey olman denemelerin sınırların ötesiyle birebir ilişkisi.



Bir ayda Suriye'de çok şey değişmeyecek evet ama her ne, ne kadar değişirse bu tarafı da o kadar etkileyecek.



Ay kendi içerdiklerini de tarihten taşıyıp getirecek elbet.



18 Mart zaferi 101. Yıldönümüyle kutlanacak bu sene. Hani, birkaç günde boğazı geçip başkente gireceğiz sananların denizin ortasında duvara çarptığı o tarih.



Akıllanmayıp karadan geçeriz o zaman diyerek, yolladıkları İngiliz, Fransız ve sömürgelerinin askerlerinin yakında mektuplarını İstanbul'daki postaneden alacaklarını sanmalarına neden olan günlerin başlayacağı…



İki dünya savaşının arasında şairliğinin zirvesine çıkmış Eliot sadece Nisan'a zalim demedi, Batı medeniyetini yerden yere vuran bir şiiri de yoğurdu.



Çanakkale'den bahsedişimiz boşuna değil elbet. Mesele kendi topraklarına gelince nasıl bir savunma hattı ve direnci başladığını unutanlara hatırlatmak. Aktüel ya da konjonktürel iniş çıkışlarla bütün tarihi aynı sepete koymak ya da bütün bir geleceği “şimdi algıladığı gibi” olacak sanmak yaşayan insanoğlunun en büyük ve en çok yaptığı hata.



Oysa öyle değil işte.



Takvime bakarsanız Hicri hesaba göre aslında bugün Cemaziyelevvel ayının içindeyiz; ilk mazi yani…



O yüzden olup bitenlerin hepsinin, savaşın da Mart'ın da savaş tanrısının da baharın da gelen Nevruz'un da sınırların bu tarafının da ötesinin de cemaziyelevvelini bilen insanlar bu topraklarda oturuyor.



Kimin Mart tecrübesi daha çok, kim kimin geçmişini, ta başlangıcını daha iyi biliyor… hep beraber göreceğiz.


#Eliot
#Çanakkale
#18 Mart zaferi
8 yıl önce
Mart’ın da cemaziyelevveli belli
Siyasette yumuşama: Mümkün mü?
Genç kimdir?
Başkan Erdoğan soykırım davasının müdahili olarak ABD’ye gidecek mi?
Özgürlüğün otoriterliği karşısında Filistin taraftarı öğrenciler
Gazze ışığında üniversitenin misyonu