Katliamdan önce acil servis telefonuna Işid'e bağlılığını bildiren, ailesi Afgan göçmeni eylemcinin bir güvenlik şirketi çalışanı çıkması günün ilerleyen saatlerindeki sürprizdi. Dahası geçtiğimiz iki yılda FBI kendisini iki kere sorgulamış. Bir aydır da gözetimde tutulan Ömer Sadık Metin bütün bu duruma rağmen yasal ve legal yollarla otomatik tüfek satın alıp bu cinayetleri işleyebildi.
Akla ister istemez sosyal medyada da işaret edilen 2013'teki Boston saldırısı geldi.
'in Takvim gazetesinde bu saldırıyla ilgili yaptığı onca titiz haberden biliyoruz ki saldırının şüphelileri iki Çeçen asıllı kardeşten biri ölü yakalandı, diğeri elleri havada teslim olduğu halde alnına nişan alınıp ağzından vurulmuştu.
Massachuttes Üniversitesi'nde eğitim görmeye başlayacak kadar başarılı, çevresinde sevilen kardeş
yine de ölmedi ve yargılamalar boyunca suçsuzum demesine rağmen geçtiğimiz yıl hukuk hiçe sayılarak neredeyse yargısız infazla idam cezasına çarptırıldı.
Anneleri, öldürülen ağabey
'ın sürekli FBI takibinde olduğunu söyleyip, “24 saat izlenen biri bu saldırıyı nasıl yapar?” diye sorarak çocuklarına tuzak kurulduğunu iddia etti çaresizce.
Bu iki gencin amcalarının eski karısının Türkiye'de iyi tanınan üst düzey eski bir CIA yöneticisi olan
'ın kızı olması da Çeçen örgütlerin onun evini adres olarak göstermiş olmaları da belki sadece tesadüftü.
Arada, yine ABD'de engellilere hizmet veren merkeze yapılan ve 14 kişinin tek tek öldürüldüğü saldırının faillerinin de yine Işidli Müslüman karı koca çıkması tuhaf değil miydi?
Bildiğimiz bu üç saldırı arasında benzerlikler olduğu; özellikle ilk iki öyküde belirsiz ve tuhaf şeylerin bulunduğu ama bunların ilkindekilerin hiç açığa kavuşmadığı.
Bakalım Orlando saldırısındaki karanlık noktalar aydınlanacak mı, kuşkular kalkacak mı yoksa yaklaşan başkanlık seçimlerinde İslamafobinin ve yabancı düşmanlığının bayraktarı Cumhuriyetçi aday Trump'a yarayacak; dünyada gittikçe artan İslam ve Müslüman karşıtlığına sağlam bir malzeme mi olacak…
Sonuçları ne mi olur?
Orlando baskınından hemen önce Rus uçaklarının Suriye'de fosfor bombalarıyla yaktığı kasabaların haberi geliyordu.
Sonra aynı saatlerde bu bombalarla yanmış çocuk cesetlerinin fotoğrafları düşmeye başladı ajanslara.
Orlando'daki bir saldırının bu coğrafyada daha fazla fosfor bombalarına dönüşmesi hiç de küçümsenecek bir ihtimal değil.
Dünya, bu iletişim çağında üstümüze devrilmeye devam ediyor.
Önceki gün Dünya Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü'ydü ve çalışan çocuklarla ilgili rapora göre dünyada 164, ülkemizde 1 milyon çocuk işçi var.
Son üç buçuk yılda sadece Türkiye'de 194 çocuk iş kazalarında hayatını kaybetti. İsimlerinin yazıldığı tabloda Furkanlar, Mustafalar, Hüseyinler, Emineler, Sonerler, Yoncalar akıp gidiyor kara bir liste halinde.
Finalde yutkunmanızı biraz daha artırarak; “…ve 4 çocuk…”
Dördü kayıtlara adı bile olsun girmeden veda etmiş hayata.
Anaları biliyordur isimlerini.
Bir de, sonraki Pazar Babalar Günü ya, babaları hatırlar eğer hayattalarsa…
Kazandıklarından bir mendil olsun alamayacaklar artık.
Dedik ya, dünya üstümüze devrilmeye devam ediyor bütün hızıyla.
Oysa tam da buna karşı yapılabilecekler için
'ın Dünya Bülteni'nde yayınlanan
ni yazacaktım.
Altına da ünlü talk showcu
'ın 9 bin kişinin 15 milyon dolar tutan borcunu satın alıp sildiğini…
Fenerbahçe kalecisi
'in Soma'daki işçi ailelerinin bir milyon liralık banka borçlarını kapatması gibi hakiki işlerin bizde ne kadar az olduğunu…
Faiz, borç, yardım, dünya malı konusundaki tutumumuzu ya görmezden gelen ya laf olsun diye konu edinen Ramazan programı hocaları başta olmak üzere aslında hepimizin asıl eksiği ve problemini…
Araya yine ne idüğü belirsiz şüpheli terör saldırıları, Suriye'de yakılan çocuklar ve sonra işçi çocuklar girdi…
Olmadı. Dünya üstümüze bir kere daha devrildi.
