|
Yeşil hakikat ve kara yalan

Camları açamıyorsunuz soğuktan. Kar dolu yağıyor fırtınanın bini bir para.



Feci bir kış geldi işte, dayandı. Kapıyı zorluyor açtı açacak.



Ağaçlar kurumuş dallarını döküyor hızla, yetmiyor dallar kırılıyor çıtır çıtır. Zaten kurutmuştu bütün yaz kavurucu sıcaklarla herşey gibi onları da.



Değil çiçek köklerine kadar son buldu toprak üzerindeki her şey. Cansız bedenleriyle toprak altına hiçbir şey taşımıyor artık bitkiler.



Hayvanlar sığındıkları yerden çıkamıyor.



Öyle bir kış geliyor, geldi hatta…



Battaniyenin üzerine yetmiyor yorgan kapatıyorsunuz.



Üzerinizde zaten kazak hırka ceket palto…



Bu havada dışarı mı çıkılır.



İşe gitmeye ne gerek var, değil mi zaten.



Mevsim yetmiyor bir de darbe bekliyor sokağın şu köşesinde. Geçen gece helikopterler nasıl dolandı karanlıkta sesleriyle hatırlasana.



Bakkal görmüş yemin billâh ediyor tanklar sırayla geçti gitti.



Kasap şahit taburların rap rap dizilişlerine…



Teleks faks olsa cayır cayır çalışıyordu şimdi ama yok işte…



Onun yerine elektronik dalgalar taşıyor darbe planlarını.



Ülkeden kaçsan??? Nereye kaçacaksın ki?



Dışarıda gidilecek yer mi kaldı bizim için… baksana Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ABD'ye ayak basar basmaz tutuklanacak.



Henüz tutuklanmadı ama olsun yarın tutuklanacak… o da olmadı refüze edilecek. Kimse görüşmeyecek onunla hatta…



Nisan ayındaki İslâm İşbirliği Teşkilâtı toplantısı vardı ya İstanbul'da yapılacak denilen hani… o iptal… şimdiden söyleyeyim.



Mayıs'ta yine İstanbul'da BM toplantısı mı dedin… hah hah hay… gülüyorum sana… o zaten iptal de kimseye söylemiyorlar şimdiden.



Ekonomik kriz olacak önce. Dolar bakma iki sekiz yüzlere indi ama aslında önce üç buçuk sonra dört olacak. Az kaldı… dolar al bir yandan paran varsa.



Feci yıkılacak ülke vatan millet.



Ama olsun…



Ardından devlet güçlenerek çıkacak. Şöyle ağzımızın tadına uygun bir devlet yani. Bu şimdikinden bahsetmiyorum. Bu bir şeye benzemiyor ki zaten.



Kara kış kara darbe kara kriz… ardından bembeyaz bir devlet.



Olan bu gelen bu…



İnan bana…





Bu, bir “1 Nisan yazısı” değil.



İsterdim ki olsun.



Ama değil…



Sen okuyucu, daha okurken kaşlarını bu yüzden çattın. Geçmişteki benzer yazılarda olduğu gibi önce inanıp “ne oluyor?” diye merakla devamını o nedenle okuyorsun.



İyi de yukarıdakinden farksız nice yazı yorum sosyal medya köpürtmesi yalanı her gün binlerce kez karşına çıkmıyor mu ama?



Camın açık muhtemelen, kuş sesleri giriyor uzun zaman sonra evin içine. Geziniyor cıvıltılar.



Bahçede kirazlar ve bilumum ağaç çiçek açtı.



Köklerine hayat yolluyor topraktaki herşey.



Kediler gerine gerine geziyor, köpeklerin keyfi yerinde öğle güneşi altında.



Dağlarda ayılar kış uykularından kalkıyor sersemlemiş, zayıflamış, karınları aç ve neşe içinde.



Ama okuduğun dinlediğin kara kışın kapıda olduğu.



Patladı patlayacak dediğin ekonomik kriz bir türlü sizin mahalleye uğramadı hâlâ.



Tutuklanacak diye iddia edilen Cumhurbaşkanı'nın Biden'la toplantısını gösteriyor odadaki televizyonun. Altında son dakika geçiyor; “Erdoğan-Obama görüşmesi bu akşam…”



Söylenenlerin aksine askerler şehrin merkezî yerlerinde tanklarla konuşlanmıyor bir türlü.



Olur böyle şeyler…



Birileri böyle şeylere inanır çoğaltır… hep oldu yarın da olacak.



Sadece dedikodu, spekülasyon olarak kalsa da asıl acı olan, bunlar olsun diye bekleyenlerin dua edenlerin var olması.



İnsan yemyeşil bir bahar başlarken kapkara bir kış bassın ister mi memleketini?



Kriz kriz üstüne gelsin millet neye uğradığını şaşırsın ister mi?



Darbe olsun, her neredeysek ondan geriye acıyla, devleti dağıtarak savrulalım ister mi?



Bundan ne kazanacağını umar bir insan?



Dikkat edin, “insan” dedim… o yüzden soruyu yeniden düşünün.


#Yeşil hakikat ve kara yalan
#Erdoğan-Obama görüşmesi
8 yıl önce
Yeşil hakikat ve kara yalan
Ebu Cehil’in boykotu, Gazze ve çaresizliğimiz!
Kendine mukayyet olmak
İtikatta Maturidi, amelde Hanefi
Aha da 10. Yıl Marşı yuvarlanmış geliyor!
Korku zamanı