|
Hiper-yoruma karşı

Küşat Bumin, geçtiğimiz Cumartesi günkü "Yazık! ''Kunta Kinte'' Bile Değiller Henüz!" başlıklı yazım dolayısıyla "ilginç" bir eleştiri yapmış: Bumin, son Siyaset Meydanı''nda ele alınan azınlıklar sorunu dolayısıyla, sözkonusu yazının sonuna düştüğüm "Ali Kırca, bu ülkedeki çoğunlukla karşılaştırıldığında daha özgür oldukları söylenebilecek olan azınlıkların sorunlarıyla ilgilendiği kadar, en temel insan hakları, demokratik hakları, düşünce, inanç ve eğitim hakları yok sayılan bu ülkenin çoğunluğunun haklarıyla ne zaman ilgilenecek, merak ediyorum" şeklindeki nota takılmış; ardından da yazımın asıl konusu olan Avrupa''daki Türk azınlığın "parlamenter temsilcileri"(!)nin Türk azınlığı temsil etmekten uzak olduklarına ilişkin söylediklerimden yola çıkarak, Yeni Şafak''ın tirajındaki artışla, o kendine özgü, muhalif ve özgün duruş''unu ve söylemini yitirebileceğinin göstergesi olarak benim yazım arasında bir eşlik, bir özdeşlik, bir bağlantı kurmaya çalışmış.

Tabi böylesi bir bağlantı, şu an ben gazetenin yönetiminde bulunmadığım için, "fiilen" kurulması zor bir bağlantı. Kaldı ki, Kürşat Bumin''le yazıyı gazeteye "postaladığım" gün, birlikte görev yaptığımız üniversitede bu konu üzerinde, benim gazetenin kendine özgü duruşunu, muhalif ve özgün söylemini yitirmemesine ilişkin düşüncelerimin neler olduğunu az biraz konuşmuştuk.

Umberto Eco''dan ve Susan Sontag''dan esinle söylemem gerekirse Bumin, bir tür hiper ("aşırı", bağlamını gözardı eden) bir yorumlama denemesinde bulunmuş.

Özgürleştirici bir eleştiri eylemi arayışı

Burada "hiper-yorum/lama" kavramını Eco''dan esinle ama Sontag''dan yola çıkarak geliştiriyorum. Hemen her özgün, muhalif, imaginatif duruşun, söylemin kolaylıkla asimile edilebildiği, düzleştirilebildiği, yaygın/hakim söyleme (=totalleştirici çoğunluk söylemine) eklemlenerek tüketilebildiği, böylelikle tüm gücünü ve etkisini yitirebildiği ABD gibi bir ülkede bile herşeye rağmen "akıntıya karşı" tavırlar ve duyarlıklar geliştiren, muhalifliğini, özgünlüğünü sürdürebilen cins beyinlerden ve bireylerden biri olan Susan Sontag, tüm dünyadaki özgün kültür, sanat ve düşünce çevrelerinde tam bir çığır açan ve kitabına da başlık olan "Against Interpretation"/Worcester: Andre Deutsch, 1987 (Yoruma Karşı) başlıklı denemesinde bu bağlamda ilginç şeyler söyler:

Yorum (="eleştiri"), -eleştiriye, yoruma konu olan sorun''un- tarihsel, kültürel koşulları ve bağlamı atlanmaksızın yapıldığı zaman özgürleştirici bir eylemdir. Aksi durumlarda ise, yoksullaştırıcı, kafa ve zihin karışıklığına yol açıcı, reaksiyoner, dolayısıyla tüketici, "yıkıcı" bir eyleme dönüşür yorumlama çabası... (s. 7). Eleştiride, yorumlama çabasında, saydamlık, en yüksek, en özgürleştirici değerdir. Çünkü saydamlık, eleştiriye, yoruma konu olan şeyi, örneğin bir sanat eserini, neyse, nasılsa öylece tecrübe etmeyi mümkün kılar... (s. 13).

Türkiye''de eleştiri geleneği olmadığını herkes biliyor. Bunun tarihsel, kültürel, siyasi ve felsefi çeşitli nedenleri sıralanabilir. Ama bu sorun, uzun bir tartışmayı gerektirdiği için geçiyorum.

Köklü ve yaratıcı bir eleştiri geleneğinin olmadığı Türkiye gibi bir ülkede eleştirinin, yorumun, Sontag''ın sözünü ettiği anlamda özgürleştirici bir eylem olarak icra edildiği durumlara, örneklere rastlayabilmek ve dolayısıyla alâkasız yorumlara ve sonuçlara varmaktan kaçınabilmek elbette ki zordur. Kürşat Bumin, eleştiriyi özgürleştirici bir eylem olarak icra eden ender "kritik"lerden biridir ülkemizde.

Ancak Bumin''in benim yazım dolayısıyla söyledikleri ve vardığı sonuç, geliştirdiği hiper-yorum biçimi, beni şaşırttı.

Bir kere, benim azınlıklara karşı fobik, yabancılara karşı da zenofobik bir tavrım olmadığını, olamayacağını Bumin''in bilmese bile tahmin etmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Mikro ve somut bir örnek vermem gerekirse, gazetenin başına geçtiğimde yaptığım şeylerden biri bir şekilde ihmal edilen, gözardı edilen, farklı, özgün ve yeni şeyler söyleyebilecek ve yapabilecek olan arkadaşları, özellikle de kız arkadaşları, kendilerini, kişiselliklerini, yeteneklerini ve yaratıcılıklarını daha iyi ifade edebilecekleri, geliştirebilecekleri, gösterebilecekleri bir ortam oluşturmaya çalışmak olmuştu. Bu örnekleri açımlayarak, daha geniş alanlara yayarak çoğaltmak mümkün.

Temsil duyarlığı

Benim, yazımda konu ettiğim, sadece konu etmekle kalmayıp bizzat yaşadığım, Bumin''in de yaşadığında tedirgin olacağından kuşku duymadığım deneyimlerimden ötürü dile getirdiğim Almanya''daki Türk parlamenterlerin Türkler''in yaşadıkları sorunlara kelimenin tam anlamıyla "fransızlıklarından" (=duyarsızlıklarından) dolayı duyduğum tedirginlikten tedirgin olmuş. Olacak iş değil.

Burada sözkonusu olan azınlıklar Türkler veya müslümanlar da olmayabilirdi. Başka dinlere, kültürlere, etnisitelere vesaire mensup azınlıklar da olabilirdi ve benim tavrım, bu azınlıklarla ortak duyarlıkları olmadığı halde, hatta temsil ettiklerini düşündükleri azınlıkların en temel duyarlıklarını, sorunlarını gözardı ederek, onlarla alay ederek, onlara kendi kafalarındaki şeyleri empoze etmekten başka bir şeyi beceremeyen kişileri de yine "fransız" olarak nitelendirmekte tereddüt etmezdim.

Türkiye''deki "çoğunluk"un sorunları meselesini tartışmaya bile gerek yok. Kürşat Bumin de çok iyi biliyor ki, bu ülkede çoğunluk olarak adlandırdığım toplum, tam bir azınlık (veya "zenci") muamelesi görüyor; azınlıkların bile az çok sahip oldukları en temel düşünce, inanç ve hatta adam gibi yaşama, kendilerini, kimliklerini her alanda dışavurma özgürlüklerinden bile mahrum ediliyor; deyim yerindeyse "öz yurdunda garip, öz vatanında parya" olarak yaşamaya mahkûm ediliyor. (Ben bile, yazı yazarken, kendi ülkemde, pekçok "hayati" riski göze alarak yazı yazmak zorunda kalıyorum).

Tüm bu nedenlerden ötürü, Bumin''in yazdıklarına bir anlam veremedim ve yazısında "şakınlıkla" dile getirdiği tepkileri, yukarıda açımlamaya çalıştığım anlamda "hiper-yorum"olarak nitelemek durumunda kaldım.

24 yıl önce
Hiper-yoruma karşı
Kardeşim Mustafa şehit oldu
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü