Türkmendağı'nda yangın var!
Dün gece
ruhsuzlar! Hem de
Vurulan mazlum Halep halkı değil, biziz, bütün dünyalı yabancılar, dünyaya kör sağır dilsiz bakan biz bütün duyargalarını ve duyarlıklarını yitirmiş tuhaf insanlar!
Türkiye'nin dışı ve etrafı değil yalnızca, içi de kaynıyor Ramazan'ın ilk gününden itibaren art arda yaşanan terör saldırıları nedeniyle. Ve
...
Bu arada birileri de fitne-fesat kazanını kaynattıkça kaynatıyor!
Anlaşılan o ki, linç sırasında İHH (İnsanî Yardımlaşma Vakfı) var.
Küresel şer güçlerin “oyuncağı”, kuklacı'ların kuklaları düzenbazlar!
Allah'tan korkmaz, kuldan utanmazlar! Ruhsuz, vicdansız, insafsız bunlar!
Ülkelerinin altını oymaktan, ülkelerini şer güçlere şikâyet etmekten bile çekinmeyecek kadar izzetlerini yitirmiş zavallılar!
İHH, bu toplumun yüzakı. Son çeyrek asırda, bu ülkenin çocuklarının dünyaya sundukları en güzel hediye!
Bülent Yıldırım da, bütün bu yolculuğu, başından itibaren yüreğiyle gerçekleştiren öncü, devrimci bir adam. Bülent Yıldırım, bu dünyadan vaz/geçmiş, kendinden vaz/geçmiş, İHH'nın başında olmasına rağmen hâlâ odası bile olmayan, kendini hedefe kilitlemiş, bütün dünyadaki mazlumların dertlerini dert edinmiş gönlü bol, derdi bol, yüreği kanayan, yüreği kan ağlayan, yüreği dünya kadar geniş öncü bir insan.
Hayatını fakirlerin, terkedilmişlerin, sahipsizlerin yüzlerini güldürmeye; yoksulların yoksulluklarına, yoksunların yoksunluklarına çare bulmaya; onları yeniden “hayata döndürmeye” vakfetmiş çilekeş bir Müslüman!
Yerküre üzerindeki bütün yetimlerin, kimsesizlerin, özürlülerin, en alttakilerin yılmaz, yıldırılamaz babası!
Son çeyrek asırda yaptığımız en gözkamaştırıcı, en gözyaşartıcı işimizin kurucusu! Hayrın, hasenâtın, yardımlaşmanın ne demek olduğunu bütün Müslümanlara ve dünyaya öğreten bir Hakk ve hakikat yolcusu.
Mesele yetimler ve kimsesizler olunca, hayalleri sınır tanımayan, hiç bir engeli engel olarak görmeyen, bütün sınırları, engelleri aşan, mazlumların yardımına koşan, mazlumlarla ağlayan, mazlumlarla coşan bir mücahid, bir müstazaf aynı zamanda.
Böyle bir insana ve başında bulunduğu kuruma saldıranlar, insafsızlığın, vicdansızlığın ahlâksızlığın dibini bulmuş köle ruhlu, ülkelerinin altını oymaktan kaçınmayan ruhsuzlar olabilir ancak!
Birileri, bu ülkenin en güzîde öncülerini teker teker vuruyorlar. Konuşmalarını istemiyorlar. Biliyorlar ki, bu insanlar konuşunca ses getiriyor; topluma güven veriyor, karşılık buluyor toplumda.
Soru şu burada: İHH'ya ve Bülent Yıldırım gibi insanlara neden saldırıyor, neden çamur atma ihtiyacı duyuyorlar, peki?
Şundan elbette ki:
Küresel şer güçlerle Türkiye'nin altını oymaya ant içmiş “çukurlar”ın oyunlarını fâş ediyor bunlar!
Yürekleri, bu ülke için, ümmet için, mazlumlar için atan, kendilerini
kurulmasına vakfetmiş insanlar!
Bülent Yıldırımlar, hem “vakıf insanlar” hem de başkalarının kolay kolay vâkıf olamayacağı gerçeklere “vâkıf insanlar”!
Hem “vakıf insan” hem de “vâkıf insan” olmak kolay mı? Bu insanlara tahammül edebilmek, katlanabilmek kolay mı?
O yüzden
Konuşmasın istiyorlar! Bu insanlar konuştukça,
çok iyi biliyorlar! Allah'tan korkmaz, kuldan utanmazlar!
Bülent Yıldırım'ı gemiyi terketmekle, suçlarsanız, kayaya çarparsınız! Zira Bülent Yıldırım, gemi'yi terkedecek en son adam!
Kimsesizlerin, yetimlerin “babası”na iftira atanlar, önce Gemi'nin altını nasıl oyduklarına,
Aynaya baksınlar! İçerde ve dışarda bütün şer güçleriyle girdikleri şeytanî ittifakların, yaptıkları ihanetin bedelini bu dünyada da, öte dünyada da verebileceklerini aslâ sanmasınlar!
Sözün özü: Kendisi için değil, mazlumların yüzünü güldürmek için kıtalar ve kıtalar dolaşan bir adama ve yüzakımız çeyrek asırlık bir kuruma iftira atarken Allah'tan korkan adam!
Şunu zihninize iyi kazıyın:
"
" haykırışları her yeri kaplar!
sizi, hepinizi!