|
Okuyucularla başbaşa...

Bugünden itibaren yazılarımı bu sütunda sürdüreceğim. Bu sütunda 5. sayfada işlediğimiz konuların alanını genişletmiş olacağız. Ama uslübumuz, kod-çözücü yöntemimiz, yeni söyleyiş biçimleri geliştirme kaygımız bu sütunda daha fazla gerçekleştirilebilme imkanına kavuşacaktır, diye düşünüyorum.

Ölü, kuru yazılar yazmak istemiyorum. Yazının bir ruhu olmalı. Yazarın geliştireceği üslup veya üsluplar, yazarla okuyucuyu keyifli ve mümkünse hikmetli bir yolculuğa çıkarabilmeli. Okuyucunun, metinleri olduğu gibi kolayca tüketmek yerine, sürekli yeni sorular sorabilmesini mümkün kılabilecek, zihnini her daim açık tutacak metinler çıkarmak istiyorum.

Gazete yazarlığını, salt kuru, ruhsuz siyasi analizlere indirgeyen anlayışı reddediyorum. Yazarın ilgi alanının geniş olması, farklı şeyler söyleyebilmesini ve farklı söyleyiş biçimleri geliştirebilmesini kolaylaştıran bir faktördür.

Burada özetle çerçevesini çizmeye çalıştığım şeyi gerçekleştirmeye çalışırken siyasetin yanısıra kültür, sanat ve düşünce dünyamıza da katkılarda bulunmaya, bu bağlamda yapılan katkıları sizinle paylaşmaya çalışacağımı da belirtmek istiyorum.

Dünkü yazımda, Türkiye''de okuyucunun pasif bir "nesne" olarak görüldüğünü, okuyucunun gazetenin söyleminin belirlenmesine ve üretim sürçlerine katılabilmesinin yollarının açılması gerektiğini, bunun ilk akla gelen yönteminin okuyucuyla "diyalojik bir konuşma" içine girmek olduğunu vurgulayarak, bugün okuyucularımda gelen mektupları, metinleri, görüşleri değerlendireceğimi belirtmiştim.

Bugün yalnızca bir okuyucu mektubu yayınlayacağım. Yarın birkaç mektupla birlikte bu mektuplarda dile getirilen eleştiri ve görüşleri tartışacağım.

Bugünkü mektup, dil sorunu dolayımında önemli noktalara dikkat çeken Mustafa Balcı isimli bir okuyucuma ait:

Çeşitli Yönleriyle Dil Sorunu

"Sayın Yusuf Kaplan,

Pazar (20 Kasım) günkü yazınızı okuyordum; yazınızın baş taraflarındaki "(linguisticste ve filoloji)''ye gelince, kaldım, yazının aşağısına inemedim. Bu milletin aydınları "şemsiyeler gibi felâketlerin en şakacısına açılıveren onlar" fehvasınca batıya bu derece niçin açılıveriyorlar anlamıyorum. Günlerden beri takip ediyorum; Clintürk yazıyorsunuz! Neden? Neden Kılintürk değil. Niye sömürge aydını tipi çiziyorsunuz? Siz ki Edward Said''i bize okutacak kırattasınız. Hiç düşündünüz mü; sizden öncekiler, "filologie" yazsalardı, siz bugün "filoloji" yazamayacaktınız! İngilizce karşısındaki bu tabasbusunuz niye? Aydınlarımızın islamcıları (bu kelimeyi sevmiyorum ama ne demek istediğimi inşallah anlamışsınızdır) bari yerli olmayı becerebilselerdi!!! Güzelim ''dil bilimi'' veya ''dilbilim'' (bu son şekil Türk dil bilgisi kaidelerine aykırı lâkin terim olarak ilgili çevrelerde oturmuş durumda) kelimeler dururken ''linguistics''te'' gibi bir ucubeyi burnumuza dayamanın hikmeti ne ola? Ben bu tavra -hakkınızı helâl edin amma- aydınlarımızın İngilizce (veya Almanca veya Fransızca) karşısında tabasbus etme temayüllerine bağlıyorum. Diyeceksiniz ki ''dil bilimi'' veya ''dilbilim'' benim ifade etmek istediğimi karşılamıyor, o zaman ''linguistik'' deyin efendim! Kaldı ki, siz kullanırsanız kelime bir süre sonra sizin kastettiğiniz anlamı da karşılar hâle gelecektir. Said Halim Paşa ''crise'' kelimesine karşılık bulacağım diye göbeğini boşuna mı çatlattı? Sabahlara kadar beynini zorlayarak, tartışmalara girerek niye vaktini zayi etti acaba? Pekalâ, crise yazar geçerdi. Veya kriz yazardı. Ama ''buhran'' gibi mükemmel bir kelimeye ulaşmak hayal olurdu tabii ki!!!

Sayın Kaplan, mesuliyetlerinin fevkinde ve müslüman bir aydın olarak dil konusunda daha hassas olmak zorundasınız! Merhum Cemil Meriç, Kamusu namusa benzetirken kastını aşmış olabilir miydi?"

Mustafa Balcı kardeşimin dikkat çektiği noktaları ben de önemsiyorum. Yarınki yazımda yayınlayacağım diğer mektuplarla birlikte Sayın Balcı''nın mektubunda katıldığım ve katılmadığım noktaları tartışacağım.

24 yıl önce
Okuyucularla başbaşa...
Partiler ve cemaatler
Gelenek derken…
ABD: Bana ‘PYD terör yapıyor’ dedirtemezsiniz
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!