“Rusya'yla ilişki kopmaz, Rusya aks / eksen ülkesidir. Yarın Batı'yla başımız belâya girdiğinde yapayalnız kalmamak için Türkiye, düşmanlarını azaltmak, müttefiklerini çoğaltmak, bunun için de denge stratejisi izlemek zorunda” dediğimde topa tutulmuştum.
Oysa Suriye de, Türk cumhuriyetleri de, ne yazık ki,
. Bu nedenle, Suriye'de de, Türk cumhuriyetlerinde de
tahmin ettiğimizden de fazla ve derindir.
O yüzden ancak bundan sonraki süreçte
... Türk cumhuriyetlerini düşürmek üzere olan
...
Ve
Nihayet!
Türkiye'nin uzun vadeli projesi, elbette ki,
olmak zorundadır. İslâm Birliği, şu ân hayal gibi gözükebilir ama sadece
sulha, sükûna, huzura kavuşabilmesinin
Bu, bir ezber değil. Aksine tarihî gerçekler bunun en müşahhas göstergesidir:
liderliğinde, veziri
ferasetiyle ve
çeyrek asırda ekilen tohumlar sayesinde, üç kıtada, merkezinde bizim bulunduğumuz coğrafyada tarihte benzerine rastlanmamış kalıcılıkta, çapta ve ufukta İslâm Birliği gerçekleştirilmişti.
üç kıtanın dört bir köşesinde müştereken gerçekleştirdikleri bu muazzam bütünleşme,
temellerini atmıştı.
Bu, kısaca,
hayata geçirilmesiyle gerçekleştirilen, sadece
Selçuklu'nun başlattığı, Osmanlı'nın zirveye ulaştırdığı
En önemlisi de farklı
nasıl bir arada, birbirlerinden beslenerek yaşatabileceğini gösteren
büyük bir atılım gerçekleştirdi.
Bugün bize farklı kültürleri, inançları bir arada yaşatabilmenin tek yolunun
olduğunu söyleyen, zihni çağdaş hurafeler çöplüğüne dönüşen, tarih bilinci linç edilmiş sözümona aydınlarımıza bu bin yıllık muazzez medeniyet tecrübesini dizlerini büküp adam gibi incelemeyi tavsiye ediyorum.
Özünü, özsuyunu Peygamberimizin (sav) Medine modelinden alan,
bu bin yıllık medeniyet tecrübesini
tecrübesinden de,
,
medeniyet tecrübelerinden de ve nihayet dört asırdır dünyaya hükmeden, dünyanın kanını emen,
herkese hayat hakkı tanıyan, bütün medeniyetlerden beslenen ve hepsini besleyen
olmasıdır.
O yüzden kimse bize “
. Yeniden keşfedilmeyi, yenilenerek geliştirilmeyi bekleyen bu muazzam ruh atılımına enlemesine ve boylamasına derinden bakılsın.
Ve şu aslâ unutulmasın:
: Laiklikte ısrar edersek bu toplumun varlık nedenini oluşturan, tarih yapmasını mümkün kılan İslâm'ın sunduğu ruhunu yok etmekten, ruh köklerini kurutmaktan başka bir şey yapmış olmayız. Sonuçta bu toplumda yapay sorunlar icat edip bu toplumun tarihî bir yürüyüşe soyunmasının önüne takoz dikmiş oluruz.
, bize ait bir tecrübe değildir. Dışardan devşirilmiş, bu topraklarda hiç bir karşılığı olmayan, Batı'da da kıyasıya tartışılan ithal bir projedir.
Ancak
olmak gerekiyor: İki asırdır
. Önce
ve İslâm dünyasının bağımsızlığına kavuşması gerekiyor.
Türkiye'nin yörüngesini bulmasını, maddî ve manevî bakımdan güçlenmesini ve İslâm dünyasının bağımsızlığına kavuşmasını sağlayacak kısa, orta ve uzun vadeli stratejileri adım adım hayata geçirmemiz gerekiyor...
Soru şu burada: Peki, ne yapılması, nasıl hareket edilmesi gerekiyor öyleyse, bu geçiş sürecinde?
Yapılması gereken şeyi kısaca şöyle özetleyeyim:
öncelikle.
geliştirdiğim böylesi bir tarih felsefesinin ilkesi şu:
***
Ancak iki yolculuk tamamlandıktan sonra bir
gerçekleştirebilmemiz ve İslâm dünyasının birleşmesini sağlayacak adımları hayata geçirmemiz mümkün olabilir.
***
, elbette. Ama Rusya'yla ilişkiyi mandacılık olarak görmek basiretsizliktir.
Denge dehasıydı!
Basiret ve feraset, diyorum! Aklımızı başımıza devşirelim lütfen!
***
Türkiye, laik bir ülkedir. Altını çizerek tekrarlıyorum:
O yüzden bir asırdır bu milletin burnundan getiriyorlar!
Yine o yüzden istiklal ve istikbal mücadelesi veriyoruz. Her türlü tasma'dan kurtulabilmek için.
O yüzden Rusya'yla denge stratejisi üzerinden yeniden kurulan ilişkiler, bizim orta ve uzun vadede bölgemizin ve dünyanın tarihini şekillendirecek
ulaşmamıza imkân tanıyacaktır.
***
Özetle burada anlattıklarıma kör kütük
yalnızca.
