|
Selefîlik, tasavvuf ve Protestanlaşma tehlikesi (2)

Tarihi, karşılaştırmalı olarak okumak, hem tarihi, hem de günümüzü daha sağlıklı anlama ve anlamlandırma imkânları sunabilir önümüze.

Batı dünyasının yaşadığı en temel sorun, ontolojik güvensizlik sorunudur: İslâm dünyasının temel sorunu ise epistemolojik güvensizlik sorunu.

Batı''daki ontolojik güvensizlik sorunu, modernlikle birlikte Tanrı fikrinin yitirilmesi ve insanın Tanrı katına yükseltilmesinden kaynaklanan derinlikli bir yön ve anlam, varlık ve hakîkat bunalımının adıdır. Bu bunalım, epistemolojik güvenlik alanlarının genişletilmesiyle örtülmeye çalışıldı.

Epistemolojik güvenlik alanlarının genişletilmesi, temel varoluş, hakîkat ve anlam sorunlarını bastıracak, unutturacak kadar -önce modernlik sürecinde- doğa, bilim, teknoloji gibi güç üreten araçları kontrol ederek hayatı ve insanı kontrol ve kolonize etme biçimlerine sahip olma çabasıdır. Postmodern süreçte, bu çaba, yerini, örtük kontrol ve kolonizasyon girişimlerine terketti: Bu kez dış dünya değil, insanın iç dünyası, arzuları, hazları, içgüdüleri ayartıcı ve baştan çıkarıcı estetize yöntemlerle kontrol ve kolonize ediliyor.

Postmodern süreçte, medya, müzik ve eğlence endüstrisi, insanları hayattan kaçıran niteliksiz ve korunaksız sığınaklara, din-dışı tapınak alanlarına dönüştü.

İslâm dünyasında ontolojik güvensizlik sorunu yaşanmadı; İslâm''ın algılanması ve uygulanması meselesi etrafında yoğunlaşan epistemolojik bir bunalım, kaos ve belirsizlik yaşanıyor.

Batı''da omurga ve ruh çökerken, İslâm dünyasında İslâmî bünye sakatlandı, dil çözüldü.

En temel meselemiz, bu İslâmî bünyeyi yeniden sıhhatine kavuşturacak, hayata yeniden ruh üfleyecek İslâmî bir dilin geliştirilmesini mümkün kılacak zihnî bir silkinme iradesi ortaya koyabilmektir.

Batı''dan gelen modern meydan okuma, entelektüel bir derinleşme ve özgürleşme pratiği üretmedi. Aksine başka medeniyetlerin, dinlerin ve felsefelerin kendi entelektüel dinamizmlerini yok etmekle sonuçlandı: Sözgelişi, Aydınlanma devrimleri, bütün dünyaya tek tip / seküler bir insan, dünya ve Tanrı algısını evrensel algı olarak dayattı.

Batı dünyasının geliştirdiği bu saldırı, sömürgecilik ve emperyalizm tecrübeleriyle birlikte fiîlî bir saldırıya ve yıkıma dönüştü. Sonuçta dünyanın bütün coğrafyaları sömürgeleştirildi; doğal kaynakları ise Batılılar tarafından kontrol altına alındı.

İşte Batı''dan gelen ve insanlık tarihinin akışını durduran bu saldırıya, İslâm dünyasında iki tür tepki geliştirildi.

Birinci tepki, selefîlik reaksiyonu; ikinci tepki ise sufizm atraksiyonu şeklinde tezahür etti. Selefîlik, İslâm''ı dünyevî bir ideolojiye indirgeyen reaksiyoner, savunmacı ve yenilgi psikolojisine dayanan bir tepkiydi: Aksiyon ve fikre dayalı bir cevap üretme biçimi olmadığı için, modernliği yeniden üretmekle ve pekiştirmekle sonuçlandı.

Klasik selefîlik, bir reaksiyon hareketi olmaktan çok, her alanda kıblenin karartılmasına karşı geliştirilen sıhhatli bir arınma hareketiydi. Klasik temsilcisi İbn Teymiye olan bu hareket, sonunda, Gazâlî-Râzî geleneği çerçevesinde teşekkül eden, İslâm düşüncesini, antik Grek, Helenistik, Pers ve Hint “düşünce” geleneklerinin etkilerinden kurtarıp ilim, irfan ve hikmet sütunları üzerinde yükselen özgün İslâm düşünce geleneğinin oluşmasında gözardı edilemeyecek roller üstlenmişti.

Modern selefîlik, Kemal Ersözlü''nün tanımlamasıyla “selefsiz selefîlik”tir; İslâm düşünce geleneğiyle derin ilişki ve irtibat içinde olmaktan uzaktır; aksine modern, reaksiyoner ve algı biçimlerimizi ideolojikleştirici ve kötürümleştirici bir harekettir. Sonuçta bu hareketin, İslâm''ın derûnî idrak ve marifet dünyasını ıskalaması, İslâm''ı aydınlanmacı rasyonalist, sığ bir ideolojiye indirgemesi, İslâm''ın kozmolojik tasavvurunu kolaylıkla kozmografik alana hapsetmesi, kaçınılmaz olarak İslâm''ı Protestanlaştırma projesine su taşımasıyla sonuçlandı. Dünün radikal hareketlerinin bugünün postmodern söylemlerine mal bulmuş mağribi gibi sarılmalarının nedenleri burada gizli. Kaldı ki, bu hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü bu hareket İslâm''ı bir dönem “terakkici”, bir dönem “sosyalist”, bir dönem “liberal” söylemlere eklemlemekten başka bir şey yapamadı; yapamazdı da zaten.

Modern selefîliğin Protestanlaştırıcı rolü, şimdi sufizm''e biçilmeye çalışılıyor. Selefîlik reaksiyona dayanıyordu; tasavvuf ise türlü atraksiyonlara malzeme / meze yapılıyor. Sufizm meselesini de Pazartesi günkü yazıda müzakere edelim…

15 yıl önce
Selefîlik, tasavvuf ve Protestanlaşma tehlikesi (2)
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî