|
Türkiye"nin (ham) hayali Avrupa"nın hayaleti (1)

Türkiye''de kimse olanları görmez; görmek istemez; hemen her kes/im, kafasındaki, hayalindeki, saplantı haline getirdiği şablonlarındaki Türkiye''yi gerçek Türkiye sanır. Ve bunu dayatır

Türkiye, ne olduğuna, nasıl bir şey olduğuna şu ya da bu şekilde karar verilebilmesi pek de kolay olmayan tuhaf bir ülke. Dışardan bakan insanlar bu tanınamaz hale getirilen Türkiye''yi Türkiyelilerin kendilerinden daha iyi tanıyıp tanımlayabiliyorlar.

Oysa bu gerçekten ürkütücü bir şey: Düşünsenize, bir toplum kendisini tanıyamıyor ve tanımlayamıyor. Bir yabancı, Türkiye''yi Türklerden daha iyi tanıyıp tanımlayabiliyor. Sadece trajik değil, traji komik bir durum bu.

Mesela Edward Mortimer''den Philip Robins''e ve Kevin Robins''e kadar dünyada Türkiye üzerine araştırma yapmış yabancıların yaptıkları tanım çok net: Müslüman toplum, Laik devlet. Türkiye, elitlerle-toplumun kimlikleri çatışan bir ülke.

Oysa bizim vatandaşlarımızın da, yönetici elitlerimizin de, aydınlarımızın da yapacağı tanımlama "Türkiye laik, demokratik ve müslüman bir ülkedir" şeklinde dümdüz yapılıveren ama gerçekte çok karmaşık bir tanımlamadır. İşte bu dümdüz ama oldukça karmaşık, kafa karıştırıcı vaziyet, ülkede yapay kavgaların ihdas etmesini kolaylaştırıyor.

Türkiye''de kimse olanları görmez; görmek istemez; hemen her kes/im, kafasındaki, hayalindeki, saplantı haline getirdiği şablonlarındaki Türkiye''yi gerçek Türkiye sanır. Ve bunu dayatır.

Yine sözgelişi, Türkiye veya İslam kültürü, düşüncesi, sanatı vesaire hakkında Türk aydınlarından ve Türkiye''den bir şeyler öğrenebilmeniz çok zordur. Kafanız karma karışık olur. Karşı karşıya kalacağınız kafa karışıklığının traji-komik görünümler alan boyutları, küçük dilinizi yutmanıza yeter de artar bile. Eğer Türkiye ile, İslam kültürü, sanatı vesaire ilgili sağlıklı, yeni, yaratıcı bir araştırma yapmak istiyorsanız, ilk yapacağınız şey, "Türkiye''nin dışı"na çıkmaktır.

İnsanların kafalarının bu denli karışık olduğu başka bir ülke çok zor bulunur dünyada. Bunun en önemli nedenlerinden biri, bizim dünyada sömürgeleştirilmeyen ama kendi kendini sömürgeleştirmeye aşkla ve şevkle çalışan tuhaf, yönünü yitirmiş, nereye doğru gittiğini de bilemeyen acınası-gülünesi bir ülke olmamızdır.

İslam ve Avrupa Birliği ilişkilerinin tartışıldığı ama hemen hemen dişe dokunur hiçbir şeyin söylenmediği ATV''nin son Siyaset Meydanı''ında, bu kafa karışıklığının "İslamcı" aydınlara da fena halde sirayet ettiğini gördük.

Konu, Avrupa Birliği ve İslam ilişkileri. Konukların etrafında dönüp dolaştıkları şeyler, Kur''an''da Rum Suresi''nin Avrupa Birliği''ne girmemizi, yürümemizi ima eden mesajlar içerdiği(!); Avrupa''nın bir ülkü, bir hayal, bir heyecan olduğu (sahi, bizim için mi?); kendimize çeki düzen vermemize imkan tanıyacak, bizim demokratikleşmemize, insan haklarına saygılı bir ülke haline gelmemize, kalkınmamıza, büyümemize yardımcı olacak bulunmaz bir imkan ve fırsat sunduğu.. vs. vs. gibi konulardı. Katılımcılar, söyledikleri şeylerle, hem oradaki gençleri, hem de izleyicileri düşündürmek yerine güldürdüklerini farkedebildiler mi, bilmiyorum.

Hiç kimse, Avrupa Birliği nasıl kurulmuş bir örgüt? Hedefleri neler? Avrupa kim? Siyasi, kültürel, ekonomik ve stratejik olarak yapılan Avrupa tanımları neden hiçbir şekilde örtüşmüyor? Avrupa, Türkiye''yi neden AB''ye aday yapmaya karar verdi? Ve niçin şimdi? Türkiye, başvuru tarihi açısından bakıldığında, AB''ye ilk girecek ülkeler arasında yer alması gereken ülkelerden biri olmasına rağmen, niçin bugüne kadar bekletildi de, birdenbire AB''ye alınma süreci başlatıldı? AB, Türkiye''yi niçin ve hangi özelliklerinden ötürü klübe dahil etmek istiyor? "Medeniyetler çatışması" gerçekten bitti mi? Yoksa başka bir şeye dönüştürülerek daha sofistike şekillerde mi sürdürülüyor? ABD, Türkiye''nin AB''ye girmesi için neden yoğun çaba gösterdi? Sofistike söylemlerle yeniden tarih sahnesine çıkma emareleri gösterdiği görülen İslam medeniyetinin geleceği açısından bakıldığında Türkiye''nin AB klübüne dahil edilecek olması ne anlam ifade ediyor olabilir? Tıpkı Osmanlı durdurulması gibi, yakın gelecekte Osmanlı''nın misyonunu yeniden icat etmeye kalkışabilecek bir Türkiye''nin böylesi bir işe kalkışmasını ("Türkiye hayaleti"nin gelişini) önlemek için ülkemiz ABD''nin de yüksek katkılarıyla AB''ye dahil edilerek eli kolu bağlanmış, tarihi misyonunu üstlenmesi engellenmeye çalışılmış olabilir mi?

Hiç kimse, nedendir bilinmez, bu ve benzeri hayati soruları sormadı.

Konuyu tartışmaya Çarşamba günü devam edeceğiz.

24 лет назад
Türkiye"nin (ham) hayali Avrupa"nın hayaleti (1)
İşgalcinin yumuşak karnı
ABD hegemonyasını nasıl kaybetti? Erdoğan’ın tezleri nasıl doğrulanıyor?
Kuran’ı beşerileştirme arayışı tahrifattır
Ekonomik yaptırım tehdidi
“Almanlar et başında”