|
Irak’ta yeni bir Kerbela istemiyoruz

Müslümanların dirilişini, uğradıkları zulümden çıkıp özgürleşmelerini ve yeni bir medeniyet kurmalarının simgeleyen Hicret’in 1439. yılını idrak ettik. Kuşkusuz sembolik anlamı olan yıl dönümlerinin yeniden bir muhasebe yapmaya imkan vermesi bakımından önemi büyüktür. Yeni hicri yıl ile yeni planlar, yeni umutlar ve yeni hedefler koyarken nerede ise hicri yılın benimsendiği tarih kadar eski olan bir hüzün de beraberinde gelmektedir.


Hiç mi sevinmeye hakkımız yok, zaten İslam alemi perişan, kendimizi bir çıkmazda görüyoruz, bırak da bari hicretimizi sevinerek yaşayalım diyecek dostlara sözün ustası, şairlerin sultanı Fuzuli’den bir hatırlatma yapalım: “
Mâh-ı Muharrem oldu meserret harâmdır/Mâtem bugün şerî’ate bir ihtirâmdır”.
Evet hicri yıl Muharrem ayı ile başlıyor. Bu ay iktidar uğruna, menfaatleri sevdasına kan dökenleri ve zulmü asumana çıkaranları, bunu Ehl-i Beyte yapma sapkınlığına düşenleri ve Müslümanların kendi kendilerine kötülük yapmaya başlamalarını hatırlatıyor.
Muharrem ayı asırlardır zihinlerden silinmeyen bir yarayı, tertemiz kalplerde oluşmuş bir lekeyi, saf gönüllerde meydana gelmiş bir yanığı yani Kerbela’yı hatırlatıyor.
Zulümden önce ve zulümden sonra Müslüman dünyasında meydana getirdiği ve hala devam eden tahribatı hatırlatıyor. Bu yüzden o koca şair bu ayda sevinmeyi haram görüyor.

Belki çok hüzünlü bir giriş oldu. Ama İslam alemine ve en yakın coğrafyalarımıza ve hatta içimizdeki çekişmelere baktığımızda Kerbela’nın nasıl bir etki gösterdiğini nelere mal olduğunu anlamamak için özel bir gayret göstermek gerekir.

KERBELA’DA NE OLDU?
1337 yıl önce, 10 Ekim 680 tarihinde kendisine sunulan ile iktifa etmeyen iktidar düşkünlerince Hz. Hüseyin ve beraberindeki yetmiş kişinin şehit edilip, defnedildiği bu küçük şehir İslam tarihi boyunca hem hüznün ve masumiyetin hem de iktidar hırsının ve zulmün sembolü olmuştur.
Orta çağlardan günümüze Müslümanlar arasında yaşanan bütün çatışmalarda ileri sürülen tezler için meşruiyet aranan bir başlangıçtır Kerbela.
O günden bu güne üretilen teolojik düşüncelerin, akımların ve mezheplerin çıkış noktasını teşkil etmiştir. Elbette ilk fikir ayrılıkları bu tarihten önce başlamıştı ama Kerbela hadisesi bütün tartışmaları, delilleri, hikmet sevgisini, akıl yürütmeleri bitirmiş ve uyuşmazlıkların, kin ve nefretin, akıl almaz iddiaların ve iftiraların miladı olmuştur. Kendilerini Ehl-i Beyt müdafiî sayanlar, Ehl-i Beyt’e muhabbette onlardan aşağı kalmayıp, Ehl-i Sünnet formülünü geliştirenler hemen her kesim zarar görmüştür Kerbela’da yaşananlardan. Emevî saltanatını yıkıp Abbasilerin ortaya çıkmasına, Selçukluların yükselip inmesine; Osmanlıların üç kıtada varlık gösterip sonra batmasına hep Kerbela’da atılan veya onun üzerinden üretilen fitne tohumları sebep olmuştur.

Günümüzde siyasi ve kültür coğrafyamızda yaşanan sorunları üreten, idare eden ve dağıtan pek çok güç merkezi ve bir çok da sebep bulunmaktadır. Ancak mevcut bölgesel çekişmelerin, Suudi Arabistan-İran nefretinin, Irak’takı iç çatışmaların ve daha pek çok sorunun arkasında yine Kerbela’nın yarattığı, uyuşmayı sürekli reddeden, manipüle edilmeye müsait algı ve aklın alt yapısı vardır. Meseleyi sadece mezhebî bağlamda ele almak, mezhepler arasındaki farklı söylemleri ve ifadeleri sorun olarak göstermek yanlıştır. Sorun bu durumun gelişip büyüdüğü ortamdadır, alt yapıdadır.

YENİ KERBELA KERKÜK’TÜR

Bugün Kuzey Irak’ta hangi sonuç alınırsa alınsın, yarın için hangi plan yapılırsa yapılsın Irak coğrafyasında fitnenin kaynağı olacak yeni bir Kerbelanın tohumları atılmıştır. Yeni Kerbela Kerkük’tür. Tarih boyunca bir Türkmen şehri olarak bilinen ama aynı zamanda içinde barındırdığı farklı etnik, din ve mezhep mensupları ile çoklu kimliği de temsil eden bir şehir idi Kerkük. Batıya göç eden Türklerin ilk iskan alanlarından birisidir. Tarih boyunca bölgeye yerleşen Türkmenler diğer halklar ve buraya yeni gelen yerleşimciler ile kaynaşarak, asırlarca barış içinde yaşamayı bilmişlerdir.

Sadece son çeyrek asırda değil, son yüz yıl boyunca Kerkük’ün genleri ile oynandı. Demografisi değiştirildi. Kimlikler ortadan kaldırıldı. Nüfus kayıtları ve tapular imha edildi. En tabii hak olan can ve mal güvenliği kalmadı. Ölüm ile korkutulan Türkmenler sıtmaya razı edildi.
Kimse bu satırlardan Türklük, Türkçülük veya Kürtlük, Kürtçülük, Araplık sonucu çıkarmaya kalkmasın. Asırlarca bir arada yaşayanların, birbiri ile akrabalık kuranların ve özellikle Türkçe başta olmak üzere doğduktan sonra üç dil ile büyüyenlerin birden Türkçülük-Kürtçülük, Arapçılık hesapları yapmaya başlamaları doğru gitmeyen bir şeyleri işaret etmiyor mu?
Genel olarak Musul ve Kerkük fakat özellikle Kerkük’ün dünya gündemine petrol ile girdiğini herkes bilir. Kerkük’ün iştah kabartan kaynakları İngilizler’in dikkatini çekince buranın kimlik sorunu da tartışılır olmuştur. İngilizlerin Büyük Savaşa sadece burası için girdikleri söylense abartı değildir. O tarihe kadar konuşulmayan, hatta etnik ve mezhebi kimlik sormanın ayıp sayıldığı bu coğrafyaya yeni bir Kerbela ateşi atılmıştır.
Ardından
iktidar hevesine düşmüş, adil bölüşümü idrak etme kabiliyetini yitirmiş yerel yapılar uluslararası imtiyaz avcıları ile iş birliği yaparak bugünü hazırladılar. Şimdi bağımsızlık isteyen Kürtlere, Irak merkezi yönetimine ve Türkmenlere soralım: Bölgenin sahibi siz misiniz uluslararası petrol şirketleri mi?
Olaylar göründüğü gibi gelişirse, etrafında nehirler ve sular olmasına rağmen susuzluğa mahkûm edilen Kerbela şehitleri gibi, enerji kaynağı gölünde yüzen Kerkük de karanlığa adaydır. Duygusallık çözüm değildir. Milliyetçilik ise hiç bu durumun ilacı değildir. Başta Barzani olmak üzere emevîmeşrep iktidar ateşine tutulanların ateşi sönmeden/söndürülmeden bu sorunun da bitirilmesi mümkün değildir.
Önümüzdeki bin yılı rehin alacak yeni bir Kerbela istemiyoruz.
#Irak
#Barzani
#Kerkük
#Kerbela
7 yıl önce
Irak’ta yeni bir Kerbela istemiyoruz
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle