|
Küresel aforizma

Dünya Ekonomik Forumu (WEF), içerde hükümetin ekonomi ile ilgili aldığı kararların ve dünyada faiz indirimlerinin yaşandığı bir dönemde, İstanbul''da başladı. Ekonomide uzman, akademisyen, karar verici ve devlet başkanlarının da katıldığı çok geniş katılımlı bir toplantı WEF.

Toplantıda, ilk gün beklenen olmasa da, elbette başta küresel kriz, ekonomik sistemler, regülasyonlar, yeni oluşumlar veya mevcut kurumlara yeni görevler verilmesine dönük düşüncelerin tartışılacağı beklentisi var.

Aslında bu forum, 15 Kasım''da Washington''da yapılacak G-20''ler toplantısı öncesi bir altyapı oluşturacağı düşünüldüğünden son derece önemli. Ancak ilk gün sonu itibariyle küresel ekonomi ile ilgili sorunlara dönük bir açılım ortaya konmadığı ve bu beklentinin ikinci gün itibariyle kırıldığını söyleyebiliriz.

Krizin ortalarından beri kapitalist ekonomik sistemin rehabilite edilmesinden bahsedilir. Bu konuda bir çok bilim ve siyaset adamı yeni açılımlar olması gerektiğinden bahseder. Ancak şimdiye kadar gerek ABD, gerek AB ülkeleri, gerekse Asya ülkeleri kendi aralarında veya geniş katılımlı olarak yaptıkları toplantılarda MB''larının koordineli hareket etmesi kararı dışında somut bir öneriyi ortaya koyamadılar.

Faiz indirimleri hariç, piyasalara likidite enjekte edilmesi, kurtarma planları, reel ekonomiye dönük destek planları çalışmalarının tamamı küresel bir yaklaşım ve müdahaleyi oluşturmuyor. Bunların tamamı ülkelerin tekil kararları ve uygulamaları.

Görünen o ki bu ülkelerin yaklaşımı öncelikle gemiyi kurtarmak, sonrasında diğer ülkelere oranla nasıl daha fazla ekonomik fayda sağlarımın altyapısını hazırlama derdindeler. Küresel soruna küresel çözüm düşüncesi bir aforizmadan ibaret kalacak gibi görünüyor.

Bu toplantıların bizim açımızdan faydası ilk ağızdan ve yerinde ekonomik durum hakkında uzmanların ve karar vericilerin bilgilerini ve kanaatlerini paylaşma şansına sahip olmak. Bu çerçevede genelde ekonomik performansımızın pozitif yönlerini ön plana çıkaracak söylemlerin dikkat çektiği söylenebilir.

Katılımcıların, ekonomimiz üzerinde bekledikleri en büyük sorun IMF''nin de belirttiği gibi gelişmekte olan ülkelere dönük kredi akışında yaşanacak problemlerdir.

Bu sorunu baştan beri dikkate alan ekonomi yönetimi, İstanbul''da küresel ekonomi tartışılırken Ankara''da ekonomi ile ilgili çalışmaları hızlandırdı. Daha önce 50 bin YTL olan mevduata güvence sınırının yeterli olduğu konusunda ısrarcı olan hükümet, bu miktarı değiştirme yetkisini TMSF''den Bakanlar Kuruluna iki yıllığına geçici olarak devir aldı.

Bu hamlenin iç nedenlerle olmadığı zaten görülüyor. Çünkü bankacılık sisteminde mevduat çıkışına dönük bir tutum veya mevduat sahiplerinin bir rahatsızlığı yok. Ancak ABD ve Avrupa''da yaşanan gelişmelerden, sermaye çıkışını engellemek için garanti sınırının artırılmasından sonra kaçınılmaz bir gelişme idi. Varlık barışı çerçevesinde en önemli kaynağı Avrupa''dan gelecek olan paralar üzerine kuran Türkiye''nin mevduata 50 bin YTL garanti kapsamı yeterli değildi. Çünkü Avrupa''da birçok ülke garanti kapsamını arttırırken bazı ülkelerde sınırsız mevduat garantisi vererek kaynak çıkışını engellemeye, hatta yeni kaynak akışına olanak sağlamaya çalıştılar.

Varlık barışı ile ilgili gelişmelerde sonuçlandırıldı. Buna göre yurtdışından gelecek varlıklar için uygulanacak vergi oranı yüzde iki olarak belirlendi. Yurt içinden sisteme girecek varlıkların vergi oranı yüzde on olarak netleşti.

Hükümet mevduata güvence miktarını gerekli halde arttırma yetkisi alarak bir anlamda hem rekabet oluşturabilecek hem de en önemli projesini bu nedenle zora sokacak bir uygulamanın önüne geçmiş olacak.

15 yıl önce
Küresel aforizma
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle