|

Yehova Şahitleri kimdir, nasıl ortaya çıkmıştır?

Almanya'nın Hamburg kentinde Yehova Şahitleri'ne ait bir merkeze silahlı saldırı düzenlendi. Alman polisi, Hamburg şehrindeki bir kiliseye yönelik silahlı saldırıda çok sayıda ölü ve yaralının olduğunu bildirdi. Yaşanan olayın ardından Yehova Şahitleri'nin kim olduğu merak kazandı. Yehova Şahitleri kimdir? Yehova Şahitleri nasıl ortaya çıktı, inancı nedir, amacı nedir? İşte detaylı bilgiler...

08:34 - 10/03/2023 Cuma
Yeni Şafak
Yehova Şahitleri
Yehova Şahitleri

Almanya'nın Hamburg şehrinde bulunan bir kiliseye silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda ilk belirlemelere göre yedi kişi hayatını kaybetti, ikisi ağır sekiz kişi de ağır yaralandı. Yehova Şahitleri ile ilgililer olayın ardından merak kazandı.

YEHOVA ŞAHİTLERİ KİMDİR?

1870’lerin sonlarında Pennsylvania eyaletinin Allegheny şehrinde Charles Taze Russell’ın liderliğinde ortaya çıkan bu akım -Adventist ve Yedinci Gün Adventist grupları gibi- köken olarak Baptist Papaz William Miller’in (ö. 1849) kurduğu Millerite grubunun dünyanın sonuyla ilgili (millennial) öğretilerine dayanmaktadır. Grup, Russell döneminde önce Zion’s Watch Tower Track Society adı altında 1881’de bir araya gelmiş 1886 yılında Watch Tower Bible and Track Society adıyla devam etmiştir. Diğer hıristiyan gruplarıyla aralarındaki inanç farklılığına, Tanrı’nın en özel ismine ve bu akımın üyelerinin gerçek inananlar (Tanrı’nın kavmi) olduğuna vurgu yapan günümüzde Yehova Şahitleri (Jehovah’s Witnesses) şeklindeki adını ise 1931’de Russell’ın halefi J. F. Rutherford döneminde almıştır.

YEHOVA ŞAHİTLERİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Presbiteryen kilisesine bağlı olan Russell on beş yaşında iken (1867) Kalvinizm’in aslî günah, kader ve ebedî ceza gibi inançlarının Tanrı’nın ilâhî sevgisiyle bağdaşmadığı kanaatine vardı. 1869’da Kitâb-ı Mukaddes’e olan inancını yitirdi. Aynı yıl Adventist hatip Jonas Wendell’in vaazlarından etkilendi ve George Stetson liderliğindeki Adventist Kitâb-ı Mukaddes çalışma grubunun toplantılarına katıldı. 1876’da Herald of the Morning adlı Adventist derginin editörlüğünü yapan Nelson H. Barbour ve John H. Paton ile tanıştı; bunlar, Îsâ’nın ikinci dönüşünün 1874’te gizlice vuku bulduğunu ve samimi hıristiyanların kırk yıllık hasadının başladığını, onun dönüşünün ruhanî olduğunu, bunun da insanları yok etmeyi değil kutsamayı amaçladığını iddia ediyorlardı. Russell bu Adventist inançları The Object and Manner of Our Lord’s Return (1877) başlıklı risâlesinde savundu. Adventist inanç ve pratikler, sonraki dönemde Yehova Şahitleri öğretisinin şekillenmesinde önemli rol oynadı. Fakat daha akımın ilk dönemlerinde Russell, Adventistler’in pazar günü tatiline riayeti ve Yedinci Gün Adventistleri’nin gerekli gördüğü standart perhiz uygulaması gibi ritüelleri reddetti. Barbour’la da Îsâ Mesîh’in kefâreti konusunda görüş ayrılığına düştü ve 1879’da kendi aylık dergisi Zion’s Watch Tower and Herald of Christ’s Presence’i (sonraki ismiyle The Watchtower Announcing Jehovah’s Kingdom) yayımlamaya başladı. Aynı yıl öğrencilerinden Maria Frances Ackley ile evlendi.

1879-1880 yıllarında Amerika’nın yedi eyaletinde, Russell’ın destekçileri ve takipçilerinden Kitâb-ı Mukaddes’i konularına göre inceleyecek otuz müstakil cemaat teşekkül etti. Russell, Kitâb-ı Mukaddes öğrencileri diye adlandırdığı ve “Îsâ’nın gerçek cemiyeti” olarak tanımladığı bu cemaatleri ziyaret etti, onlara seminerler verip örgütlenmelerini sağladı. 1881’de dağınık haldeki cemaatleri birleştirmek için Zion’s Watch Tower Track Society’yi kurdu ve grubun sekreterliğini üstlendi. Bu girişim Yehova Şahitleri’nin başlangıcı kabul edilmektedir. Bu sırada akımın öğretilerinde (dünyanın sonu ve kurtuluşa ereceklerin sayısı gibi konularda) önemli yer tutacak çeşitli rakamsal yorumlar ortaya çıkmaya başladı. Russell, Tanrı’nın krallığını yönetmede Îsâ’ya yardım etmek üzere kendi takipçilerinden oluşacak -sayıları 144.000’le sınırlı- “küçük sürü / kutsanmışlar” ile “büyük topluluk / diğer koyunlar” (dünyevî cennete mirasçı olacak inananlar) şeklinde bir ayırım yaptı. Ertesi yıl bunların Tanrı’nın kutsal ruhu tarafından takdis edildiğini ileri sürdü. 1884’te resmî hüviyete kavuşan bu grubun başkanı oldu. 1886’da grubun ismini Watch Tower Bible and Track Society şeklinde değiştirdi. 1891’de Allegheny’de akımın ilk millî kongresini topladı. 1900’lerin başlarında yarım ve tam zamanlı binlerce kitap ve dergi dağıtıcısı görevlendirdi, yabancı misyonerlik şubeleri kurdu (İngiltere, Almanya, İsviçre ve Avustralya). Dünya genelinde kendisinin International Bible Students diye adlandırdığı yaklaşık 900 cemaat Russell’ı papaz olarak seçti.

Bu ilk kurumsallaşma girişiminin ardından Russell, 31 Ekim 1916’da ölümüne kadar hayatının büyük bölümünü grubun öğretilerini -Kitâb-ı Mukaddes’in hakikatini- yaymak için yazmaya, aynı zamanda Amerika içinde ve dışındaki cemaatlerini ve takipçilerini örgütlemek ve seminer vermek için seyahat etmeye hasretti. 1886’da Millennial Dawn (daha sonraki ismiyle Studies in the Scriptures) başlığı altında yedi cilt halinde planladığı, fakat altı cildini tamamlayabildiği (1886-1904) kitap serisini yayımlamaya başladı. Ancak bu gelişmeler, akım içinde ve yönetim hiyerarşisinde kadının yeri ve rolü gibi iç problemlerle gölgelendi. Grupta kadınların da erkek üyeler gibi aktif yayımcılık ve misyonerlik yapmalarına rağmen grupta yönetici konumuna gelmelerine ve yerel cemaatlerde kıdemli üye olarak hizmet etmelerine izin verilmemekteydi. Organizasyon içinde Russell’a denk konumda bulunma iddiasında olan eşi 1897’de grupla ve eşiyle yollarını ayırdı; 1908’de de şartlı boşanmaları gerçekleşti.

1909’da Russell, grubun basın yayın merkezini New York’un Brooklyn semtine taşıyıp oluşturduğu bu yeni komplekse Bethel (Tanrı’nın evi) adını verdi. 1913’te kitap serisinin ilk cildini The Divine Plan of the Ages adıyla yeniden yayımladı. Burada Kitâb-ı Mukaddes’in peygamberler kısmını inceledikten sonra Tanrı’nın insanlığın kurtuluşu için olan planını deşifre ettiğini, Tanrı’nın krallığının 1914’te kurulacağını ileri sürdü. I. Dünya Savaşı başlayınca Russell’ın müridleri cennete gideceklerine emindi. Fakat 1915 yılının sonlarına doğru Russel, dünyanın sonuna ilişkin kehaneti gerçekleşmeyince, Osmanlı Devleti’nin yenilgisini sonun başlangıcı olarak yorumladı. Kitâb-ı Mukaddes’in tek otorite kaynağı olduğunu ileri sürdü ve “Millennial Dawn” başlıklı yazılarının kutsal metinleri anlamada rehber kabul edilmesinde ısrar etti. Ancak günümüzde Russell’ın çalışmaları yeniden basılmamakta, akımın yönetici heyeti tarafından yapılan çalışmalarda Russell yanılabilen bir kişi diye nitelenmekte, grubun ilk dönemlerine ait öğreti ve pratiklerin daha sonra terkedildiği belirtilmektedir.

Arkasında kurumsallaşmış zengin ve dinamik bir grup bırakan Russell, kendisinden sonra halef tayin etmemesine rağmen Joseph Franklin Rutherford Ocak 1917’de grubun başkanı oldu. Rutherford’un liderliği grup içinde muhalefete ve bölünmelere yol açtı; üyelerden bir kısmı Russell’ın görüşlerine bağlı kalarak gruptan ayrıldı. 1906’da gruba katılan Rutherford hukukçu kimliğinden dolayı kısa sürede grupta popüler hale gelmişti. Rutherford, Russell’ın Studies in the Scriptures’ine hâşiye olarak yazdığı The Finished Mystery’de (1917), Amerika Birleşik Devletleri’nin I. Dünya Savaşı’na katılmasını şiddetle eleştirdiği ve grubun askerlik hizmetinde bulunmayı reddetmesini teşvik ettiği için kendisi ve grubun yedi yöneticisi casusluk ve isyan suçundan mahkûm edildi. Dokuz ay hapis cezasından sonra temyizle serbest bırakılan Rutherford grubun kurumsal yönetimini sıkı kontrol altına alıp merkezîleştirdi ve kendisini destekleyenleri önemli mevkilere getirdi. 1919’da ve daha sonraki yıllarda grubun yönetiminde, üyelerin sorumluluk, vazife ve faaliyetlerinde yeni düzenlemeler yapıldı. Bunlar, üyelerin haftalık vaazlarının rapor edilmesi, aylık misyonerlik çalışmalarının ayrıntılı biçimde kaydedilmesi, grubun ibadet mekânı olan “kingdom hall” (krallık binası) adı verilen mâbedlerinin, The Golden Age (daha sonra Awake adıyla) ve The Watchtower adlı dergilerin yayımlanması, bu dergilerin grubun inanç ve davranışlarına kaynak olması, dergilerin hem cemaat halinde hem ferden okunması, pazar günleri “kingdom hall”lerde Kitâb-ı Mukaddes mütalaalarında da kaynak olarak kullanılması, kapı kapı dolaşarak vaaz ve öğretim faaliyetlerinin sürdürülmesi gibi düzenlemelerdir. Rutherford’un bu reformları grubun öğretilerine ve yayınlarına da yansıdı. 1921’de yazdığı Harp of God’da farklı yorum ve görüşler ileri sürdü. Russell’ın siyonist görüşünü terketti ve grubun Tanrı’nın krallığıyla ilgili önceki tahminlerinden (1874, 1914) uzaklaşıp İbrânî atalarının 1925’te döneceğini ve Kudüs’ün yeniden inşasına yardım edeceğini, Tanrı’nın krallığının da bu yılda ve daha sonra (1940) gerçekleşeceğini ileri sürdü. Temmuz 1931’de Ohio’nun Columbus şehrinde düzenlenen yıllık toplantıda İşaya kitabındaki bir pasaja (43/10) gönderme yaparak grubun ismini Jehovah’s Witnesses olarak değiştirdi. 1932’de kıdemlilerin yerel seçimine dayanan sistemi kaldırdı ve 1938’de teokratik kurumsal sistemi getirdi. Ardından dünya genelinde cemaatlerdeki tayinler Brooklyn’deki merkezden yapılmaya başlandı. II. Dünya Savaşı yıllarında Rutherford ifade ve basın hürriyeti, toplanma ve kitap dağıtma hakkı, bayrağı selâmlamaktan ve askerlik hizmetinden muaf tutulma talepleri gibi mücadelelerinde Yehova Şahitleri’ne rehberlik etti. Teşkilâtçı karakteri sayesinde onun liderliğinde grubun yayınları artıp çeşitlendi, üyeleri ve tam gün çalışanları Amerika içinde ve dışında çoğaldı. Rutherford’un dönemi Yehova Şahitleri’nin karizmatik yapıdan kurumsal otoriteye dönüşüne damgasını vurdu.

Grubun üçüncü başkanı Nathan Homer Knorr gençliğinde Hollanda kilisesine devam etmiş, on sekiz yaşında gruba üye olmuş ve Brooklyn’deki yayın merkezinde gösterdiği çaba ile kısa sürede grubun yönetim kurulu üyeliğine yükselmişti. Knorr’un uzun süren başkanlığı döneminde (1942-1977) Yehova Şahitleri’nin kurumsal büyümesi yeni bir ivme kazandı, daha gelişmiş teknik ve reklam yöntemleriyle popülerliği arttı. Ayrıca grubun inanç, ritüel, eğitim, yayın ve uygulamalarında standartlaşma sağlandı. The Truth Shall Make You Free (1943), Let God Be True (1946), Aid to Bible Understanding (1971) gibi kaynak kitaplarla doktrinlerinde, New World Translation of the Holy Scriptures (1961) adlı kutsal kitap tercümesi ve The Truth That Leads to Eternal Life (1968) başlıklı kutsal metin çalışmasına yönelik el kitabı ile grubun bütün ibadetlerinde, mütalaa kurslarında, dinî yapılanma ve yönetim hiyerarşisinde çalışacaklar için oluşturulan eğitim programında da standartlaşma gerçekleştirildi. Seleflerine göre daha mütevazi olan Knorr, grup içi birlik ve bütünlüğü sağladıktan sonra yeni şubeler açmak üzere seyahatlere çıktı. Avrupa, Asya, Latin Amerika, Ortadoğu gibi bölgelerde misyonerlik faaliyetlerini arttırıp grubun uluslararası boyutunu daha da geliştirdi. Onun döneminde şube sayısı yirmi beşten doksan yediye yükseldi. 1960’lı yılların sosyokültürel kargaşaları üzerine grup içi ahlâkı ve dinî hayatı tesis etmek için sıkı düzenlemeler getirdi. 1971’de Îsâ’nın havârileri modelinden ilham alınarak gerçekleştirilen yeni yapılanma doğrultusunda yönetim liderliği başkan yerine yeni oluşturulan yönetici heyete verildi. Yeni heyet “kutsanmışlar” arasından bir başkanla on bir kıdemli üyeden meydana geliyordu. Heyet bağlayıcı emirler verme, grubun mal varlıkları üzerinde yasal otoriteyi elinde bulundurma, yayınları onaylama, inanç, görüş ve davranışlarla ilgili meselelerde son kararı verme gibi yetkilere sahipti. Yehova Şahitleri, 1966’dan itibaren heyecanlı bir şekilde dünyanın sonuyla ilgili kehanetleri yaymaya başladılar ve 6000 yıllık insanlık tarihinin 1975’te sona ereceğini ileri sürdüler. Bu kehanet gerçekleşmeyince üyelerin bir kısmı gruptan ayrıldı. Yehova Şahitleri, yurt dışında sıkı misyonerlik programıyla üye sayısı arttırılsa da Amerika Birleşik Devletleri’nde kaybettiği prestiji ve popülariteyi tekrar kazanamadı.

Knorr’un ardından liderliği üstlenen yönetici heyet üyesi Frederick William Franz döneminde (1977-1992) azalan üye sayısını arttırmak için hummalı bir yayım programına başlandı; New World Translation of the Holy Scriptures’ın yeni versiyonu (1984), Vahiy kitabı üzerine yeni yorumlar (1988) ve iki ciltlik Kitâb-ı Mukaddes ansiklopedisi (1991) neşredildi. Selefi Knorr gibi Franz da dinî eğitim programlarına ve yerel cemaatlerin iyileştirilmesine ağırlık verdi. Knorr’un sekreterliğini yapan yönetim üyesi Milton George Henschel 1992’nin sonuna doğru Yehova Şahitleri’nin beşinci başkanı oldu. Henschel döneminde bireysel otoriteden birleşik bürokrasiye geçiş tamamlandı. Henschel selefleri gibi Yehova Şahitleri’nin yaşlı neslindendi; bunlar, Îsâ’nın geri dönüp yeryüzünde kurulacak cenneti yönetmek için kendilerini gökyüzüne götüreceğine inanıyordu. Fakat Henschel döneminde grup bu inancı terketti. 1995’te Îsâ’nın sözlerini yorumlama yetkisi yaşlı yönetici heyetin (kutsal otoritenin) elinden alınarak dünyevî otoriteye verildi. Bu değişiklik grubun yönetim mekanizmasında, kutsal otorite ve yetkilerde büyük değişimlere yol açtı. Ekim 2000’de yaklaşık 100 kadar cemaat, kendi başkanlarının ve yönetim kurulu üyelerinin yönetici heyetten tamamen ayrılacağını bildirdi. Bunun üzerine yaşlı yönetici heyetin bütün üyeleri istifa etti. Başkanlığa Don Alden Adams getirildi. 25 Ağustos 2005’te idarî mevkiler çok yaşlı ve kıdemli üyelerden alınıp 1935’ten sonra doğan daha genç nesle verildi. Eski üyelerin hukukî otoriteleri ve yetkileri kaldırıldı, yalnız mânevî rehberliğe devam etmelerine müsaade edildi.

YEHOVA ŞAHİTLERİ NEYE İNANIR?

Yehova Şahitleri’nin dinî inançları Kitâb-ı Mukaddes’e dayanmakta olup kendine has Amerikan Protestan, özellikle de Adventist karaktere sahiptir. Fakat yine de inanç ve pratikle ilgili önemli konularda diğer Protestan mezheplerinden ayrılır ve bu mezhepler tarafından sapkın kabul edilir.

Sadece bir Tanrı vardır; O da kendini Mûsâ’ya YHVH (Jehovah/Yehova) ismiyle izhar eden (Çıkış, 3/14) tanrıların Tanrı’sıdır. Genellikle Protestan Kitâb-ı Mukaddes mütercimleri İngilizce tercümelerde telaffuzu yasak olan YHVH ismi yerine Lord (Rab) kelimesini kullanırken Yehova Şahitleri bu ismi kullanmakta ısrar ederler. Yehova Şahitleri için Tanrı’ya hitap ederken kullanılacak en uygun isim Yehova’dır; bu da her şeyin yaratıcısı olan en yüce ve evrensel Tanrı’yı ifade etmektedir. Tanrı Yehova bütün evreni her biri 7000 yıl süren altı günde (Tekvîn, 1/2) ve Tanrı’nın kelimesi (logos/hikmet) olan Îsâ’nın aracılığıyla yaratmıştır.

YEHOVA ŞAHİTLERİ TESLİS'E İNANIR MI?

Yehova Şahitleri diğer hıristiyanların inandığı teslîse inanmaz, Îsâ’yı Tanrı’nın oğlu fakat yaratılmış kabul eder. Îsâ, Tanrı Yehova’ya eşit değildir, yalnız başlangıçta O’nunla beraberdi. Bu sebeple ona -küçük harfle- tanrı (god) diye hitap edilir. Îsâ ebedî değildir, sadece Tanrı’nın ilk yarattığıdır ve tamamen beşerdir; ancak diğer insanlardan farklı olarak günahsızdır. Başmelek Mîkâil ile özdeşleştirilen Îsâ şefaatçi, insanlıkla Tanrı arasında başpapaz, kendi krallığının hâkimi ve kralı olarak Tanrı tarafından görevlendirilmiş, insan şeklinde dünyaya gönderilmiştir. Îsâ’nın ara bulucu rolü kutsanmış hıristiyanlarla sınırlıdır. Haçta değil bir işkence kazığında ölen Îsâ ölümden ölümsüz ruh olarak yükselmiştir ve hâlâ dünyada bir ruh olarak bulunmaktadır. Kutsal ruh teslîs içinde ayrı bir kişi/unsur değil Yehova’nın dünyadaki aktif gücüdür; Tanrı onunla yeryüzüne müdahale etmektedir.

YEHOVA ŞAHİTLERİ'NİN "CENNET VE CEHENNEM" İNANCI

“Ateşli işkence yeri” mânasında bir cehennem yoktur. Cehennem ölen insanların gittiği, ortak mezar denilen bir yerden veya durumdan, bilinçsiz bir yok olma halinden ibarettir. Cennete ya da yeryüzünde kurulacak Tanrı’nın krallığına girmeyi hak etmeyenler hiç var olmamış gibi yok olacaklardır. İnananlar yeniden dirilme zamanına kadar ölü olarak kalacaktır. Sadece “gerçek hıristiyanlar”, Îsâ’nın ilk göğe çıkışından sonra seçilen 144.000 kutsanmış mümin semavî cennete girmeye hak kazanacak, Tanrı ve Îsâ ile birlikte oradan yeryüzündeki krallığı yöneteceklerdir. “Diğer koyunlar” denilen inanan çoğunluk için ölümden sonraki hayat, Armagedon savaşından sonra temizlenmiş bir dünyada Tanrı tarafından diriltilmekle mümkün olacaktır.

Tanrı’nın Krallığı ve Kurtuluş. Tanrı’nın krallığı Tanrı’nın aslî amacı olan dünyayı kötülüğün, hastalığın ve ölümün bulunmadığı cennete dönüştürmek için bir vasıtadır. Tanrı işkence kazığında ölen Îsâ’yı ölümden ruhanî bir vücut olarak yükseltmiş ve mesîhî krallığın başı yapmıştır. Îsâ’ya krallığında Vahiy kitabında anlatıldığı gibi (14/1) 144.000 kutsanmış mümin yardım edecektir. Bunlar yeniden dirilmeyecek, ruhanî varlıklar olarak semada ikamet edeceklerdir. Îsâ’nın krallığının başlangıcı, şeytanı ve onun kötü meleklerini cennetten kovup ruhanî olarak dünyada iskân etmeye başladığı 1914 yılı kabul edilse de onun dünyadaki egemenliği, yakın zamanda kötülüğün kozmik güçlerine karşı vuku bulacak olan Armagedon savaşının ardından kurulacaktır. Bundan sonra Îsâ yeryüzündeki bütün insanları “sadık koyunlar” ve “âsi ahmaklar” şeklinde iki gruba ayıracak (Matta, 25/31-34), birinci grup, 1000 yıllık barışın ve âhengin tesis edildiği bir dünyada cennete girerken ikinci grup Kitâb-ı Mukaddes’in “ikinci ölüm” diye tasvir ettiği şekilde yok olacaktır (Vahiy, 20/14-15). Hayatlarında kutsal kitabı duyma şansı bulunmayan ölüler ise yeniden diriltilip büyük topluluğa katılacaktır. Yehova’ya sadık olduklarını ispat edenler ebedî hayatla mükâfatlandırılacak, şeytanın aldatmalarına kananlar ise ikinci ölüme katlanacaklardır. Yehova Şahitleri’nin öğretisinde kurtuluşun amellere değil Tanrı’nın inâyetine bağlı olduğu kabul edilmekle birlikte kurtuluşun gerçekleşmesi için yönetici heyet tarafından yorumlandığı şekliyle Kitâb-ı Mukaddes’e inanmak, Yehova şahidi olarak vaftiz olmak ve yine yönetici heyet tarafından düzenlenen programa uymak gerekir. Yehova Şahitleri’nin en tartışmalı yönlerinden biri olan, aynı zamanda grubu sıkıntıya ve ikileme sokan konu ise dünyanın sonuna yönelik başarısız kehanetleridir. Grup tarafından Armagedon’un tarihiyle ilgili birçok tahminde bulunulmuş (1874, 1914, 1918, 1925, 1941, 1975) ve bütün bu tahminlerin isabetsizliği ortaya çıkmıştır. Fakat grup üyeleri halen, Îsâ’nın 1914 yılında görünmeden dünyaya geri dönüp Tanrı’nın krallığını başlattığına ve yakın bir zamanda krallığının aktif hale geleceğine inanmaktadır. Geçmişteki başarısız kehanetleri ise Kitâb-ı Mukaddes’te verilen kronolojiye yönelik yorumlardaki değişime bağlamaktadır.

Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi


#yehova
#Yehova Şahitleri Kilisesi
#yehova şahitleri
#yehova şahitleri inancı
#yehova inancı
1 yıl önce