|

Kitlesel konformizmle bütünleşmek

Yeni Şafak
04:00 - 12/07/2016 Salı
Güncelleme: 21:47 - 11/07/2016 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
-Atasoy Müftüoğlu


İslam dünyası toplumlarında “nakil” birinci planda, akıl ise ikinci planda tutulduğu için, toplumlarımız yenilenmeyi, yeni değerlendirmeler/eleştiriler yapmayı, yeni bir içerik üretmeyi, bağımsız yorum ve düşünce üretmeyi, karşı karşıya bulundukları derin sorunlarla ilgili olarak özeleştiri yapmayı başaramamıştır. Günümüzde, toplumlarımızda İslam/Kur'an hiç bir şekilde belirleyici değilken, gelenek pek çok konuda belirleyicidir.



VESTFALYA SİSTEMİ VE İSLAM DÜNYASI


Özellikle Ortadoğu İslam toplumları, tarihin son yüzyılında Ortadoğu'yu bir yamalı bohça şeklinde nüfuz bölgelerine dönüştürerek, istenildiği zaman etnik ve mezhepçi rekabetlerin, gerilimlerin, karşıtlıkların savaşa dönüşecek şekilde harekete geçirilmesine elverişli emperyalist bir yapılanma içerisine hapsedilmiştir. Burada, emperyalist dünyanın, İslam dünyası toplumlarının milliyetçi ve mezhepçi hassasiyetler/bağnazlıklar/asabiyet temelinde her zaman istikrarsızlaştırılabileceklerini öngörmüş olmaları, üzerinde ciddiyetle/önemle/acilen durulması gereken hayati bir konudur.



Aynı zamanda bir dünya projesi olarak İslamın gündemden düşmesi ya da düşürülmesi, geleneğin, tasavvufun, statükonun, konformizmin tayin edici bir noktaya gelmesiyle birlikte başlar. Osmanlı İmparatorluğu sonrası dönemde, Ortadoğu'da yapılan bütün politik düzenlemeler, Vestfalya uluslar arası sistemini, Vestfalya kavram ve kurumlarını meşruiyet kaynağı olarak almak suretiyle gerçekleştirildi. Bölgede, Vestfalya sistemi belirleyici hale gelirken, İslami siyasal model tayin edici olmaktan çıkarıldı. Vestfalya düzeni ve küresel ekonomi içerisinde kendilerini biçimlendiren Ortadoğu ülkelerine, Türkiye'ye de, askeri diktatörlükler eliyle laik yönetimler dayatıldı. Bu yeni oluşumlar popülist milliyetçiliklerle ayakta tutulmaya çalışıldı. Bu yeni oluşumlara yanı zamanda liberal evrensel değerler telkin edildi. Sözünü ettiğimiz dönemle birlikte, kendilerini Vestfalya kavramlarına göre şekillendiren her ülkede İslam, seküler devletin kutsallarına, yani Vestfalya kutsallarına hizmet edecek şekilde sınırlandırıldı, kısıtlandı, engellendi, baskılandı, parçalandı ve sonunda tek parçaya indirgenerek, bir maneviyatçılık biçimine kitlesel/toplumsal bir konformizme dönüştürüldü. Aziz ve mükerrem İslam'ın, bir din olduğu kadar, çokuluslu bir devlet, çok etnili ve çok kültürlü bir toplum ve bir dünya düzeni, siyasal ve düzen ilkesi ve stratejisi olduğu bütünüyle unutuldu ve unutturuldu. Bu yaklaşım, günümüz İslami çalışmalarının gündeminden de ne yazık ki, çıkmış, çıkarılmıştır.



Vestfalya kavram ve kurumlarına göre biçimlendirilen ülkelerde, İslam'ın Batılı akla ve referanslara uygun bir çerçeveyle sınırlandırılması ve tanımlanması için, entelektüel/kültürel faşizm yoluyla, seküler propaganda süreçleri/hareketleri seferber edilmiştir. Günümüz toplumlarında da, maalesef, açıkça müşahade edilebileceği üzere, gelenek nezdinde, kitlesel-toplumsal konformizm, etnik ve mezhepçi hassasiyetleri/bağnazlıkları/tarafgirlikleri yaşatmak, temsil etmek, savunmak, bu uğurda mücadele etmek, temel İslami hakikatleri, ilkeleri, yaşatmak ve temsil etmekten çok daha öncelikli hale gelmiştir, gelebilmiştir. Bu nedenledir ki, bugün, birlikte hareket etmeleri gereken İslam dünyası ülkeleri, birbirlerini jeostratejik rakipler olarak görüyor. Yine, bu nedenledir ki, mezhep asabiyeti/rekabeti sebebiyle Ortadoğu kabile monarşileri, rakip mezheplere karşı İsrail'le dayanışma içerisine girebiliyor.



KONFORMİZMİ AŞMAK


Günümüzde, Türkiye'de de, yakından takip edilebileceği üzere, dini hayat bütünüyle kitlesel-toplumsal konformizmle bütünleşmiş bulunuyor. Bu durumun aşılamaması halinde İslami bir gelecek tasavvur ve tahayyül edilemez. Sloganlarda yaşayan ve yaşatılan umudun, gerçek umuda dönüşebilmesi için her tür vesayetin ve her tür bağımlılığın reddedilebilmesi gerekir. 1815 Eylülünde Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ilan edilen Mukaddes İttifak, bugün farklı tezahürler içerisinde, bütün İslam toplumlarına karşı uygulanıyor. Emperyal Jeopolitik gerçekliklerin bütünlüklü analizi, pek çok şeyin Hıristiyan birliği ideolojisiyle yakından ilgili olduğunu gösterir.



Avrupa-merkezci ırkçı-ideolojik kavram ve kurumların, değer sisteminin, kültür emperyalizmi yoluyla evrensel değerler olarak bütün toplumlara dayatılması, bütün kavram ve kurumların, değerlerin ideolojik bir propaganda aracı olarak sınırsız bir biçimde istismar edilmesi, Batı dışı toplumların, kendi inanç sistemlerine, kendi değer ve medeniyet sistemlerine dayalı olarak kendilerini açıklamalarına, tanımlamalarına yapılandırmalarına, konumlandırmalarına ve gerçekleştirmelerine izin vermiyor. Bu nedenledir ki, içerisinde yaşadığımız dönemde açıkça ve yoğun bir biçimde müşahede edileceği üzere Amerika'nın ve Avrupa'nın müdahaleci-vesayetçi politikaları sürdürülebiliyor.



Batı'nın üstünlüğünü ve çıkarlarını koruyabilmek için, Batılı olmayan dünya sistematik bir biçimde kontrol ediliyor, istikrarsızlaştırılıyor. Batılılar, kolonyalistler, modern zamanlar boyunca her durumda, her zaman yasa üstü, ahlakdışı, akıldışı ayrıcalıklara sahip olduklarını iddia ederek, kendilerinin her tür hakka sahip olmaları gerektiğine inandılar, madun'ların ise bütün haklarını gözardı ettiler. Madun'lar insan olmayan, insanlar olarak değerlendirildiler.


#İslam
#Emperyal
8 yıl önce