|

Tarihi perspektifte Doğu Akdeniz’in stratejik önemi

İskenderun Körfezi’nden Akdeniz’e akıtılan petrol ve doğal gaz, Süveyş vasıtası ile taşınan petrol ve doğal gaz, havzadaki devletlerin dünya doğal gaz ve petrol üretim ve kapasitesinde en başlarda yer almaları, Süveyş’ten geçen deniz ticaret trafiği ve bütün bunların yol açtığı sorunlar nedeni ile Doğu Akdeniz dünyanın sorun yumaklarından en büyüğünü oluşturmaktadır.

Yeni Şafak ve
04:00 - 7/07/2016 Perşembe
Güncelleme: 22:32 - 6/07/2016 Çarşamba
Yeni Şafak
Dr. Fatih Erbaş

Araştırmacı


Doğu Akdeniz, Tunus Sicilya hattının doğusu olarak tanımlanır. Bu, dünya ölçeğine göre küçük ama dünya tarihi açısından önemi dikkate alındığında büyük olan bölgenin etrafında 19. Yüzyıl'ın başlangıcına kadar sadece Osmanlı Devleti bulunurken günümüzde ise Türkiye'den İtalya'ya, İsrail'den Mısır'a, irili ufaklı on beş kadar devlet yer almaktadır.


Tarihte sayılı medeniyetler bu havzanın tümünü veya büyük bölümünü ele geçirmiş veya kontrol altında tutabilmiştir. Osmanlı Devleti bu sayılı devletlerden biridir.



Akdeniz, her yönü ile insanlığın beşiğidir. Asur, Hitit, Mısır, Lidya, Kartaca, Roma, Pers, Venedik, Ceneviz, Osmanlı ve benzeri onlarca medeniyet bu topraklarda neşet etmiştir. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam bu havzada doğmuş, mücadele etmiş ve gelişmiştir. Bu üç dinin kutsal mekânları Doğu Akdeniz'dedir. Yüzyıllar boyu dünya ekonomisinin ağırlık merkezi Doğu Akdeniz olmuştur. Bu bölge iktisadi menfaatlerin çatışma merkezi haline gelmiştir. Her ne kadar Doğu ve Batı medeniyetleri Akdeniz'de çatışmış olsalar da, yine Akdeniz'de birbirlerinden çok şey almış ve birbirlerine benzemişlerdir.



OSMANLI, AKDENİZ VE BÜYÜK GÜÇLER


Asya'dan Akdeniz'e ulaşan ticarî metaın giriş noktaları Basra Körfezi, Kızıldeniz, İskenderiye olmuştur. Bu çerçevede Doğu Akdeniz limanları; Mısır, Suriye, Kıbrıs ve Anadolu limanları önem arz etmişlerdir. Doğu ticaretinin öneminin farkına varan Osmanlı, Hindistan'dan Akdeniz'e ulaşan hatlara hâkim olmaya çalışmıştır. Bu noktada rakip Portekiz olmuştur. Portekiz'i Kızıldeniz'e sokmamayı başaran Osmanlı Hint Okyanusu'nda aynı başarıyı gösterememiştir. Pîrî Reis, Seydi Ali Reis ve Selman Reis gibi denizciler çıkartmayı başaran Osmanlı devâmını getirememiştir. Hint bölgesinde başarılı olamayan Osmanlı Akdeniz'de başarılı olmuştur. Sadece harp eden değil, Akdeniz'de siyaseti ve ticareti de yöneten bir devlet olmuştur.



18. Yüzyıl'dan itibaren ve özellikle 19. Yüzyıl'da Akdeniz daha çok bölge dışı ülkelerin etkisine girmiştir. Bu meyanda başta İngiltere olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa (Akdeniz Devleti olmakla birlikte Atlantik'e açık yönü ile diğer Akdeniz ülkelerinden farklılık arz eder) ve Rusya Akdeniz'de hâkimiyet mücadelesi vermişlerdir. Bu devletler Akdeniz'de varlıklarını daha çok deniz güçleri ile ortaya koymuşlardır. Adı zikredilen devletlerin önemli özelliği, 20. Yüzyıl'ın güç merkezlerini oluşturmalarıdır.


Coğrafya'nın politikaya ve onun gösterdiği hedeflere eriştirecek stratejilere etkisi bakımından Doğu Akdeniz'in stratejik önemdeki bölge ve geçitleri şunlardır: Akdeniz'e giriş açısından Cebelitarık, Doğu Akdeniz'e geçiş açısından Malta, Ege'den giriş ve çıkışları kontrol açısından Mora ve Girit, Karadeniz-Akdeniz bağlantısını sağlaması açısından Türk Boğazları, Doğu Akdeniz'i kontrol ve Asya'nın giriş kapısı olarak Kıbrıs, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu bağlantısı bakımından Mısır ve Süveyş. Bu durum aşağıdaki haritada şu şekilde gösterilmektedir.



Bu bölgeleri kontrol eden devlet stratejik bir avantaj sağlamaktadır. Bu yönü ile Türkiye avantajlı konumdadır. Türkiye'nin bu potansiyel avantajını günlük hayata yansıtabilmesi için Türk Boğazları, Ege ve girişleri, Kıbrıs ve Süveyş Kanalı'nı doğrudan kontrol eden bir yapılanma içinde bulunması şarttır. Bunun yolu da deniz kaynaklarından yararlanmak, deniz ticaretinde etkin olmak, deniz hukukunun sağladığı haklardan yararlanmak, etkin bir diplomasi ve onun uzantısı olarak etkin bir silahlı kuvvetlerini ve hassaten donanmayı bölgede bulundurması büyük önemi haizdir.



Akdeniz jeopolitik görüşler açısından önemli bir bölgedir. Kara Hakimiyet Teorisi açısından “Dünya Adası”nı kontrol eden hilal içindedir. Spykman'ın “Kenar Kuşak Teorisi”nin tam merkezindedir. Mahan'ın deniz hakimiyeti ve deniz menfaatlerine dayalı görüşleri açısından da henüz önemini muhafaza eden bir coğrafyadır.



TİCARET YOLLARINI KONTROL ETMEK


Bu coğrafya ve coğrafyaya uygun emeller ve bu emellere erişmenin araçlarından biri deniz ticareti ve deniz yollarına hakim olmak ve kontrol etmek olduğu için, bu emellere uygun donanma hazır etmek ve sürdürmek de bu mücadelenin esaslarındandır.


Geçmişte dünyanın tam güç merkezi olan, dünyanın şekillendirildiği yer olan Doğu Akdeniz, bugün de güç mücadelelerine sahne olan ve gelişmeleri şekillendiren bir havzadır. Doğu Akdeniz söz konusu olunca Ege Denizi, Türk Boğazları ve Karadeniz de havza itibari ile Doğu Akdeniz'in bir parçası olarak hesaba katılmak durumundadır. Yine Kızıldeniz, Aden Denizi ve Hint Okyanusu Doğu Akdeniz ile irtibatlı önemli alanlardır. Saydığım bu yerlerde gerçekleşen her şey Doğu Akdeniz'i doğrudan etkilemektedir. Veya tersine ifade etmek gerekirse, Doğu Akdeniz'de ve havzasında gerçekleşen her şey Karadeniz ve Hint Okyanusu'nda etki oluşturmaktadır. Onun için, yüzyıllar boyu Rusya Doğu Akdeniz'e kayıtsız kalamamakta, onun için bölge güçleri Aden Körfezi'ndeki hadiselerle meşgul olmak zorunda hissetmektedirler.


Doğu Akdeniz 19. Yüzyıl'ın ortalarına kadar bizatihi dünyanın meselelerinin düğüm noktası olduğu için gündemde yer işgal ediyordu. 19. Yüzyıl'ın ortalarından itibaren ise önce Süveyş Kanalı'nın açılması ile ticaret rotalarının Doğu Akdeniz'e müteveccih hareketleri ve sonra bölgeden gökyüzüne fışkıran petrol ve en sonra da doğal gaz nedeni ile mücadelelerin göbeğinde yer almıştır ve almaktadır.



ENERJİ STRATEJİLERİ VE KIBRIS


Bugün, İskenderun Körfezi'nden Akdeniz'e akıtılan petrol ve doğal gaz, Süveyş vasıtası ile taşınan petrol ve doğal gaz, havzadaki devletlerin dünya doğal gaz ve petrol üretim ve kapasitesinde en başlarda yer almaları, Süveyş'ten geçen deniz ticaret trafiği ve bütün bunların yol açtığı sorunlar nedeni ile Doğu Akdeniz dünyanın sorun yumaklarından en büyüğünü oluşturmaya devam etmektedir.



Bütün bunlara ilave olarak, Kıbrıs Adası'nın güneyindeki deniz alanında tespit edilen doğal gaz kaynaklarının paylaşılması, çıkarılması ve taşınması yeni sorun, yeni ortaklıklar ve yeni bir durum ortaya çıkarmış durumdadır. Türkiye, Kıbrıs'ın tümünü temsil etmeyen Güney Kıbrıs Rum Hükümeti'nin, Yunanistan ile işbirliği halinde diğer bölge devletleri ve enerji şirketleri ile yaptığı işbirliği, sondaj, pay ve dağıtım anlaşmalarını, Türkiye'nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hakları gözetilmediği için geeçerli kabul etmemektedir.



Türkiye aynı zamanda sorunların artmaya başladığı iki binli yılların başında; sırasıyla Suriye, İsrail, Mısır ve Libya ile siyasi, askeri istişarelerde bulunmuş, dönemin Cumhurbaşkanı seviyesinde ziyaretler gerçekleştirilmiştir. Sağlanan olumlu hava, son dönemde bölgede gerçekleşen Suriye iç savaşı, Mısır askeri darbesi, Libya'daki çözülme ve İsrail ile gelinen olumsuz ilişkiler noktasında geçerliliğini kaybetmiştir. Bu durum Türkiye'yi Yunanistan ve onunla Doğu Akdeniz'de çalışmaya niyetli çok uluslu petrol ve doğal gaz şirketleri ve onların devletleri ile tek başına karşı karşıya getirmektedir.



ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER


Türkiye Cumhuriyeti Devleti, istesin istemesin tam da bu sorunlar yumağının kalbinde olması hasebi ile kendi menfaatlerine uygun tedbirler almak zorundadır. Alınacak tedbirler ana hatlarıyla tasnife tabi tutulursa;


*Deniz hak ve menfaatlerini koruyacak şekilde donanmasını güçlü tutmak


*Bölge devletleri ile işbirliği mekanizmalarını geliştirmek ve sürdürmek,


*Hak ve menfaatlerini korumak açısından hukuki ve diplomatik mücadele vermek ve


*Deniz dibi araştırma, sondaj imkanları ile deniz ticaret filosunu geliştirmek



şeklinde özetlenebilecektir. Nitekim Türkiye iki binli yılların başından beri Doğu Akdeniz güç mücadelesinde etkin bir devlet olarak yer almakta, donanması ile hak ve menfaatlerini koruyacak şekilde “Akdeniz Kalkanı Harekatı” ve Türk Deniz Görev Grubu faaliyetleri gerçekleştirmekte, NATO Daimi Deniz Görev Grubu, Lübnan açıklarında gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler harekatı UNIFIL'de, Aden Körfezi'nde deniz haydutluğuna karşı mücadele etmek için oluşturulmuş deniz dörev grubunda yer almış ve almaktadır.



Doğu Akdeniz yüzyıllardır olduğu gibi kaynamaya devam etmektedir ve kaynamaya devam edecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bölgenin etkili devletlerinden biri olarak güçlü askeri, siyasi, ekonomik, kültürel ve insan gücü varlığını artırarak sürdürmektedir ve sürdürmelidir. Bu Türkiye için seçeneklerden biri değil bir gerekliliktir.


#Fatih Erbaş
#Doğu Akdeniz
8 yıl önce