YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

İki hal, bir soru

 
Açık söylemek gerekirse, burada bir tükeniş yatıyor!.. Ne var ki bu tükeniş haşa İslâmdan ziyade; doğrudan müslüman toplumlara, yönetimlere ve İslâmdan yola çıkarak inşa ettiğimiz kültür ve medeniyete râci bir hal olmalıydı.

 

19-20. yüzyıllar, sırf Osmanlı İmparatorluğu bakımından değil; çoğu sömürge durumundaki muhtelif İslâm ülkeleri bakımından da ciddi sancı ve uyanışların başladığı önemli bir zaman dilimidir. Fikirlerine veya İslâmî telâkkilerine katılalım veya katılmayalım; Türkiye, Mısır, Hint, Pakistan Müslümanlığı, İran, Rusya içlerinde Kazan, hatta Kuzey Afrika Müslümanlığı bu yüzyılları, ciddi bir uyanış ve silkinme süreci olarak idrak ettiler desek yeridir.

Bu açıdan düşünüldüğünde, Kazan müslümanları arasından Musa Carullah gibi parlak bir nâsiyenin çıktığını görüyoruz. Ama buna mukabil, aynı asrın Türkistan'ında ne Musa Carullah'lar, ne de Reşid İbrahimler çıkabildi. Özbekistan müslümanları, kızılca kıyametin koptuğu bu yüzyılı ya şehir devletçiklerinin meşrûiyet tartışmaları ile, ya da artık tarihin tozlu raflarına terkedilmesi gereken eski, klasik İslâmî tartışmalarla lebâlep geçirmekteydiler. Zira o asırda Orta Asya, dünyadaki gelişmelerden bîhaber bir haldeydi. Ne kuzeyde Ruslar, ne güneyde İngilizler henüz onlar için bir tehlike teşkil etmiyordu.

Anlayacağınız, Orta Asya/Özbek müslümanlığı, kendi dışındaki bir kültür, medeniyet ve tefekkürle yüzyüze gelmemişti henüz daha. Onun için, geleneğin salladığı bir beşikte uykular rahat, rüyalar huzur vericiydi.

Musa Carullah, Kazan, Orta Asya

Buradaki kasdım, tabiî ki Kazan'daki Rus işgalini olumlulamak değil. Ama Musa Carullahlar da başka türlü yetişmiyor. Gerek işgal öncesi, gerek işgal sonrası dönemlerde Kazanlılar, Orta Asya'dan farklı olarak; kendi dışlarında ve kendilerinin üretmediği bir kültür ve medeniyet tarzı ile yüzyüze kalmışlardı. Sonu mağlubiyete varıp dayanan yepyeni bir durumdu bu.

Anlayacağınız, bizde III. Selim-Tanzimat dönemiyle Fransız/Batı tesiri, Kazan'da Ruslar tarikiyle kendisine yeni nüfûz alanları oluşturmakla meşgûldü.

Bu aşamada Türkistan hâlâ daha, retorik tartışmaları ile oyalanıyordu. Kendi içine kapanmış, dış dünya ile alâkasını kesmiş bütün toplumlarda olduğu gibi!..

Bu noktada işgal ve esaret bir gerçek olmakla birlikte; Batı medeniyetinin ürettiği sanayi, uluslararası ticaret ve yeni bir eğitim tarzının yanı sıra, ortaçağ telâkkilerinin aksine devletin merkeziyetçi karakterinin ön plana çıkması, -ki daha sonra kademe kademe terkedilecektir-, itiraf etmek gerekir ki "kendi içinde bir bütün" ve "kendi kendine yeterli"liği kesin olan geleneknsel İslâmî hayatımızı ve İslâmî tefekkürümüzü altüst etmeye kâfi geldi. Bu realite Kazan için böyle olduğu gibi; Hint Müslümanları, Kuzey Afrika ve Ortadoğu için de bundan farklı olmadı.

Açık söylemek gerekirse, burada bir tükeniş yatıyor!.. Ne var ki bu tükeniş haşa İslâmdan ziyade; doğrudan müslüman toplumlara, yönetimlere ve İslâmdan yola çıkarak inşa ettiğimiz kültür ve medeniyete râci bir hal olmalıydı.

İslâm Rönesansı Çağı

İşte on dokuzuncu yüzyılın ortaya çıkardığı büyük İslâm düşünürleri, sürekli bu problemi çözmeye çalıştılar. Geleneksel İslâmî telâkkilerimizi sırf bu sebeple, ama biraz da aşırıya kaçacak biçimde, bunun için ciddi bir özeleştiriye tabi tuttular. "Kendi içinde bir bütün" teşkil eden ve "kendi kendine yettiğinden" emin olduğumuz müslüman hayatımızın yeni bir irdelemesine bunun için başvurdular. Bu süreci onaylayalım veya onaylamayalım, İslâmî telâkkilerimizdeki değişmenin yegâne sebebi; kendi dışımızda teşekkül eden bir hayat, medeniyet ve tefekkürle yüzyüze kalışımız değil de nedir?

Tarihî bir rüya sona ermiş, testilerin sırrı çatlamıştı.

Karşılaştığımız acı sonuçların bizi ne tür çıkmazlara, çaresizliklere ve çare arayışlarına sevkettiğini hepimiz biliriz. İtikadını yitiren aydınlar, moralini kaybetmiş toplumlar, içe kapanma arayışları, ya da bütünüyle dışa açılma zaruretleri vs. Yani tam bir kaos!.. Fakat şimdi durumlar daha değişik.

Burada unutulmaması gereken, bu halin sırf bize, yani İslâm toplumlarına mahsûs bir realite olmadığıdır.

Endülüs'ün yaptığı

Bu açıdan düşünüldüğünde Endülüs'ün müslümanlar tarafından fethi ve güneyden kuzeye, Sicilya üzerinden başlayan İslâm tazyiki karşısında Avrupa toplumlarının, aydınların ve kilisenin durumu da aynı değil miydi?

Endülüs müslümanlığı ve Endülüs müslümanlarının yüksek hayat tarzı da, Hıristiyan batı toplumları üzerinde hemen hemen benzer tesirler doğurmuştu. Hür tefekkür, seviyesi itibariyle son derece yüksek bir eğitim anlayışı ve ticari kabiliyet itibariyle müsmlümanlar, o günün Avrupası üzerinde çok büyük bir tesir hasıl ediyordu. O yüzyılın ileri İslâm medreselerinde verilen eğitim, ciddi takdir duyguları hâsıl ediyor, gıbtalara yol açıyordu. Eğer benzetmek gerekirse, Fethullah Hoca okullarının Rusya ve Orta Asya'daki başarılarında olduğu gibi.

Zaten o yüzyıl iuçin, yeryüzünün en zengin kütüphanesi Endülüs'te değil miydi? Rönesans ve Reform'un başlamasına sebep olan bütün önemli kaynakları Batı, Endülüs aracılığıyla tanıyıp, tercüme etmemiş miydi? İbni Sina'dan eski Yunan felsefesine ilişkin temel kaynaklara kadar.

19'uncu asırda batının doğuyu etkilemesi ne ise, Endülüs ve Osmanlı'nın kendi yüzyıllarında Batıyı etkilemesi de odur. Etkileme gücü ve bunun dayandığı bilimsel zihniyet, ister istemez fiilî bir güce de dönüştürebiliyor kendisini.

Peki, bu iki tablodan, size göre ne sonuç çıkıyor?


22 Aralık 1999


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...