YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Kültür

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 


Okumanın masumu yok

Bir düşüncenin, zihniyetin yahut insanî bir duygunun nasıl estetik kalıplara yedirildiğinin şahidi olma gibi seçkin zevkler ve tatminler de sunar bir roman.

Roman ve hayat böyle "ve" bağlacıyla birbirine bağlanıverecek kadar içiçe mi? Roman gerçekten hayatı yansıtan bir ayna mıdır?

Fransız realistlerinden Stendhal'in Kırmızı ve Siyah'ındaki "Roman topluma tutulan aynadır" sözünün sınırlarının biraz daha genişletilmesiyle, edebiyat-toplum yahut en geniş anlamıyla edebiyat-hayat ilişkisini ifade için bir aforizma gibi bir cümle vardır: "Edebiyat, hayatın aynasıdır." Böyle bir iddianın edebiyatın alanını çok daralttığını düşünüyorum; özellikle de romanın. Zira edebiyat (ve roman) hayatın yansıdığı aracı bir varlık değil, bizzat hayatla birlikte düşüneceğimiz, hayat dediğimiz "küll"ü yapan, zenginleştiren ögelerden birisidir. Oysa "ayna" olduğunda, yansıttığı şeyin dışında başka bir "şey" olma durumuna düşmektedir. Kaldı ki, edebiyat bütününün içinde özel olarak romanı ele aldığımızda, bu türün hayattan etkilenme ve hayatı etkileme özellik ve işlevlerinin diğer edebî türlerden daha fazla söz konusu edilebilirliği aşikârdır. Roman, hayatı bir ân, dar bir kesit olarak vermez; bütüncül bir bakışla, yaşanan kapsamlı bir zamanı sunar bize. Hele bir de tezli romanları, ideolojik, politik romanları, herhangi bir düşünceye, özel bir amaca yöneltilmiş angaje romanları da düşünürseniz... Gerçekten de okumanın "masumu" yoktur...

Roman ve Hayat'ta, alışılagelen edebiyatçı yaklaşımının yanında, sosyolojik yaklaşımların öne çıktığını görüyoruz. Bizde romanın bu boyutu önemli mi?

İddia edebiliriz ki, 19. yüzyıldan bu yana, bilhassa 19. yüzyılın son çeyreğinden 20. yüzyılın ikinci, hatta üçüncü çeyreğine kadar, roman kadar bir zihniyetin değişimini etkilemiş, belki de bir zihniyete kitleleri hazırlamış başka bir edebî tür yoktur. Namık Kemal, Ahmed Midhat, Recaîzade Ekrem, Halid Ziya, Hüseyin Cahit vs. Bu isimler, dönemlerinin politik hayatlarında öne çıkmış kişilerdir... Politik, ideolojik kişiliklerinin romanlarına yansımadığını söyleyebilir miyiz? Cumhuriyeti kuran aydın kadrosu içinde Halide Edib, Reşat Nuri, Yakup Kadri, Falih Rıfkı gibi isimler, Cumhuriyet ideolojisinin yüklenicileri olarak hemen hatırlayıverdiğimiz isimlerdir. Daha sonrası mâlûm... 19. yüzyıldan bugüne gelen böyle bir ortamın, sosyal hayatımızı en kaba şekliyle ideolojik olarak bile etkilemediğini söyleyebiliriz miyiz? En masum romanın bile geleneksel edebiyat ve hayat anlayışımıza sunulan farklı bir yaşama tarzı, hayat kabulleri, davranış biçimleri üstlendiğini de gözden ırak tutmamalıdır.

Edebiyat dünyamızda romanın saltanatı yıkılıyor mu? Artık iyi romanlar yazılmıyor mu?

Saltanat kurmuş muydu, bilmiyorum. Bugün roman ihtiyacının dayandığı birtakım ögeleri barındırdığı, kitlelerin roman okuma ihtiyacının sebeplerini üstlendiği için, sinemanın, televizyonun, bol resimli magazin dergilerinin öne çıktığı söylenebilir. Ama roman yalnızca bunların giderdiği ihtiyaçlara dayanan bir sanat türü değildir. Dilin estetik kullanımı, bir başka insanın (yazarın) kafasının nasıl bir gerçeğimsi (fiktif) hayat kurabildiğinin satır satır izlenmesinin zihinlerde uyandırdığı heyecan, bir düşüncenin, zihniyetin yahut insanî bir duygunun nasıl estetik kalıplara yedirildiğinin şahidi olma gibi seçkin zevkler ve tatminler de sunar bir roman. Bugün iyi romanlar yazılıyor. Ama olumsuz hüküm verirken aceleci davranıyoruz. İstiyoruz ki, bütün iyi romanlar birden yayımlansın. 1870'lerden bugüne "iyi roman" kabul ettiğimiz kaç eser vardır ve bunlar bugüne uzanan ne kadarlık bir zaman dilimine yayılmıştır? Bütün bir Servet-i Fünun topluluğunun beş-altı yıl içinde ortaya koydukları "iyi" kabul edeceğimiz roman iki tanedir: Aşk-ı Memnû ve Eylül. Halide Edib'in, Yakup Kadri'nin, Reşat Nuri'nin onca yıla yayılan romanlarından kaç tanesini biz gerçek anlamda "iyi" sayıyoruz? Bu bir bakıma bir süreç işidir. Ben eminim ki, ileride 80 sonrası Türk romanına bakıldığında pek çok iyi ve kalıcı romanın yazıldığı daha iyi anlaşılacaktır.

Hüseyin DURUKAN

 

Kağıda basmak için tıklayın.

 

 

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...