| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Aymazlar köyündeki andavallıHer birinin kendisine siyaset yapma izni verilmiş birer memur olduklarını belli eden işaretleri hanidir fark ettiğim halde aralarından bazılarını kendime yakın bulup diğer bazılarını da kendilerine karşı savaşılması gerekli unsurlar olarak algılasaydım bu aymazlar köyündeki ilk andavallı ben olurdum. Maruz kaldığımız sureta demokrasi uygulaması boyunca zar zor, ite kaka, çeke çekiştire oluşturulmuş taraflardan birini tutacak olursam zokayı yutacağımı gayet iyi biliyorum. İşkencecilerin tarafında yer almaktan ne kadar kendimi uzak tutuyorsam işkenceye uğrayanlardan biri olmaktan da o kadar uzak duruyorum. Bu uzaklığımın sebebi Türkiye'nin meselesinin ne olduğu konusunda her iki tarafında (Neden üç değil?) dolduruluşa getirildiğine inanmış olmamdır. Benim bilgim Türkiye'nin meselesinin vatan topraklarının elden gidip gitmeyeceği sorusu ile birlikte değil vatana kimler eliyle ve nasıl üstünlük temin edileceği sorusu ile doğduğu yolundadır. Dolduruluşa getirilenler Türklerin asla birinci soruyla yaşanan aşamayı geride bırakamadıklarına, vatan topraklarının tapusuna bir türlü kavuşamadıklarına inandırılmışlardır. Bunlara göre Yunanistan'ın Avrupa olan ilişkileri yüzünden Türkiye'nin ne gibi zararlara uğrayacağı konusunda gösterilen hassasiyetin yerini hiçbir şey alamaz. Ermeni lobilerinin Türkiye aleyhine gösterdiği çabaları yasakçılık dışında bir yolla geçersiz kılacak bir anlayıştan veya tarih perspektifinden mahrumdurlar. İçlerinde Kürtlerin vatanın parçalanmasına alet olacaklarına dair büyük bir korku taşırlar. Çünkü savundukları siyasi tezler denetim altında tutulan ülkelere mahsustur ve bunlar ancak dünya sistemine intibak usulüyle kabul görebilecek tezlerdir. Dünyadaki güç odaklarının telkini altındadırlar. Dolduruluşa getirilmişler ve gergin, sinirli, mütereddit bir milliyetçiliğe mahkûm edilmişlerdir. Halbuki Türkiye modern çağın türedi ülkelerinden biri değildir. Güç odaklarıyla pazarlık masasına oturabilecek bir hükmi şahsiyete sahiptir. Dolayısıyla istiklâline kıskançlıkla sahip çıkan Türk milliyetçiliği türedi bir milliyetçilik değildir ve hamlık kaldırmaz. Dolduruluşa getirilenleri hamhalat bir milliyetçiliğe mahkûm edenler onların bir kısmının işkenceci konumuna geçmelerine, bir kısmının da işkenceye uğramasına sebep oluyor. Taraflar birbirlerine "tencere dibin kara" diyorlar. Aldıkları cevap aynıdır: "Seninki benden kara." Türk toprağının üstün niteliklerle donatılması görevi savsaklanmış, vatan toprakları bakımsız bırakılmış, Türkler Türkleri ihmal etmiştir. Türk olmayanlar tarafından telkin edilen sözde milliyetçilik bu noktaları gözden uzak tutuyor. Savsaklama hangi alanda ve ne zaman başlamış? Vatan topraklarının bakımsızlığından kimler yararlanmış? Kimlerin ihmaliyle felâkete giden yol genişletilmiştir? Bunları konuşalım. Türkiye düşmanlarının elimize tutuşturduğu siyaset reçetesini yırtıp atalım.
iozel@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|