| Türkiye'nin birikimi... | ||
|
|
28 Şubat sürecinde bazı insanlar tehdit edildi. Sizin karşılaştığınız bir olay oldu mu? O sürecte demeyeyim de, başka bir olay oldu: 1996 yılında, Refahyol arayışları içinde iken bir ifadem vardır: "Sayın liderler lûtfen biraraya gelin. Bu Meclis'in içinde durumu iyi görmüyorum. CHP, DSP, ANAP ve DYP biraraya gelip hükümet kurun" dedim, cevap alamadım. Meclis'te bütün parti temsilcilerinin bulunduğu bir oturum yaptık. "Sen ihtilalci misin? Darbe mi istiyorsun?" diye sordular. "Böyle bir şey değil, tarihte ders alınacak çok şeyler var" dedim. Sonra Refahyol kuruldu, itiraz ettim, 'Güvenoyu vermem' dedim. Bunu Çiller'e de söyledim. Bazı 'tecrübeli' arkadaşların ricası üzerine istifa etmedim. Güvenoyu vermedim. Buraya (Marmaris'e) geldim. Türk basını bana hücum etti. Kendi yönüne çekmek istediler beni. Saplantı halinde bir şeye girmişler. Ama haksızlar. "Beni siz yanınıza çekemezsiniz" diye basına telgraf çektim. Protesto ettim onları. O tarihten itibaren Sayın Çiller'i ikaz etme toplantılarına katıldım. Sonra meşhur Sincan olayı. Grupta çıktım, Sayın Çiller, dedim, tanklar geçebilir, eğitim olabilir. Asker nitekim öyle diyor. Şapkanızı önünüze koyup düşünme vakti gelmiştir. Sizden rica ediyorum. Başbakan'a gidin, bizi müşkül duruma sokmasın. Siz, o dönemde uzlaşma için çeşitli görüşmeler de yaptınız... Evet, bütün liderlerle, Ecevit, Yılmaz, Baykal, Türkeş ve Muhsin Yazıcıoğlu ile görüştüm. Daha sonra Başbakan Erbakan'a gittim. Bunu aslında hatıramda yazacaktım. Ama size anlatayım. Yanında Lütfü Esengün vardı. Basın orada. Başbakan'a, "Durumu iyi görmüyorum. İyiye gidiş yok. Size bir şey söyleyeceğim. Bazen işçiler toplu sözleşmeden hoşlanmazlar. Greve giderler. Bazen de Kızılay'a gelirler. Kızılay'da protesto ederler. Ama sonra dağılır giderler. Ama bazıları bir gelir dedim. O zaman çok kötü olur." Erbakan'ın size cevabı ne oldu? Hiçbir şey söylemedi. Çok kibar davrandı. Basına, "Sayın Genelkurmay Başkanı'nın kıymetli düşüncelerinden yararlandım" dedi. Son olarak, Çiller'e gittim. Kendisi bana dedi ki: "Ben Mesut beye güvenemem." Sonra ne oldu? 28 Şubat... Eğer kötüye bir gidiş varsa bu yasal prosedür içinde çözüme kavuşturulamaz mıydı? Tabii. Bu hükümetin istifasıdır. Veya diğerleriyle biraraya gelip yeni bir hükümet kurulması lazımdı. Demokratik yolu odur. Sayın Çiller o dönemde "Bana üç ay müsaade et" dedi. "AB'nin Helsinki Zirvesi'nde komisyon karar verecek. Şunu atlatalım" dedi. "Git bazı yetkililerle konuş" dedim. Askerleri ima ettim. Sonradan gitti. Ne konuştu bilmiyorum ama gazetelerde bir şey çıktı, 'Emekli ederim' diye bir laf. Bunun üzerine bir beyanat verdim. "Böyle bir şey çıkarsa bunu protesto ederim." Çiller: "Böyle bir şey söylemedim" dedi. "Daha sonra ben başbakanlığı isteyeceğim, vermezse ayrılırım" dedi. "Niye başbakanlığı istiyorsun, ayrıl" dedim. "Ben Mesut bey gibi yapamam. RP benim ortağım" dedi. "Erbakan başbakanlığı verse de vermese de bu iş bitti. Çünkü size de güven kalmadı" dedim. Bugüne gelelim... Özkasnak gibi isimlerin emekli edilmesi 28 Şubat'ın tasfiyesine yönelik bir işaret olarak kabul edilebilir mi? Hiçbir şekilde öyle kabul etmiyorum. Bu yorumları okuduğum zaman üzülüyorum. Bunun onunla hiç ilgisi yok. Özkasnak, korgeneral sırasında. Mevcut tümgeneral 15 kişi. Orgeneral olacak 4-5 kişi. Diğer beş kişi çok mu kötü? Bu bir yarıştır. Genel Sekreterlik yapmıştır. Görevi Genelkurmay Başkanı'nın emirlerini yayınlamak. Kendisi çıkıp bir şey yapmıyor. Sincan olayı var. O general mükemmel bir general, komutan. Kendi başına giden tankı Sincan'ın içinden geçirmemiştir. Ona emir verenler var. Onlara bir şey yok, böyle bir generali eleştir. Bunu bir yerlere bağlamak istiyorsanız, daha önceden de emekli ederlerdi. TSK'dan emekli olan generaller, Holding veya bankalarda yönetim kurulu üyesi oldular. Siz bu yolu tercih etmediniz... Ben bu konuyu diğer asker arkadaşlarımı tenkit için söylemiyorum. Teoman Koman benim yanımda uzun süre çalışmıştır. Teklif oldu ben kendim kabul etmedim. Bir aracı vasıtasıyla önemli bir holding Yönetim Kurulu Başkanlığı teklif etti. Patron da benim emrimde olacak! Üç yıl boyunca. Birkaç milyon dolar transfer ve ayda 25 bin dolar maaş. Teklifi ileten aracıya ne yapacağımı sordum. "Paşam, bunların Ankara'da bazı bakanlıklarda işi olur" dedi. "Yapmam" dedim. Başka teklifler de oldu. O dönemde de 1995 seçimleri gündeme geldi. Düşündüm, holding patronlarının emrinde olacağıma halkın emrinde olurum. Genelkurmay başkanlığından sonra milletvekili olmak... Neyi amaçladınız? Bu demokrasideki büyük bir aşamadır. Holdingin yönetim kurulu başkanlığına gitseydim bazı büyük organlar hiç sesini çıkarmazdı. Ama seçimle geldim diye bana kızdılar. Bu demokrasi değil. Bazı cumhuriyetçiler var ama demokrat değil. Cumhuriyet bizim kutsal varlığımızdır, ama demokrasiyle birleşmelidir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldunuz, ama partinizin desteğini alamadınız... Bu beni tabii üzdü. Seçimlerden çok önce Çiller'e söyledim ve stratejiyi beraber tayin etme kararı aldık. Benim sonradan anladığım kadarıyla parti yönetimi, 'Mesut bey cumhurbaşkanı olacak' korkusunun içinde ne yaptığını bilememiştir. Sonradan Sayın Ecevit'in anayasa dışı hareketi oldu. Liderler toplantısı yapıyorlar. Bu ne demek? Anayasa dışına çıkarak aday belirliyorlar. Çiller'in ortaya attığı Anayol önerisi var. Siz bu iki partinin birleşeceğine inanıyor musunuz? Birleşmeleri lazım. Eğer ANAP bu teklifi iyice yorumlamazsa bu parti de biter. Benim endişem o ki, bir dahaki seçimlerde merkez sağ yok olacaktır. Eğer birleşirlerse halkın onların üzerinde duyduğu güvensizlik ortadan kalkar. DYP'daki konumuz nedir? Bu partide zaman zaman gruplaşmalar yaşanıyor... Doğru Yol Partisi baştan beri bana partiler üstü bir gözle baktı, benim hareketlerimi grup kararına bağlamadı. Bana bu statüyü verdiler ve bunu hep uyguladılar. Bunun beni sıkan bir tarafı yok. Bana muhalif veya muvafık demek mümkün değil. Ben partiler üstüyüm, yaptıkları şeyi beğenmediğim zaman tavrımı koyarım. Sonbahar'da siyasetin dalgalanacağı yönünde sinyaller var. Sizce, Demirel parti kurar mı? Ben Demirel'in bu tür girişimlerde bulunacağına ihtimal vermiyorum. Belki halka açılır, deneyimlerini anlatır, merkez sağın toparlanmasına yardımcı olabilir. Parti kurarsa da başarılı olacağını zannetmiyorum. Siyasetteki hedefleriniz gerçekleştiremediniz. Pişmanlık duyuyor musunuz? Duymuyorum, çünkü siyasetin içinde iki dönemdir çok şey öğrendim. Türkiye'nin yönetiminde iyi şeyler öğrendim. Dünyanın gidişatına baktım. Bunlardan bazı şeyleri kaptım. Ancak hedeflerime tam manasıyla varamadığım için üzülüyorum. Size göre ülkede istikrar var mı? Hükümet giderse istikrar bozulur mu? Laf-ı güzaf bu. Koalisyonda esas olan yaptıkları protokoldür. Hiçbir parti halka verdiği sözü tam manasıyla tutamaz. Şimdi protokol dışında işler yapılıyor. Bir parti itiraz ettiği zaman 'istikrar diyorlar. Hadi canım sende! Kendi dediğini dikte etmek istiyorsun. Neyin istikrarı bozulacak? Memura, işçiye verdiğiniz zam yüzde 25... Daha önce uyardım. Bizi bir Kıbrıs sorunu bekliyor. Adam hemen hemen Güney Kıbrıs'ı adaylığa almaya hazır. Daha Kürtçülük sorunu bitmedi. Siyasallaştı. Kürt demiyorum, Kürtçülük. Yarın Kürtçülük, Meclis'in çoğunluğuna gelebilir. Bu ifadeden kastınız nedir? Seçimle gelirler canım. Çünkü siyasallaşmış. Avrupa'da büyük bir organizasyon var... İsminiz üzerinde spekülasyon yapılan konu 'tak-şak paşa' benzetmesi oldu. Geriye dönüp baktığınızda bu olay için ne diyorsunuz? Hala demokrasiyi hazmetmemiş insanlar var. Türkiye cumhuriyeti derler, demokrasi diyemezler. O koskoca Genelkurmay Başkanı! Ne demek? Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı'ndan üstün! Onun anlayışı bu... Gelelim 'tak-şak' olayına böyle bir şey yok. Anlatıldığı gibi böyle bir vaka olmadı. Güya, Özer Çiller de varmış. İngiliz Genelkurmay Başkanı "Teatcher'a ben şunu yapıyorum" demiş ben de "Çiller tak der şak diye yaparım" demişim. Bu haberi yazan arkadaşa sordum: "İngiliz genelkurmay başkanı ile İngilizce mi konuştun?" "Evet" dedi. "İngilizce tak-şak nasıl söylenir" diye sordum. Verdiği cevap: "Efendim, bu bir espri olsun." Adam uydurmuş. Özal, Demirel, Akbulut'la da çalıştım. Onurumdan bir derece bile fedakarlık etmedim. ERBAKAN'A 'BAZILARI GELİRSE İŞÇİ GİBİ GİTMEZLER' DEDİMErbakan'a gittim. "Durumu iyi görmüyorum. İyiye gidiş yok. Size bir şey söyleyeceğim. Bazen işçiler toplu sözleşmeden hoşlanmazlar. Greve giderler. Bazen de Kızılay'a gelirler. Kızılay'da protesto ederler. Ama sonra dağılır giderler. Ama bazıları bir gelir dedim. O zaman çok kötü olur..." EMİR VERENE BİR ŞEY YOK, ÖZKASNAK'I ELEŞTİR!Öskasnak'ın emekli edilmesini tasfiye gibi görmemek lazım. Özkasnak iyi bir komutandır. O, kendi başına giden tankı Sincan'ın içinden geçirmemiştir. Ona emir verenler var. Onlara bir şey yok, böyle bir generali eleştir! GÜREŞ'İN AÇIKLAMASIDoğan Güreş, röportajın dünkü bölümünde sondan ikinci parağrafta yer alan TSK komuta kademesinin uygulamalarına ilişkin soruya verdiği cevabın bazı yanlış anlamalara neden olacağını belirterek şu açıklamayı yaptı: "Komuta kademesinin uygulamasında genel prensiplerin değişmesi mümkün değil. Ama uygulamalarda değişiklik olabiliyor. PKK'yla mücadele güvenlik için şarttır. Güvenliği tehdit eden her şeyin önceliği vardır."
Veli Toprak
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|