YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Yol arkadaşım bir halaskâran

Bir "halaskâran"la konuşuyoruz... "CHP diktası faşizan bir iktidar iken, köylünün proleterleşmesini önlemek (belki sosyalizme giden yolu kapamak) için, kırsal kesim adamını o kesimde tutmayı amaçlamış, köy enstitülerini bu nedenle örgütlemişti. Üstelik ülke kalkınmasını altyapısal bir dönüşüme (ciddi toprak reformu, sanayileşme, burjuvalaşma, kentleşme) bağlamıyor, 'eğitim ve kültür seferberliği' diye ('Yunan/Latin' klasiklerini Türkçe'ye gibi) üstyapısal bir kültür çabası olarak alıyordu. Halkevleri kasabada, köy enstitüleri ise köyde 'Batılı' kültürü yayacaklar. Böylece Türkiye'nin kalkınması gerçekleşmiş olacak!"

Lafa tam da buradan girmiştik.

Dışarıda kirli karanlık bir yağmur.

Ona, bütün "ilerici" mahfillerde hep aynı itirazcı tavırla karşılaştığımı anlattım: Türk halk cahil ve eğitimsizdir, giderek "çağdaşlaşma" hedefinden uzaklaşmaktadır, bu nedenle köy enstitüleri ihya edilmeli, her deliğe, her bucağa halkevleri açılmalıdır.

"Oysa" diyordu Hadi Uluengin, "Köy enstitüleri mediokrasi tabir edilen ve cumhuriyet ideolojisine ilke oluşturan vasatlığın yaygın bir ortak payda haline dönüşmesine zemin hazırlamıştır. Zira, köy enstitüleri, istisnalar hariç, mürekkep yalamış cahil üretmiştir. Buradaki eğitim sistemi, halkçı geçinen ve ilericilik babında mangalda kül bırakmayan, ama aslında ne halk ne de aydın olan vasatlar ordusunu oluşturmuştur. Kâzım Karabekir'in daha TBMM'deki tartışma sırasında saptadığı gibi 'az görgülü yarı münevverlerin nüfuz ve maddi manevi tahakkümünü' yerleştirmiştir. Zaten cüret cehaletten geldiği için de, enstitülü zevatın 'ileri' kültürü kasaba meyhanelerinde 'sol' nutuk çekmek, asla edebî ve beşerî değeri olmayan anti-demokrat kitaplar yazmak veya çok matah bir şeymiş gibi, Müslüman kimlikli Türkiye halkına 'domuz eti' yemeyi öğütlemekle sınırlı kalmıştır. Onların 'aydınlığı' yarı cehaletin en tehlikeli karanlığını oluşturmuştur. Bu yüzden de, enstitülü veya enstitüsüz 'sol' yaftalı bütün vasatlar sahte bir efsane yaratarak, kendi cahilliklerinin dayanışması içine girmişlerdir."

Yağmur hızını artırmış, gökyüzünün laciverdi kirli bir siyaha bırakmıştı yerini. Camda yansıyan o bozkır yalnızlığı, o namütenahi ıssızlık, göz alabildiğine Uzunyayla stepleri...

Cigaranın biri sönüp biri yanıyor.

Şuna benzer bir itiraz düşmüştü:

"Cumhuriyet devrimlerini 'cahil' ve 'eğitimsiz' halka ulaştıracak 'ara kültür teşekkülleri'ne ihtiyaç vardı. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, köy enstitüleri, halkevleri bu ihtiyaçtan doğdu."

Çağdaşlaşma hedefi için "ara kültür" teşekkülleri.

Ona, "çağdaşlaşma" ihtiyacıyla "batılılaşma/yabancılaşma" hedefinin farklı şeyler olduğunu, "anti emperyalist ve tam bağımsızlıkçı" siyaset çizgisinin, Millî Şef İnönü tarafından nasıl yozlaştırıldığını anlatmaya çalıştıysam da, nafile.

Hayatı düz bir "pozitivist" çizgide algılıyor, 1923'ün tarihte ciddi bir kopuş noktası oluşturduğunu iddia ediyordu.

O zaman dehşetle şunu farkettim:

Bütün üstyapı kurumlarında olduğu gibi, halaskâran geleneğinde de süreç içinde ciddî bir "muhteva kayması" olmuş.

Şimdilerde, ondokuzuncu asır pozitivizmini geçer felsefe sayan, sığ, muhayyilesiz, "çağdaşlaşma" ihtiyacını inatla "yabancılaşmak"ta arayan "çağdaş ilerici"ler revaçta.

Çünkü, bugün birçok resmî mahfilde Ertuğrul Özkök, Emin Çölaşan ve Fatih Altaylı gibiler "büyük aydınlanma düşünürü" muamelesi görüyor.

Jakoben olmakla övünen Toktamış Ateş büyük tarihçi ve iktisatçı...

Faik Bulut büyük analizci...

Doğu Perinçek büyük siyasetçi...

Hani, halaskâran, Kristeva'nın ifadesiyle, "bilinç taşıyıcı" rolüne soyunmuştu?

"İnönü Atatürkçülüğü"nün izini süren, dogmatik, dar kafalı, farklılıkları savaş sebebi sayan köşe yazarlarından beslenerek bilinç taşımak...

Mümkün mü?

Bunu yol arkadaşıma anlatmadım.

Anlatsam da anlayamazdı.

Bunu anlayabilmek için, Fatih Altaylı'yla Akçuraoğlu Yusuf arasındaki farkı farkedebilmek iktiza...

Ne yazık ki, o zihin berraklığı, o akıl ve eseme birliği yok artık.


22 AĞUSTOS 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...