| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Rejim meselesiTürkiye'de rejim meselesi, başörtüsü, sakal ve cüppeye bağlandı ya, Mesut Yılmaz, kendisinden pek beklenmeyen, alaycı bir üslupla, konuya değinmiş: Soru: Rejim tehlikede mi? Yılmaz: (Göbeğini göstererek) Evet tehlikede. Bugünlerde çok yemek yiyorum. Yılmaz'ın lâtifesine kulak asmayanlar rejimi kurtarma çabalarını sürdürüyor. Gazeteler, haberi, "Orduevlerinde davul zurna yasağı" diye verdi. Oysa, önemli olan davul-zurnaya getirilen yasak değildi. Bu ikilinin gölgelediği bir çift yasak daha var: Sakal ve başörtüsü ile orduevlerine girilmesine de izin yok. Demek mânen ve maddeten tek tip insan yetiştirme gayreti, emeklilik dönemini, aileyi ve çevreyi de kapsıyor. Kimilerine göre, Yılmaz kilo almasa bile, rejim tehlikede!!! MHP
Milliyetçi Hareket Partisi, son seçimlerdeki konumundan istifade ederek merkeze oynuyor. Bahçeli, eriyen Anap veya DYP'nin yerini tutma sevdasında. İlk bakışta bunu mümkün görenler de var. Ama zaman zaman, bir hadise, imkânsızlığı gözler önüne seriyor.
Belki, binlerce cana sahip çıkan sözlerdi bunlar, ama konuşmanın dibinde hukuku engel gibi gören bir zihniyet yatıyordu. MHP, Necdet Sezer'e karşı "devlet mi, hukuk mu" mücadelesini vermiyor mu? Mamafih bu konuda, yalnız değil. DSP'den de sıkı bir destek görüyor. Milliyetçi "sol" ile milliyetçi "sağ", hürriyetleri kısacak her konuda sıkı bir işbirliği içinde.
İhanet çığlıkları
Neydi o, Şevket Bülent Yahnici'nin üslubu! 312'yi değiştirmek dahi "ihanet" gibi takdim ediliyor. MHP, birey karşısında ağırlığını hep devletin "âli menfaatlerinden" yana koyuyor. Osmanlı'nın harcında, Şeyh Edebali Hazretlerinin ifade ettiği bir düşünce yatıyordu: "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." MHP ise, Ziya Gökalp'in mısralarında dile getirdiği fikriyatı benimsiyor: "Hak milletin, şan onun / Gövde senin can onun / Sen öl ki o yaşasın / Dökülecek kan onun/ ...Sakın hakkım var deme / Hak yok vazife vardır." Gökalp'e ait bir başka şiir: "Benim hakkım, menfaatim, arzum yok / Vazifem var, başka şeye lüzum yok. / Aklım gönlüm düşünmezler duyarlar; ondan gelen emirlere uyarlar ... Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım." Daha sonraları, rahmetli Muammer Karaca tiyatrosunda, bu kesin itaat "Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım" başlığı ile bir komedi oyununun konusu olmuştu. Merkezde siyaset
Türkiye'nin merkezine, ancak özgürlükçü bir parti yerleşebilir. Evrensel değerlerle milli değerleri uzlaştırıp bağdaştırabilen, muhafazakâr ve liberal çizgiler taşıyan bir siyasi oluşum ve lideri, önümüzdeki seçimlerin galibi olacaktır. Burada gözler Fazilet Partisi'ne çevriliyor. Fazilet Partisi, gerekli açılımı başarabilirse, daha geniş bir yelpazeye hitap edecek biçimde yapısını dönüştürebilirse, tıpkı Demokrat Parti, tıpkı Özal'ın Anap'ı gibi çaresizlerin çaresi, ezilmiş, itilmiş ve kakılmışların umut ışığı olur. Sorular... sorular
Orada da bir çok bilinmeyenle karşı karşıyayız. Anayasa Mahkemesi ne karar verecek? Partiyi kapatırsa, "odaktan" mı, "devam"dan mı kapatacak? Kaç kişiye ve kimlere yasak gelecek? Yoksa, parti kapatılsa bile kimse yasak kapsamına girmeyecek mi? Parti kapatılırsa, FP'nin Meclis grubu ve teşkilâtı, gene birlikte siyaset yapabilecek mi? Yoksa bir yol ayırımına mı geliniyor? Bir de Büyük Kongre'nin iptâli söz konusu. Mahkeme, Kongreyi iptâl edecek mi? Etmezse, FP içinden bir kanat olağanüstü kongre talep edecek mi? "Cumhurbaşkanı KHK'yi imzalayacak mı, yoksa imzalamayacak mı?.. MGK'da neler olacak?" gibi sorulara, bunları da ilâve edebiliriz. Her bir sorunun cevabı, memleketin geleceğini, kararnameden çok daha fazla etkileyecektir. Kavşak noktasında bulunan Türkiye'de yargı organlarının, ülkemizi özgürlüklere götürecek yolu seçmesini dileriz. Rejimi kurtarmak için perhiz yapalım yeter. Ama bu, sakın demokrasi perhizi olmasın.
nilicak@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|