YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

"Benim darbem iyidir"

Bugün 12 Eylül. Komuta disiplini içinde yapılmış bir askerî darbenin yıldönümü.

Cumhuriyet gazetesine şaşıyorum. Dünkü nüshasının birinci sayfasında "12 Eylül'ün bedeli" nin "yozlaşma" olduğunu yazmışlar. Dizi yazı anonsunda zindanlara atılan, işkence gören, sürgüne gönderilen, görevlerine son verilen öğretmenlerin, yaşanan hukuk tahribatının, ekonomik çürümenin ve 12 Eylül karşısında basındaki kafa karışıklığının örnekleri sıralanıyor.

Aynı gazetenin manşetinde ise 28 Şubat sürecinin bildik, 12 Eylülvari uygulamalarına selâm gönderiliyor: "Gerici 22 radyoya ceza..." Alkış... Sonra jurnaller: "Ekrandan din sömürüsü..." Nerdesiniz, ne duruyorsunuz, bunların sesini kim kesecek psikolojisi... Sonra "28 Şubat'a karşın" diye başlayan ve "Hükümet '8 yıl'ı deldi" diye devam eden birilerine sinyal verişler...

Cumhuriyet örneği ne yazık ki tek değil.

Medyada "12 Eylül karşıtı" önemli bir kesim 28 Şubat'a meşruiyyet kılıfı giydirdi. 27 Mayıs da meşru idi onlara göre. 12 Mart konusunda kafaları karıştı, Cumhuriyet gibi o gün solda oynayanlar 9 Mart'a kadar "gelen askeri müdahale"yi selâmlıyorlardı, sonra 12 Mart'ın çizgisi değişik çıkınca başları döndü. 12 Mart dönemindeki "cuntacı sol çizgi"lerinin özeleştirisini yapanların bile 28 Şubat'ta "Bazı darbeler iyidir" söylemi içine girmeleri, Türkiye'deki aydınların fikir namusu adına gerçekten hayıflanacak bir durum değil midir?

"Düşmanlarınıza-hatta rakiplerinize karşı yapılmış, düşmanlarınızı-hatta rakiplerinizi tasfiye eden darbeler iyi, yandaşlarınıza karşı yapılanlar ve yandaylarınızı tasfiye edenler kötü..."

Ölçü yandaşlık...

Halk iradesinin üstünlüğü falan palavra...

İnsan hakları, hukuk devleti hadi canım sen de...

Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, "Askerler sıkıştırıyor" diyor. Halk oyuyla gelmiş bir siyasetçi bu... 12 Eylül'ün üzerinden 20 yıl geçmiş, ama Türkiye üzerinden üç buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen 28 Şubat'ın nükleer serpintilerinden kurtulamamış... "28 Şubat kararları rejim için bir şans"diyor... "Komutanlar 28 Şubat kararlarını takip etmeyi sürdürüyorlar. Askerlere bölücülük ve irtica konusunda gerekeni yapıyoruz moralini vermemiz lâzım. İrtica ve PKK ile mücadelede siyaset kurumu gereğini yaparsa askerler hiçbir işe müdahale etmez. Boşluk verirsek bugün kullandığımız hürriyetleri bile arar hale geliriz.." Bunlar bir vakıanın ifadesi ise, 28 Şubat nasıl bir sivil-asker dengesi oluşturmuş Türkiye'de? Askerî bir müdahalenin sivil siyasetçiler tarafından "demokratik rejim için bir şans" diye nitelendiği nadir ülkelerden biri olmalıyız. Ama o da aldığı intibalarla "Bugün kullanılan özgürlüklerin arandığı bir dönem"in endişesi içine düşürülmüşse, başka nasıl konuşması beklenebilir?

Türkiye... Fransa'nın eski Türkiye Büyükelçisi Eric Rouleau'nun Le Monde Diplomatique'te "Paşaların Cumhuriyeti" diye nitelediği ülke... "Yüksek askeri hiyerarşi meşruiyyet meselesine aldırmadığı zaman partiler, parlamento, hükümet, medya hemen bu duruma boyun eğer..." diye yazdığı... Şu satırlarla, Mesut yılmaz'ın psikolojisi arasında ne kadar derin benzerlik var..

Bugün 12 Eylül'ün yıldönümü... Hep birlikte kalkıp, askeri müdahalelere karşı çıkıp, demokrasiden, halk oyunun belirleyiciliğinden bahsedeceğiz.

Ama 28 Şubat'ı kutsayacak bir kısmımız...

12Eylül'ün işkencelerini, sürgünlerini, görevden almalarını, yargı sapmalarını kınayacağız. Acıları hatırlayacağız.

28 Şubat'ın acılarına alkış tutacak bir kısmımız. Sürgün öğretmenlere, görevden alınanlara, başörtüsü mağdurlarına ve "irtica ile mücadele" çerçevesine sokulup meşrulaştırılan yargı sapmalarına...

Cumhuriyet'te Aydın Engin ve Mihriban Cici'nin cezaevi mektuplarını, sayfa sayfa yayınlanan "hasta mahkûm" listelerini ürpererek izledim. Beni ziyarete gelen TAYAD üyesi iki hanımın cezaevindeki çocuklarına ve arkadaşlarına ilişkin kaygılarını içim yanarak dinledim. İnsan, kim olursa olsun, nerede olursa olsun, işkence görmemeli, haksızlığa maruz kalmamalı, insanlık dışı muameleye tabi tutulmamalı.

27 Mayıs'ta da,12 Eylül'de de, 28 Şubat'ta da...

"Umut Operasyonu" sanıklarının mahkemede dillendirdikleri işkence iddialarını önemsememeli miyiz onlar "irtica" ile ilişkilendirildikleri için, ya da 28 Şubat sürecinde yargılandıkları için?

"Filistin askısına alındığımda vücudumun boşaldığını hissettim" diyor birisi, "Tenasül organıma tazyikli su sıkıldı" diyor birisi... "Başıma tazyikli soguk su sıkıldı, başım donmuş külçe haline geldi" diyor ötekisi... Ne yapmalı, hiç ciddiye almamalı mı bunları? "28 Şubat sürecinde ne yapılırsa meşrudur" mu demeli? Mahkemeler sürerken, diyelim TBMM İnsan Hakları Komisyonu bir soruşturma açmamalı mı bu vahim iddialar için?

Türkiye "Benim darbem iyidir"cilerin ürettiği sancıyı yaşıyor. Halka güvenmeyenlerin, demokrasiyi halka emanet edemeyenlerin, demokrasiye halktan başka özel koruyucular arayan ve zaman zaman onlara "gel" diyenlerin ürettiği sancıyı...

Türkiye, 12 Eylül'le birlikte 27 Mayıs'ı, 12 Mart'la birlikte 9 Mart'ı ve 28 Şubat'ı da sanık sandalyesine oturtabildiği zaman, demokrasinin gerçekliğinden söz edebilecektir. Yoksa daha çok, askeri müdahale rantçılarının türediğine ya da anlı şanlı siyasetçilerin demokrasi-korku seanslarına tanık olacağız.


12 EYLÜL 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...