YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Katılım Ortaklığı Belgesi ve AB standartları

Temmuz 1959'da başlayan Avrupa Birliği (AB) maceramızda bir merhale daha geçildi. Önceki gün AB Komisyonu Katılım Ortaklığı Belgesini yayınlayarak Türkiye'nin önüne tam üyelik sürecinde yerine getirmesi gereken temel kriterleri ve faaliyetleri gösteren bir "yol haritası" koymuş oldu.

Geçen yıl Helsinki Zirvesinde "aday ülke" olarak kabul edilmemizden sonra bu belge bekleniyordu. Belgede nelerin olacağı aslında üç aşağı beş yukarı tahmin ediliyordu. Zira Avrupa Birliği Komisyonu, Katılım Ortaklık Belgesini ilk defa yayınlıyor değil; aday ülkelerin her biri için bunu yapıyor.

Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) karşısında bazı kesimlerin gösterdikleri tepkiyi anlamak zor. Dikkat edilirse belgede ortaya konan kriterler bir bütünlük içerisinde ele alınmıyor, tüm tartışma Yunanistan'ın son anda Kıbrıs meselesini Kısa Vadeli Öncelikler bölümüne aldırması noktasında odaklanıyor. Taslakta bu konunun girişte ve yumuşak bir üslupla ele alınmış olması daha tercih edilebilir bir durumdu elbette. Ama yine de Kıbrıs meselesi Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde en ciddi sorunlardan biri olduğunu herkes biliyordu. Zira Helsinki Zirvesinde de bu konu üzerinde durulmuş ve 2004 yılına kadar çözümlenmesi için bazı taahhütler altına girilmişti.

Bakanlar Kurulunun KOB değerlendirdiği toplantı sonunda "Türkiye belgeyi kabul ediyor, ama ülkenin bölünmezliğinden ve Cumhuriyetin temel ilkelerinden asla taviz veremez" şeklindeki beyanatı güya belge böyle bir şeyi istiyormuş gibi bir görünüm vermektedir. Belgenin bütününe bakıldığında böyle bir sonuç çıkarmak asla mümkün değildir. Ne ülkenin bölünmesi, ne de Cumhuriyetin temel ilkelerinden vazgeçilmesi istenmektedir. İstenenler şu: AB ile tam üyelik görüşmelerinin başlatılabilmesi için AB standardına gelmeniz gerekir. Eksiklikleriniz şunlardır ve bu eksiklikleri iki aşamalı şekilde telafi etmelisiniz!

KOB aslında AB Komisyonu tarafından her yıl aday ülkeler tarafından hazırlanmakta olan Düzenli Raporlardan çıkarılmaktadır. Kopenhag Kriterleri ışığında, her baş vuran devletin katılma yolunda kaydettiği ilerlemeyi inceleyen bu seneki Düzenli Raporlarında devletlerin idari ve adli kapasiteleri ve gelişmelerine özel önem verilmektedir. Kabul edilen yeni yasalar ile AB müktesebatının uygulanması için gerekli kurumların oluşturulması ve güçlendirilmesiyle ilgili gelişmeler üzerinde durulmaktadır. Bu Düzenli Raporlarla ilgili olarak 1999-2000 yılı için genel gözlemler kısmında yer alan şu cümle sanıyorum her şeyi özetlemektedir: "Türkiye dışındaki tüm aday ülkeler siyasi kriterleri yerine getirmeye devam etmektedirler."

Türkiye'nin bir yıldır Kopenhag Kriterlerini hayata geçirme konusunda kayda değer bir şey yapmadığı raporlara geçmektedir. Hükümetlerin bu tutumları tartışılması gerekirken KOB'nde Yunanistan'ın son anda yaptığı bir değişiklik fırtınayı koparmaya yetiyor. Türkiye dışında oniki aday ülke var ve bunlar siyasi kriterleri uygulama konusunda olumlu adımlar atıyorlar, ama Türkiye atmıyor! Türkiye neden atmıyor, atamıyor? Bunu tartışmak gerek.

Aslında AB'ne karşı oldukları halde geniş toplumsal kabul dolayısıyla bunu ifade etmekten çekinen çevreler KOB ile iyi bir fırsat yakaladılar. Baksanıza yavaş yavaş "AB olmayabilir!" şeklinde seslerini yükseltiyorlar.

Diğer bir husus KOB'nde sadece siyasi kriterler değil ekonomiden çevreye, mali konulardan adli, idari, ulaşım, balıkçılık, tarım, enerji, haberleşme, gümrük ve diğer tüm alanlara kadar her konuda önümüze konulan temel hedefler var. Ama nedense herkes siyasi alandakileri görüyor da diğerlerini görmüyor. Oysaki diğerleri en az siyasi kriterlere kadar önemlidir ve belki de Türkiye'nin bunları yerine getirmesi siyasi konulardan daha da zordur.

Son söz şu: Şimdi topu sağa sola atmanın bir anlamı yok. Toplumun yüzde yetmiş beşi AB'ne tam üyelik yönünde irade beyan ediyor. Tam üyelik de mevcut yapı ve kurumlarla mümkün değil. Zaten statüko olduğu gibi devam edecekse toplum niçin AB'ni tercih etsin ki? Tam üyelik her alanda AB standardına gelmeyi gerektirmektedir. İşte fırsat, buyurun Avrupa standardına gelmeyi deneyelim ve çağı atlayalım!

Topu taca atmaya çalışanları sakın unutmayın! Hem Avrupalı olacağız, hem de "Türkiye'nin özel şartları" diyeceğiz. Artık kimse buna kanmıyor!


11 KASIM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Davut Dursun

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...