YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Dizi

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...


  Arşivden Arama

 


- 4 -

 

İsmet Paşa'nın telaşı

İsmet Paşa, Bayar'ı kabinesine almakla bazı tavizler verebileceğini göstermişti. Ancak sık sık çevresindekilere, "Bayar'ı makul bir noktada tutmak lazım" diyordu, "Başına buyruk davranması hepimizin zararınadır."


9 Eylül 1932'de Ulus gazetesinde şöyle bir haber yayımlandı: "İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey'in ahvali sıhhiyesinde dolayı vuku bulan istifasına binaen yerine İzmir mebusu Mahmut Celal Bey'in tayini 9.9.1932 tarihinde Reisicumhur hazretlerinin yüksek tasviplerine iktiran etmiştir."

Bizzat Mustafa Kemal'in kaleme aldırdığı haberin devamında şu ifadeler yer alıyordu:

"İş Bankası'nın teşekkülünden beri Umum Müdürlüğü makamında bulunan Mahmut Celal Bey, memleketin iktisat aleminde fikirlerinin itidal ve isabetiyle şöhret kazanmış bir zattır. Bundan evvel de aynı makamda bulunmuştu. Bugünkü şerait dahilinde iktisadıyatımızın başına gelişi hayırlı ve efkara sükun verici bir tesir yapacağından şüphe yoktur. Yeni vekilimize muvaffakiyetler dileriz."

Celal Bayar'a fikri sorulmamıştı.

Ama, kendisini kimin İktisat Vekili yaptığını biliyordu.

İnönü'yle çalışmanın güçlüğünü bile bile bu görevi kabul etmişti.

Tanıdığı İsmet Paşa hırslı, saplantı derecesinde kendi doğrularına değer veren bir kişiydi. Bugüne kadar onunla karşı karşıya gelmemeye dikkat etmişti.

Bundan sonra da dikkat edecekti.

Ancak bir sorun vardı.

İlkelerinden taviz vermeyen bir Başbakan'la kendi programını nasıl yürütecekti? İliklerine kadar devletçi İsmet Paşa'ya liberal bir programla gitmek çatışmayı davet etmek anlamına gelmeyecek miydi?

Bayar'ın taktiği

Bayar bu problemi CHP programının ikinci bölümünde yer alan "C" maddesini yorumlayarak aştı.

Bu maddede şöyle deniyordu:

"Ferdi mesai ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az bir zaman içinde, milleti refaha ve memleketi mamuriyete eriştirebilmek için milletin umumi ve yüksek menfaatlerinin icap ettiği işlerle, bilhassa iktisadi sahada devleti fiilen alakadar ve faal kılmak esaslarımızdandır."

Bayar'a göre bu maddede, "bütün ekonomik faaliyetlerde devletçilik fikrine yol açmayacak bir vuzuh vardı."

İsmet Paşa, Bayar'ı kabinesine almakla bazı tavizler verebileceğini göstermişti. "Ancak Bayar'ı makul bir noktada tutmak lazım" diye düşünüyordu.

Bayar İktisat Vekaleti'ne getirildikten sonra Atatürk'e bir teşekkür telgrafı çekti.

Atatürk de bu teşekküre yine bir telgrafla karşılık verdi.

Öyle bir karşılık ki, ancak bir başbakana böyle yazılabilirdi.

Atatürk telgrafın sonunda şöyle diyordu:

"Muvaffakiyetiniz için benimle beraber bütün arkadaşlarımızın ve yurttaşlarımızın maddi ve manevi her türlü vasıtalarla yardımcınız olduğunu düşünerek, müsterihane ve muvaffakiyetten emin olarak radikal surette çalışınız, efendim."

"Başbakanlığı bırakayım istiyorsanız"

Yaz aylarıydı.

Atatürk Çankaya'ya dönmüştü.

Kılıç Ali, Nuri Conker ve Ruşen Eşref'le oturuyorlardı.

İsmet Paşa gelince misafirler ayrılmak isktediler.

"- Oturun" dedi Mustafa Kemal, "İsmet Paşa'nın sizden saklı bir işi olamaz."

Misafirler oturdu.

Atatürk, hafif telaşlı ve sıkıntılı görünen İsmet Paşa'ya Celal Bayar'ın icraatlarından memnun olup olmadığını sordu.

İsmet Paşa:

"- Terbiyeli bir insandır Celal Bey" dedi, "Kendisini sevdiğimi bilirsiniz. Ama, telgrafına verdiğiniz cevap görülmemiş bir şeydi."

Atatürk:

"- Nasıl?"

"- Bir bakana değil, bir başbakana çekilmiş gibi... Bu telgraf karşısında müsaade ediniz de başvekaleti kendisine terkedeyim."

Atatürk bir kahkaha attı.

Sonra işi şakaya dökerek:

"- Şimdi değil, ileride... Onun da zamanı var" dedi.

Bu espriye hep birlikte kahkahalarla güldüler.

İsmet Paşa ise tebessüm etmekle yetindi.

Başına gelecekleri sezinlmemiş gibiydi.

Bayar nasıl yorumladı?

İsmet Bozdağ "Bitmeyen Kavga" adlı kitabında Celâl Bayar'ın CHP'nin liberalleşmeyle ilgili programını nasıl yorumladığını şöyle anlatıyor: Celâl Bayar, kendisini kimin İktisad Vekili yaptığını biliyordu. Kendisinden ne beklendiğinin de farkında idi. Fikirleriyle uyuşamayacağı bir Başvekille çalışmanın güçlükleri ortada olmasına rağmen, memleketi bu buhran döneminde çıkarmak gerekti. Bugüne dek, İsmet Paşa ile karşı karşıya kalmamağa önem vermiş ve hele Atatürk'le aralarına girmemeğe özenle dikkat etmişti. Fakat bugün bu ılımlı politikayı yürütmeğe imkân yoktu. İsmet Paşa fikirlerinden tâviz vermediği takdirde çatışma mukadder görünüyordu.

Bayar burada bir politika taktiği kullandı. Kendi fikirlerini, Cumhuriyet Halk Partisi'nin programına girmiş ve benimsenmiş fikirlermiş gibi göstererek İsmet Paşa ile aynı çizgide imiş gibi göründü. Bakanlığının üçüncü günü yaydığı bir genelgede, dar devletçiliğin parti programının ruhuna uymayacağını, programdan maddeler alarak yorumluyor ve "halka açılacağını" bildiriyordu.

İnönü'yü rahatsız eden rapor

Celal Bayar'ın Şark Raporu'ndan

Geçen defaki Şark seyyahatimde Dersim meselesi had devrelerinden birini yaşıyordu. Bu defaki seyyahatimde Dördüncü Umumi Müfettiş General Abdullah Alpdoğan'ın izahatını dinledim. Müşarünileyhin (adı geçen) kan dökülmeden bu meselenin halli ve Dersim halkının diğer vatandaşlardan farklı olmayarak birer vatandaş haline gelebilecekleri hakkındaki ümidi başlı başına bir hadisedir.

Mıntıkasındaki işlerle çok yakın bir alaka ve ciddiyetle uğraşan ve esaslı malumata sahip bulunan müşarünileyh buna muvaffak olduğu takdirde, yalnız bundan dolayı vazifesini hüsnü ifa etmiş (iyi, güzel gerçekleştirmiş) sayılır ve takdir olunur.

Bürokratik zihniyet ve ekonomi

İdare memurlarımızın ekserisinde, ta Karadenizden itibaren gördüğüm bir zihniyet noksanlığını arz etmeyi vazife addederim. İdare amirlerimiz ve memurlarımız ekonominin devlet ve millet hayatında birinci derecede rolü olduğunu ve milletin iktisadi bünyesi kuvvetlendiği takdirde diğer işlerin kolaylaşacağını takdir etmemiş görünüyorlar. Ve hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, bazıları milli iktisad ile uğraşmaklığın lüzumunu bile henüz anlamamış görünüyorlar.

Bir ilbaya tesadüf ettim: Vilayeti hakkında bana izahat veren askeri kumandanın fikir ve mütalaaları (görüşleri) karşısında yabancı kaldığını gösteriyordu. Çünkü vilayetinin ekonomisi hakkında bir fikir sahibi değildi. Diğer bir ilbaya rastladım: İdare ettiği mıntıkada Seylan çayının kalitesine yakın bir tipte çay yetiştirilmesinin mümkün olduğu fennen anlaşılmıştır. Esasen mıntıkasından 45 km. ileride, aynı iklim şartları içinde bir ecnebi devletinin (bugünkü Gürcistan, o tarihte S.S.C.B) ülkesinde çay yetiştirilmektedir. Halk arasında çay yetiştirmenin taammümü (yayılması) için ne kadar zamana ihtiyaç olduğunu sorduğum vakit bana 15 seneden bahsetti. İnkilap hayatımızda değil 15 senenin 15 ayın bile ne kadar uzun bir zaman olduğunun farkında değiller.

Memleketimizin bir yılda istihlak ettiği çayın kıymeti vasati 500.000 lira raddesindedir (düzeyindedir). Bu parayı münhasıran (yalnız) bu havalide halkın geçimine, menfaatına, tahsis etmek imkanı bulunduğu takdirde halk müreffeh bir hayata sahip olabilir. Esasen bu mıntıka halkı fakir ve gurbetçidirler.

İdare amir ve memurlarımızın vazife ifa ettikleri mıntıkalarda fiili ve istismarcı inhisarlar (tekeller) teessüsüne (oluşumuna) lakayt (ilgisiz) kalmamaları, merkezi tenvir etmeleri icap eder. Denilebilir ki, yankesicilerin fenalıklarını önlemek için gece gündüz çalışan idare memurlarımız bütün bir mıntıkayı ihtikar (vurgun) ve spekülasyon yüzünden kavuran betbahtlara karşı hassas değildirler.

İdare amir ve memurlarımızın Men'i Tağşiş (Karıştırma - Hileyi Yasaklama) kanunu ile buna müzeyyel (ek) mevzuatın tatbikatında büyük ve müessir bir alaka göstermeleri temenniye şayandır.

İdarei Hususiyeler ve Ekonomik İşler

Vilayet İdarei Hususiyelerinin (Özel İdarelerin) yapmaları lazımgelen işlere nazaran mali bakımdan ne kadar naçiz (önemsiz, zayıf) bir vaz'iyette olduklarını yakından bilmekteyim. Buna rağmen halkın iyiliği için devleti temsilen bu idareler tarafından kurulacak ve nümune teşkil edecek ekonomik işler vardır.

Bunların yapılabilmesi için İdarei Hususiyelere umumi devlet proğramlarında olduğu gibi muayyen ve sistematik bir proğramla ve mevzii karakter ile devletciliği sokmak zamanı gelmiştir.

İdarei Hususiyelerin bugünkü organik kanunları (yönetmelikleri) liberal sistemin mahsulüdür. İdarecilerimizin bir kısmı da kırık bir liberal zihniyet ile bunlara sarılmışlardır. Raporumun iktisadi fasılları okunurken ricalarımız meyanında bunlara ait neler bulunduğu ayrıca görülecektir.

 

YARIN: Savaş başlıyor

 


Kağıda basmak için tıklayın.



 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...